Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '07

 
Kategori
Blog
 

Nohutun burnu...

Nohutun burnu...
 

Hani bazen uygun görmezler sizi "bazı şeylere" çevrenizdeki kendince "uzman kişiler." Yapmaya kalkıştığınız işi küçümseyerek "sen yapamazsın" derler. Hatta söylediklerini bakışlarıyla da desteklemek için o "çokbilmişler" sizi, tepeden tırnağa şöööyyyle bir de süzerler...

Onlara göre siz beceremezsiniz... Hele bir başına geçin, yapmaya çalışın da görün... Yapamazsınız!

En iyisi efendim... Siz hiç başlamayınız.

Daha siz düşüncelerinizi aktarırken... Hevesle yapmak istediklerinizi sıralamaya başlamışken... Iııııh! İlk cümlede şöööyyyle bir tepeden bakış... Lafınız ağzınızda kalır... Susarsınız. Çünkü, onlara göre siz "başaramazsınız."

Bazıları uzun uzun anlatır kendince nedenlerini... Onun nedenleridir... Szinle uzaktan yakından alakası yoktur... Anlatmaya çalışır... Anlatamazsınız.

Ya da sadece bir bakış... "O'na göre" yapamayacağınızı anlarsınız... Sınırlarının "darlığına" şaşarsınız.

Bir de iki kelimeyle özetleyenler vardır hani... "Sen yapamazsın." Nedeni O'nda saklı... O konu, O'nun uzmanlık (!) dalı.

Ne sizi tanırlar tam anlamıyla... Ne de sınırlarınızı bilirler... Bildikleri tek şey vardır bazılarının... "Önyargılı yaklaşım." Kendi "göre"leri kadar bilirler... "Zanettikleri kadarı" ile karar verirler.

Ama sonuç değişmez... Onlar, o çokbilmişler... Kendilerince her şeyi bilirler... Dünyayı oturdukları yerden yönetir... Kim ne yapacak, yapmalı? O'nlar karar veririler.

Bazı düşünceleri söylemenin yolları vardır... Olmalı. Ne söylendiğinden çok, nasıl söylendiğinin önemli olduğu gibi. Sözlerinize eşlik eden gözleriniz, mimiklerinizdir asıl konuşan... Ses tonunuzdur ortamı geren veya yumuşatan.

Her şey öyle uluorta söylenmez... Dobralıkla nobranlık arasındaki ince çizgi geçilmez.

Enteresan deyişler vardır Anadolu'da. "Sen yapamazsın"ı uzun uzun değil de, kısacık özetleyen bir sözdür "başlıkta adı geçen." Söylendiğinde incitmeyen... Hatta gülümseten.

"Nohutun da burnu var" derler mesela... Kesin "yapamazsın" yargısına varmadan... Boyunuzdan büyük bir işe giriştiğinizi anlatan. Yapamazsın demeden... Size, sınırlarınızı zorlayacağınızı hatırlatan.

Hiç "nohutun burnu" olur mu?.. Küçük şeyleri anlatabilmek için "nohut kadar" diyorken... O küçücük şeyin bir de burnu olduğunu düşününce... Komik gelir, gülersiniz... Ama incinmezsiniz. Hatta belki, azminiz artar... Daha bir hevesle "kendinizi ispat edebilme" yolunu seçersiniz.

Blogda yazmayı düşündüğümde duymuştum ilk bu sözü... Çok gülmüştüm...

"Ben bir nohutum... " Diyerek ortada gezmiş... Evdekileri delirtmiştim. Söylediklerine söyleyeceklerine pişman... Sabırla beklediler krizin (!) geçmesini.

Sonra da "burnumu gösterebilmek" için... Susup, yazı yazmaya giriştim.

Arada bir okutarak çevreme yazılarımı... Hem de en acımasızlarını hatta sadistlerini seçerek (mazoşist miyim ne?) Burnumu görmeye çalıştım. "Çıkmaya başlamış mı?" diyerek yorumlarla yokladım.

Koskoca dünyada, aslında herkes birer nohut.

Bazıları yuvarlanıp gidiyor... Bazıları da işte benim gibi "burun çıkartmaya" çabalıyor.

Kimisinin burnu boyunu geçmiş... Kimileri de "benim de burnum var" diyerek ortalıkta dolaşıyor.

Şu koskoca dünyada bir nohut olmak... Olabilmek.

Ezilmeden yolunda yürüyebilmek...

Bir de üstüne üstlük... Burun çıkartabilmek.

Ve o burnu "fark ettirebilmek."

Ben neresinde miyim "burun çıkartabilme gayretinin"?.. Çok... Çok başında.

Çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum.

Ama bilmenizi isterim ki... Hala çabalıyorum...

 
Toplam blog
: 139
: 1916
Kayıt tarihi
: 12.04.07
 
 

Bana biri kendini anlat dese, susar kalırım. Her konuda çılgın bir istekle konuşan ben, işte o anda ..