Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '20

 
Kategori
Güncel
 

Milli Mücadele Yeni Başlıyor-6

İngilizler, Yunanlıları Anadolu’ya "hem ekonomiyi hem de sistemi yıkmak için" getirirler. Yıkımın ekonomik büyüklüğü aşağıda verilmiştir. İngilizler Yunanlıları ülkemize getirdiğinde, ülkemiz zaten altı aydır yabancı askerlerin işgali altındadır. Yunan işgali ile sıra, ülkemizin geleceğine şekil verilmesindedir.
 
* * *
 
Yunanlılara (Mayıs 1919 - Eylül 1922 döneminde) soydurulan Ege Bölgesi (İzmir – Saruhan – Aydın – Bursa – Kütahya – Ertuğrul – İzmit – Eskişehir – Karesi ) sadece soydurulmakla kalmamış; yanlarında götüremedikleri de İngiliz-Fransızların gözetiminde yakılmış ve yıkılmıştır.
 
Peki, bu ekonomik yıkımın arka planında olan nedir ?
 
* * *
 
Ege Bölgesi’nin İhracatı, 1923-29 yılları arasında toplam ihracatımızın %40-60’ına karşılık gelmekteydi.
 
1923 yılı Ege Bölgesi İhracatı 34,7 milyon lira, toplam ihracat 85 milyon lira (oranı %41), 1927 yılı için Ege Bölgesi İhracatı 99 milyon lira ve toplam ihracat 158 milyon lira (oranı %62), 1929 yılı Ege Bölgesi İhracatı 89,8 milyon lira ve toplam ihracat 155 milyon liradır (oranı %58). (1)
 
Yukarıdaki tablo, Ege Bölgesinin Ülke Ekonomisindeki önemini çok açık olarak ortaya koymaktadır. Ege Bölgesinin soyulması ve tahribi, Ekonomimizin geleceğinden 30-40 yıl kaybetmemize, bölge halkının da o oranda yoksullaşmasına neden olacaktır.
 
* * *
 
Yıkımın boyutunu, o yıllarda İzmir’de görevli olan bir İtalyan Subayın raporundan okuyoruz :
 
“İzmir’de Durum… Anadolu’da yaklaşık dört yıl boyunca kaldım ve hiç ama hiç ara vermeden burada gerçekleşen bütün olaylara tanık oldum, onları izledim. 1919 yılının Ocak ayında, Anadolu’yu savaştan yıkılmış ama dingin, kendini üretmeye adamış, daha iyi bir geleceğe umutla bakan, kendi kaderini tayin edecek olan muzaffer güçlerin alacağı kararlara güvenen, muzaffer güçlerin kudretine saygı duyan ve hatta neredeyse ondan korkan bir halde bulmuştum.
 
Müslümanlar ve Rumlar, tam bir uyum içinde demiyorum ama, karşılıklı hoşgörü çerçevesinde ve sıklıkla beraber çalışmak suretiyle hayatlarına devam ediyordu. Ülke artık savaşın açtığı yaraları sarmaya başlamıştı ve yavaş yavaş daha iyi bir geleceğe doğru yol alınıyordu.
 
Şimdi ise (Ekim 1922) ülkeyi acınacak bir halde geride bırakıyorum. Şehirler, köyler, demiryolları, yollar harap olmuş durumda. Yunan ve Ermeni nüfus yok olmuş, yabancıların birçoğu ülkeyi terk etmiş. Eskiden mevcut olan az sanayiler ölmüş, eskiden gelişmiş ticaret bitmiş durumda…
 
… Yunanlıların Anadolu’ya gönderilmesi çok ciddi ve hatta kötü niyetli bir hataydı. Kimsenin, Yunan birliklerinin Türk birliklerini yok etmelerini beklemesi mümkün değildi…” (2)
 
* * *
 
Şimdi de Yunanlıların işgâl döneminde verdikleri ekonomik zararı bir başka pencereden değerlendirerek, Lozan’da masaya karşımıza getirilen Osmanlı Borçları ile karşılaştıralım :
 
YUNAN İŞGALİNİN SEBEP OLDUĞU EKONOMİK KAYIPLAR
 
“…Zararın Sancaklara Dağılımı Şöyledir (gayrımenkul-menkul-hayvan olarak) :
 
İzmir – Saruhan – Aydın – Bursa – Kütahya – Ertuğrul – İzmit – Eskişehir – Karesi – Diğer için Toplam 1 milyar 342 milyon lira. Bunun 662 milyonu Gayrımenkul, 567 milyonu Menkul ve 112 milyonu hayvan…” (3)
 
...
 
LOZAN ANTLAŞMASI UYARINCA TÜRKİYE'YE DÜŞEN OSMANLI BORÇLARI
 
“…1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması uyarınca… Türkiye’ye düşen Osmanlı Borçları miktarı (toplam borcun %65’i olarak) 105 milyon altın lira olarak belirlenmiştir … (1 Altın Lira = 0,9 İngiliz Sterlini)…” (4)
 
"…1923 yılında İngiliz Sterlini 7,59 liradır" (5)
 
...
 
(Canmehmet) Böylece, Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin hissesine düşen Osmanlı Borçları 105 milyon altın lira * (1 Altın lira = 6,83 Türk lirası) = (O günün değeriyle) 717 milyon Türk lirası olmuştur.
 
...
 
"...(Türkiye’nin) 1924 yılında Cari piyasa fiyatlarıyla gayri safi yurt içi hasılası 1 milyar 215 milyon (Türk)lira(sı)olmuştur… 1924 yılı ithalatı 193 milyon lira, ihracatı da 158 milyon lira olmuştur…" (6)
 
...
 
(Canmehmet) Bu durumda Osmanlı Borçları (717 milyon Türk lirası), Türkiye’nin 1924 yılı gayri safi yurtiçi hasılasının ~%60’ına denk gelmekteydi.
 
Yunan İşgali’nin ülkemize vermiş olduğu ve 1 milyar 342 milyon Türk lirası olarak belirlenen maddi zarar, Türkiye’ye düşen Osmanlı Borçları’nın (717 milyon Türk lirası) YAKLAŞIK 2 KATI OLMUŞTUR ve 1924 yılı gayri safi yurtiçi hasılasının %110’una denktir.
 
...
 
"…Ancak, Lozan'da tespit edilen Osmanlı Borcuna karşılık (Türkiye Cumhuriyeti tarafından) ödenen miktar, 1933-1939 yılları arasında 32 milyon Türk lirasıydı... 1932 yılında Paris'te yapılan 'İlke Uzlaşması' ile Türkiye'nin toplam borcu 79,8 milyon Türk lirasına bağlanmıştı" (7) (Aynı kaynağa göre, 1928-1932 yılları arasında ödenen toplam borç miktarı da ~10 milyon Türk lirası kadardır).
 
...
 
(Canmehmet) Yukarıda aktarılan Maliye Bakanlığı yayınına göre (bkz.7), 1923 yılında belirlenmiş olan toplam Osmanlı Borçları 717 milyon Türk lirası iken, 1932 yılında bu toplam ~80 milyon Türk lirasına indirilmiştir.
 
Yani 1924 yılı gayrı safi milli hasılamızın %60'ına denk gelen 717 milyon Türk liralık Osmanlı Borçları, 1932 yılında (yaklaşık %90 oranında) indirilerek, yine 1924 yılı rakamlarına göre milli gelirin %6,5'una denk gelmiştir.
 
Açık olarak ifade edilirse : Türkiye Cumhuriyeti'nin ödemiş olduğu Osmanlı Borçları'nın miktarının, yakın tarihimizde ileri sürüldüğünün aksine (miktar ve gelirimize oranı olarak) ne gelişmemize, ne de kalkınmamıza bir engel teşkil etmemesi gerekirdi.
 
25 yılda ödenen ve bitirilen bütün borç, 1 yıllık (1924 yılı) Gayrı Safi Milli Hasılamızın sadece ~%6,5'u kadardı ki; ödeme miktarları yıllara göre farklı olsa da, fikir vermesi açısından değerlendirirsek, 25 yılın toplamında her yıl aynı miktarda ödeme yapılmış olsaydı, her yıl milli gelirin %0.325 (binde 3,25) oranına karşılık gelirdi.
 
* * *
 
Şimdi de yukarıda anlatılanlar ışığında, Yunanlılar üzerinden yapılan yıkım ve bunun Lozan Antlaşmasında neden bir karşılığının olmadığı meselesini sorgulayalım :
 
“...İsmet Paşa, İstanbul’a gelirken ilk demecini yolda verdi. Sapanca’dan tren hareket ettikten sonra kendisiyle görüşmek isteyen gazetecileri yanına çağırdı ve güler yüzle: 'Yunanların yaptıkları tahribat çok büyüktür. Memleketin Yunan istilasına uğrayan her yeri harabeden başka bir şey değildir. Bunlar Yunanlara tamir ettirilecektir.' ” (8)
 
* * *
 
“...Donanma Dergisi’nin 1 Ekim 1952 tarih ve 401. Sayısında yayınlanan 'Yakın Tarihimizde Retuşlar, Türkiye-Rusya ve Amerikan Askerî Yardımı' yazısı münasebetiyle, Rauf Orbay bazı düzeltmeler için Donanma Dergisi yöneticisi ile, ilkinde altı saat, ikincisinde üç saat olmak üzere görüşmüş ve Ege Adaları konusunda ilginç açıklamalarda bulunmuştur. Mk. Alb. Sedat Çınar Bey’in, Gölcük, 4 Mayıs 1965 tarihli mektubu Rauf Orbay’ın açıklamalarına ışık tutuyor:
 
'III. Soru; “İsmet inönü’nün Lozan Muahedesi’ni imzalayışı üzerine niçin Başbakanlık’tan istifa ettiniz ve muhalefete geçtiniz ?’
 
Cevap: '… Adaların tamamının Yunanistan’a terki, Yunanların tazminat ödememesi mevzuunda, İsmet Paşa’nın tekliflerine 'REDDEDECEĞİZ' diye cevap verdim. Bunun üzerine İsmet Paşa, beni atlayıp, direkt Atatürk’le muhabereye başladı. Atatürk de bu hususu uygun bulduğundan, derhal istifa ettim". (9)
 
* * *
 
“...Böylelikle, Lozan’da alınan kararla, Türkiye’de verilen demecin birbirinin zıddı olduğunu, sonunda İngilizler ne istemişse onun gerçekleştiğini, uluslararası antlaşmalarda atılan imzanın, içeride halka tam tersi anlam verircesine konuşulduğunu, halktan gizlendiğini öğreniyoruz…
 
İsmet İnönü, yıllar sonra, 1969’da, Seha Meray’ın Lozan Tutanakları’nı yazdığı Önsöz’deki değerlendirmesi ile İngiltere karşısındaki durumumuzu ortaya koymaktadır :
 
‘Lozan Muahedesi imparatorluğun tasfiye edildiği muahededir… Yenilgi kesin idi ve galipler sulh masalarına tam hakimiyetle oturdular… Müttefiklerimiz olan İmparatorluklar, sadece, aldıkları muahede projelerini görmek ve imzalayacaklarını söylemek hakkı ile konferansa girdiler…’
 
‘Müttefikler, benimle ayrı ayrı her pazarlığı yapmaya istidatlı idiler, ümit veriyorlardı. Fakat İngilizlerle ihtilâf içinde bir meseleyi öne sürünce, onu İngilizlerle halledeceğimi, kendilerinin hiçbir şey yapamayacağını bildiriyorlardı’
 
Lozan’ı imzalayan zâtın yukarıda alıntısı yapılan ‘Önsöz’ünden şu konular açıkça anlaşılıyor :
 
1- Lozan, Osmanlı Imparatorluğu’nu tasfiye eden bir antlaşmadır.
 
2- Lozan’da Osmanlılar sadece aldıkları muahede projelerini görmek ve imzalayacaklarını söylemek hakkına sahiptiler.
 
3- İngilizlerle uyuşmazlık içinde bulunulan bir meselede Müttefikler, ‘İngilizlerin dediği olur’ görüşünü dile getiriyorlardı.
 
Gerçekten Lozan’da, yukarıda sıralanan diziye göre, İngilizlerin istediği biçimiyle bir antlaşma yapılmış ve günümüzdeki kaderimizi de belirleyen bu antlaşma hayatımıza girmiştir.” (10)
 
* * *
 
Bölümü bitirirken, bir Arap Atasözü olan "Tekrardan Kanaat Oluşur" deyimi ile ilgili bir not düşelim.
 
Bu atasözünün Lozan Antlaşması ile ilgisine gelirsek :
 
“…Ulus devletler, kurulduklarından beri ulaşabildikleri bütün vatandaşlara kendi kurguladıkları şekliyle nasyonalist ideolojiyi zerk ediyor. Endoktrinasyon süreci ilkokulda başlıyor. Törenlerde ve derslerde aynı şeyler, aynı bakış açısıyla bir öyle, bir böyle anlatılıyor. Öğrencilerin nasyonalist ideolojiye, kompozisyonlar yazarak, resimler yaparak, şiirler ezberleyerek, marşlar okuyarak katılmaları sağlanıyor... Yani ideoloji, nutuk atmakla yetinmiyor, kişiyi de oyuna katıyor.” (11)
 
* * *
 
Neyin, nereden ve niçin geldiğini sorgulamayan bir toplumun, okuyarak ve anlayarak bir ilmi geliştirmesi, ileriye taşıması sadece ham bir hayaldir.
 
Einstein, ‘’Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir’’ diyerek (12), sorgulamanın ilmi gelişmedeki vazgeçilmezliğe işaret eder.
 
 
 
Devam edecek...
 
 
 
NOT:  Yerli ve yabancı kaynak araştırmaları ile içeriğe destek vererek yardımcı olan evladım Yılmaz Tamer Argüç'e teşekkür ediyorum.
 
www.canmehmet.com
 
 
 
AÇIKLAMA VE KAYNAKLAR :
 
(1) Ege Bölgesi İhracat Rakamları İçin : “KURTULUŞUNDAN SONRAKİ İLK GÜNLERDE İZMİR’DE SOSYO-EKONOMİK DURUM. Dr. Bülent Durgun. Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, XI/23, (2011/Güz), s.21”.
 
Ülkenin Toplam İhracat Rakamları İçin : “CUMHURİYETİN İLK YILLARI VE 1929 EKONOMİK BUHRANINDA DIŞ TİCARETİN YÖNETİMİ. Levent Özkardeş. Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi. Gümrük&Ticaret Dergisi, Sayı:6, Yıl:2015, s.32”
 
(2) 26 Ekim 1922 tarihinde, İtalyan Deniz Kuvvetleri’ne bağlı ve İzmir’de resmi görevli bir subay olan Yarbay Eduardo Giordano tarafından kaleme alınan rapor'dan : KURTULUŞTAN SONRAKİ HAFTALARDA İZMİR’E DAİR İTALYAN GÖRÜŞ VE PROJELERİ. KURTULUŞ VE KURULUŞUN SEMBOL KENTİ İZMİR SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 26 - 28 EYLÜL 2012. ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ YAYINLARI. Yrd. Doç. Dr. Fabio L. GRASSI. Roma “La Sapienza” Üniversitesi, Tarih Kültürler Dinler Bölümü. s.125~127.
 
(3) KURTULUŞUNDAN SONRAKİ İLK GÜNLERDE İZMİR’DE SOSYO-EKONOMİK DURUM. Dr. Bülent Durgun. Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi. XI/23, (2011/Güz) s.7-8. (İç Kaynak : Vedat Eldem, “Cihan Harbinin ve İstiklal Savaşının Ekonomik Sorunları”, Türkiye İktisat Tarihi Seminerine sunulan bildiri, Türkiye İktisat Tarihi Semineri Metinler, Tartışmalar, 8–10 Haziran 1973, s.401)
 
(4) OSMANLI DEVLETİ DIŞ BORÇLARI. Dr. Biltekin Özdemir, s.113-114. (2.Baskı, Ankara, 2010. T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı)
 
(5) BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA VE ATATÜRK DÖNEMİNDE FİYATLAR VE GELİRLER. Dr. Feridun Ergin. s.67
 
(6) Aynı eser, s.70-73.
 
(7) OSMANLI DEVLETİ DIŞ BORÇLARI. Dr. Biltekin Özdemir, s.119-120-123-124-125. (2.Baskı, Ankara, 2010. T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı)
 
(8) LOZAN. Ali Naci Karacan, s.72.
 
(9) OSMANLI'NIN TASFİYESİ. Cengiz Yazoğlu, s.667.
 
(10) Aynı eser, s.673-674 (Yazarın alıntısı : Lozan Barış Konferansı, Paris Devlet Basımevi, 1923, Çev. Seha L. Meray, A.Ü. S. B. F. Yayınları, Ankara 1969, Önsöz: İsmet İnönü).
 
(11) Yazının tamamı için bkz : http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2009/10/25/baris_isteyenler_kizgin_turklere_anlayis_gostermeli
 
(12) ENDOKTRİNASYON ve TÜRKİYE'DE TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ. Serdar Kaya. Daha fazlası için bakınız: http://www.canmehmet.com/sorgulatmayan-egitim-anlayisi-endoktrinasyon-bilincli-bir-tercih-dayatma-geregi-midir-5.html
 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..