Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '11

 
Kategori
Güncel
 

Nevala Kasaba

Nevala Kasaba
 

Musa Anter


1990’lı yılların başında Grup Kızılırmak, İlkay Akkaya ve Ape Musa’dan dinlemiştim “Nevala Kasaba” ağıdını. Gecenin bir yarısı kasetçalara kaseti koyar, ışıkları söndürüp, başımı yastığa koyduktan sonra bu ağıdı dinlerdim. İçimde hafif ürpertiyle karışık, için için bir erime peydah olurdu. Ağıdın anlamını, neden yazıldığını bilmezdim. Zira “Nevala Kasaba”’nın ne anlam ifade ettiğini, neyi anlattığını da tam olarak kavramamıştım. Bildiğim, Kürtlere ilişkin bir ağıt olduğuydu. Ağıt Kürtlerin dramını anlatıyordu. Kürtlerin çektiği zulümleri, ölümleri, sürgünleri, kısacası Kürt toplumunun trajedisine dair bir vurguydu. Bu ağıdı ne zaman dinlesem yüreğimden bir şeylerin kopup gittiğini hisseder ve yüreğimden kopanın ne olduğuna dair bir fikir dahi yürütemezdim.

Dersimli bir arkadaşımla oturduğumuz bir mekânın kasetçalarında bu ağıt çalıyordu. Ağıdı dinlerken ben yine suskun hallere bürünmüş, kendimi ağıdın o duygusal atmosferinin tam orta yerine bırakmıştım. Arkadaşım benim o halimi görünce ağıdın anlamı hakkında bir şeyler bilip, bilmediğimi sordu. “Bilmiyorum” diye karşılık verdim. Daha sonra “Nedendir bilmiyorum ama bu ağıt beni çok etkiliyor” diye devam etmiştim. Arkadaşım işte o zaman bana anlatmıştı “Nevala Kasaba’nın” ne olduğunu. İlk o zaman öğrenmiştim Nevala Kasaba Deresinin, Siirt’te bir ölüm deresi olduğunu.

Arkadaşım bölgeyi yakından bilen birisiydi. Oysa ben hiç oraları bilmiyordum. O yerlere gitmemiştim. Doğrusu bu ya merakta ediyordum ve arkadaşımda sanki fırsat bu fırsat anlatmaya başlamıştı. Cenazelerin nasıl köy meydanlarında sürüklendiğinden, ibret-i alem olsun diye köylülere nasıl korku salındığından ve bu manzara karşısında köylülerin cenazelerini dahi sahiplenemediğinden bahsetmişti. Daha sonrasında cesetlerin Kasaplar Deresine gömüldüğünü anlatmıştı.

Yöre köylüleri duvar diplerinde ağlarmış o zamanlar. Kaldı ki o ağlayan köylüler doğru düzgün bir araya dahi gelemezmiş. Gözyaşları dahi belli olmazmış duvar diplerinde ağlayan köylülerin. Ağladıklarını saklarmış köylüler. Ve sonrasında, yine bir şey olmamış gibi görünüp, gündelik yaşamlarını sürdürürlermiş. Acılarını yüreklerine gömüp kendi hallerinde kalırlarmış.

"Derelerden kan akar burda nicedir,
Analar agıt yakar her doğan gün
gelinler yola bakar çaresiz
oy, nevala kasaba oy..."

"kekik, reyhan ve kaçak tütün kokusu taşırdı rüzgar.
alçak damlı evlerin yüksek, küçük pencerelerinden
soluk ışıklar yayılırdı geceye
köpek havlamaları korkulara karışır
kaygıları beslerdi.
sonra dağlardan kurşun sesleri gelirdi belirli belirsiz
namlunun ucunda çırpınırdı yürekler.
ağıtlar yankılanırdı dağlara doğru
kapılar kırılır,
talan edilirdi sevdalar, umutlar
ve insan olan ne varsa.

ve kan akardı derelerimizden
zilan, Munzur, otuzüç kurşun ve navala kasaba
ve ülkenin bütün derelerinde.
o iklimde kalırdı acılar.
duymazdı bir allah'ın kulu çığlığımızı
ve dağlara sevdalanırdık karabasan gecelerin sabahında
direnmek kalırdı kürde, çünkü yaşamın bir başka adı
direnmekti"

Daha sonraki dönemlerde kimse inanmadı o yerlerin toplu mezar olduğuna. Sadece o yörenin insanları ve az buçuk o yerlerde olan biteni tahmin edenler biliyordu Nevala Kasaba’nın bir toplu mezar deresi olduğunu. Halen de çoğu insanın ağzından duymaktayım “yoktur öyle şey” dendiğini. Diyor ya Ape Musa “duymazdı bir allah’ın kulu çığlığımızı”.

Aslında bildiklerimizden daha öte bir vahşet yaşanmış bölgede. 21 yüzyılda zihnimizin tam da algılayamadığı bir vahşet. Bu zamanın romanları, şiirleri daha yazılmadı. Şarkıları daha söylenmedi. Ve bu şarkıları söyleyecek olanlar, bu şiirleri, romanları yazacak olanlar, işte bu yaşanan trajedilerin tedrisatından geçmiş olanlardır. Ancak onlar yazdıklarında, söylediklerinde zihnimizin tam da algılayamadığı bu vahşet daha iyi algılanacaktır.

Bu günlerde bir gerçeğe daha dikkat çekmekte fayda var. Hani diyoruz ya “Ergenekon Fırat’ın doğusuna geçemedi” diye. Ergenekon’un beşiği Kürt coğrafyasıdır. Ergenekon Davası ne zamanki Fırat’ın doğusuna geçer, işte o zaman hedeflenen noktaya emin adımlarla ilerlenir.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..