Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '15

 
Kategori
Kitap
 

Neden kendi kitabımı bastırıp satmaya hazırlanıyorum?

Neden kendi kitabımı bastırıp satmaya hazırlanıyorum?
 

Devir değişti. Ayak uydurmak lazım... Kitaplar, bilgisayarda yazılıyor artık.


Milliyet Blog'un en iyi yanlarından biri, insanın içindeki "kendi kitabını yazma" düşüncesini, hayalini körüklemesi... Ben de bu düşüncemi uygulamak için düştüm yollara. Geçtiğimiz Kasım ayında, Tüyap'ta düzenlenen kitap fuarında adlarını önceden belirlediğim yayınevlerinin standlarına gittim. Ve dedim ki:

- Ben, Milliyet Blog yazarlarından Cem Beraat Çamsarı... 3;5 yılı aşkın süredir blog yazarlığı yapıyorum. Blogumuzda 10.000'e yakın yazar var. Ve yazdıklarımla, en çok okunanlar listesinde, ilk 20 yazar arasına istikrarlı bir biçimde girebiliyorum söz konusu yerde. Özellikle kadınlar hakkında yazdıklarım, yoğun ilgi görüyor. Ben de bu ilgiden cesaret alıp, ... isimli kitabı baskıya hazırlıyorum. Yayınevi olarak projemle ilgilenir misiniz, kitabımı basmayı düşünür müsünüz?

Kimi; mail adresini verdi, göndereceğim projeyle ilgili 2-3 ay sonra dönüş yapabileceklerini söyledi. Kimi, yetkili adını yazdı bir kağıda... Başka biri, falancanın kartvizitini tutuşturdu elime... Öteki, ağzındaki lokmayı bitirmeyi bile beklemeden, yarım sırtını dönerek, "Beyefendiciğim! Yayın programımız önümüzdeki 2 yıl boyunca dolu... Belki daha sonra..." deyip, çıkıverdi işin içinden!..

Doğrusu, muhattap olduğum yaklaşımın ciddiyeti, beni olağanüstü etkiledi! Türk yayıncılık hayatının kimlere teslim edildiğini kendi gözlerimle bir kez daha görmüş oldum. Üstelik, görüştüklerim, sektörün en iyilerindendi...

"En iyileri böyleyse, vay halimize!" deyip, verdim o an kararı... Kendi kitabımı kendim bastıracak, satışını da bizzat üstlenecektim. Sektörde bugüne kadar uygulanmamış yeni satış ve pazarlama stratejilerini de geliştirip uygulayarak... Ne de olsa, 20 yıllk satıcıyız. Bu işin de üstesinden geliriz evelallah!

Aslında, çok da kızmadım adamlara... Ülkem neydi ki, yayıncılığı ne olsundu... Hangi işler layığıyla, adam gibi yapılıyordu ki; yayıncılığımız, abad etsindi insanı... Hep yarım yamalak, hep yalap şalap işler işte... İşini ciddiye alanı, çok da sevmezler bu memlekette... Bir gün kendileri de öyle davranmak zorunda kalacak diye.

Üstelik, yıllardır, kitap yazmayı kafama koyduğum günden beri, çok yakından takip ediyordum sektörü... Ne yayınevleri memnundu halinden ne dağıtımcılar... Ne yazarlar doğru düzgün telif ücreti alıyordu ne kitapçılar bu işten hakkıyla ekmek yemekteydi... Tabii ki, tek kazananı vardı bu işlerin de... Korsancılar!.. korsan yayın basıp, bire beş kazanan namussuzlar!..

Madem öyle, ben de kitabımın kaderini kimselere teslim etmez, kendi başarı yolumu; aklımla, ruhumla, bilgi ve becerilerimle, kendi ellerimle çizerim; çok kolay olmasa da... Bir de yaşadığım süreci, başımdan geçenleri kaleme aldım mıydı; işte sana ballı börek! İster ye, ister yanında yat!

Sonuç: Kendin pişir kendin ye! El kapısını beklemektense, kendim bulurum yolumu... Her zaman yaptığım gibi... Doğrunun yardımcısı Allah... Gerisi biraz da talih... İnşallah her şey yolunda gider. Ben elimden geleni yapayım da, iş varsın olacağı yere gitsin. Tevekkül etmek, böyle zamanlara mahsus...

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..