Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '08

 
Kategori
Mesleki Eğitim
 

Meslekî eğitim

Meslekî eğitim
 

Meslek yüksek okulları çoğaltılmalı!


- Nereye gidiyorsun kardeş?

- Pazara...

- Yok onu demek istemedim. Hani, hangi okula gidiyorsun anlamında sordum.

- Meslek Yüksek Okuluna!

- Aferin, aferin! Oku kardeşim. Biz okumadık da ne oldu? (Sahi ne olmuştu ya?) Hah hatırladım, hortumcuların, düzenbazların, şunların bunların oyuncağı olduk.

- Estağfurullah abi!

- Ne tahsil ediyorsun kardeşim?

- Nalbantlık abi.

- Öhö... Öhö... ve de möhö... Çüşünüz kardeş! Nalbantlık tahsil edilir miymiş?

- Sen dün akşam Siyaset Meydanı'nı izleseydin tahsil edildiğini görürdün.

Meraklı adam, nalbantlık tahsil edenin yanındaki gence sorar,

- Peki sen ne tahsil ediyorsun?

- Abi ben de kaporta doğrultma...

- Dur ben bi çişimi edip geleyim...

Gidiş o gidiş. Adam dayanamaz, böyle mesleklerin yüksek tahsili olmasına. Nalbant dediğin demirci çıraklığından filan yetişme insanların yaptığı bir şeydir. Atın ayağına nal çakacaksın. Bunun tahsili mi olur?

Hele kaporta doğrultma! Bizim orada sanayide küçük çocuklar yapıyor bu işi. Ellerine ver çekici "Tak... tak... da tuk... tuk..." Aha da bitti. Bir de zımpara çek üstüne! Kaporta maporta dosdoğru olur valla. Ver çocuğa 20 YTL haftalık, öğleyin de ekmek arası köfte ısmarla her gün. Al sana ucuz işçi, tepe tepe kullan!

************

Urfalı arkadaşımızın Süper marketine gittim geçenlerde. İçeride süper bir durum yok ama adı Süpermarket.

- Oooo… Mustafa abi gelmiş! Bakın oğlum Mustafa ağabeyinize ne istiyosa verin!

- Sağol Halil! Biraz beyaz peynir, tereyağ filan alacaktım.

Bu arada bakımsız kıyafetli bir market çalışanı peyniri gösteriyor.

- Abi valla en iyi peynir bu. Zeytinle iyi gider. Biraz da kızarmış ekmek yanına. Tereyağ şundan vereyim abi, bu yaramaz.

- Yaramaz da niye satıyorsunuz?

- Bilmem ki!

İçeride öyle bir atmosfer var ki, Süper markette misin, köy meydanında mı belli değil. Çalışanların kiminin bağrı açık, kiminin elinde sigara. Kimisi çay içiyor. Birisi da rafları düzeltiyor. Sandalyeye oturmuş, yorulmasın, diye.

Neyse peynir, sucuk, yağ mağ aldım. Üzerlerine fiyat yazacak asetatlı kalem yok tezgahtarda. Bağırıyor 5 metre ötedeki patrona,

- Halil abiiii... Mustafa abinin hesabı 14.50 ediyor.

- Tamam!

Kasaya gittiğimde Halil unutuyor tabii rakamı.

- Ne kadardı Mustafa Abi?

- 4.50

Alıyor dört elliyi, 10 YTL daha veriyorum, gülerek. Yani oryantallik böyle oluyor işte.

Hiç bir düzen yok. Zira bu işin eğitimini almamış. Raflarındaki ürünlerin kalitesini de pek bilmiyor. Tezgâhtarlar da yemin ederek kalite garantisi veriyorlar. Maksat müşteriyi aldatmak değil mi?

Müslümanlar yemin edilince inanırlar. İbrahim Tatlıses'i, Kibariye'yi televizyonlarda seyredenler bilirler. İkisi de "Yemin ediyorum!" diye başlarlar hemen her cümleye. Aksi takdirde görüntü olarak inandırıcı değiller:)


***************

Yıllar öncesine daldım. Almanya'ya ilk gittiğim 1968'e... Bir süpermarkete girmiştim de çıkmak istemedim. Kör olma yeter. Tabii okuma yazma da bileceksin. Ne arasan bulmak kolay. Her ürün düzenle yerleştirilmiş raflara.

Raflar sadece düzenli değil, tertemiz de... Çalışanların hepsi temiz beyaz önlüklü. Güzel kızlar var tezgâhtar olarak. Hangi bölüme gitsen, güler yüzle karşılayan, "Was darf es sein? / Ne arzu ediyorsunuz?" diye soran tezgahtarlar. Hangi ürün hakkında soru yöneltseniz yemin billah çekmeden verilen bilinçli cevaplar. O bölümden ayrılmadan da sorarlar, "Darf es noch was sein? / Başka bir arzunuz var mı?" İster istemez düşündürürler insanı. Çoğu kez bir şey daha almadan gitmezsiniz.

Kasada da aynı düzen. Anlatmakla bitmez.

Bir Alman arkadaşımdan tezgâhtarların hepsinin meslek okulu mezunu veya meslek okulu talebesi olduklarını öğrendiğimde şaşırmıştım. "Allah Allah!" Almanya'da tezgâhtar olmak için bile meslek okuluna gidiliyormuş, düşüncesi kafama takıldı kaldı.

Artık bizde de meslekî eğitime ağırlık verilmesi çok güzel bir gelişme. Meslek yüksek okulları her mesleği en iyi şekilde öğretecek gençlerimize. Her mesleği bilen kişiler yapacak. Aşçı denilince aklımıza köyünden gelmiş, bir müddet bulaşıkçılık yaptıktan sonra yemek pişirmesini öğrendiğini zanneden bakımsız, bıyıklı, kirli sakallı insanlar gelmeyecek aklımıza.

Aşçı deyince 3-4 beyaz aşçı kıyafeti, bıçak takımları olan, temiz, bakımlı, tıraşlı ve yemek pişirmesini bütün özellikleriyle bilen insanlar canlanacak kafamızda.

UĞUR DÜNDAR da artık lokantaların, pastanelerin mutfaklarında böcek araştırması yapmayacak.

Meslek okulu denince sadece İmam Hatip Liseleri gelmeyecek aklımıza! İnşallah bir müddet sonra da her meslek okulundan mezun olanlar kendi meslekleriyle iştigal ederler. İmam Hatip mezunları başbakan filan olamazlar.

Saygı ve sevgiler.

Mustafa Mumcu, 19 Eylül 2008 Saat: 12:15

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..