Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

29 Kasım '20

 
Kategori
Sosyoloji
 

N.Saran ve Türk Antropolojisi

Prof.Dr. Nephan Saran’ı anarken...

               (1924-29.11.2008)                                                 

Türk toplumunda antropolojinin(insanbilimin) konusu ve kapsamının değil kavramsal anlamının da henüz tam olarak kavranıp algılanamadığı bir dönemde Nephan Hocam da aramızdan ayrıldı. Gerçi antropolojinin ne olduğu, insan ve toplumu nasıl ve ne amaçla araştırdığı,  geleceğinin ne olacağı vb. konularda 1935’lerden günümüze kadar birçok çalışma yapılmış, yapıtlar üretilmiştir. Ne var ki ne devleti yönetenler, ne eğitim ve öğretim kurumları, ne de aydınlılarımız bu zenginlikten bu güne dek yararlanabilmiştir! Böyle bir toplumda seksen dört-seksen beş yıl yaşam sürmüş, bunun uzun bir bölümünü yeni bir bilime, öğretmeye, öğrenci-akademisyen yetiştirmeye, bilimsel araştırmaya adamıştır. Cumhuriyet Dönemi’nin yetiştirdiği bir Türk kadın antropologu olan Nephan Saran ile karşılaşmamız tesadüflerin bir sonucudur. Bu günlere gelmemizde yadsınamayacak emeği ve katkısı olan hocamızın ölümünün 12.yılında, birkaç cümle ile onu anmak, tumturak sözlerle övmek yerine ömrünü verdiği sosyal antropoloji ve etnoloji alanındaki araştırma ve yapıtlarını, Türk antropolojisi ve sosyal bilimlere katkılarını burada dille getirmek amacındayım. Böylece, yaşadığı süre içinde ödeyemediğim manevi borcumu yerine getirmiş olurum inancıyla bu yazı kaleme alınmıştır...

Nephan Saran’ın Bilimsel Yönü ve Antropolojiye Katkısı Nelerdir?

Antropoloji literatüründe Nephan Saran gibi lisans öğrenimi farklı olan ve sonradan bu alana yönelen ve başarılı çalışmalar yapmış olan birçok bilim adamı vardır. Türk antropologları arasında bu örneklerden biri de Sarandır. Saran, hukuk öğrenimi(1947) tamamladıktan sonra Amerika’da St. Louis Üniversitesinde Çocuk Mahkemeleri sisteminin Türk Ceza hukukuna uygulanması konusunda yüksek lisans ve suç sosyolojisinin en önemli kuramlarından biri olan “anomie” üzerinde de doktorasını yapmıştır. Saran’ın esas bilimsel kimliğini ve yöntem anlayışını İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Etnoloji-Sosyal Antropoloji Bölümü’nün kurulmasından sonraki yaptığı alan çalışmalarında görmekteyiz.

Bunların başında da İstanbul kenti ile ilgili gecekondu ve çocuk suçluluğu konularını ele alan çalışmalarıdır. Özellikle, 1960’lı yıllara kadar suç ve çocuk suçluluğu ile ilgili olarak yapılmış herhangi bir bilimsel çalışma bulunmamasına karşın resmi istatistikler ülkemizde, dünyada olduğu gibi suçun ve çocuk suçluluğunun hızla artış gösterdiğine işaret etmektedir. Bu gerçeği gören Saran, bugün ülkemizin en önemli ve içinden çıkılmaz bir sorun olan suç ve çocuk suçluluğu konusunda, 1961–1962 yıllarında başlayan ve tam 4 yıl süren “İstanbul Şehrinde Polisle İlgili Onsekiz Yaşından Küçük Çocukların Sosyo-Kültürel Özellikleri Hakkında Bir Araşttırma[1] adlı çalışmasını yapmıştır. Bu araştırma İstanbul’daki çocuk suçluluğu konusunda yapılan ve kuramsal bir temele dayanan ilk araştırmadır. Başka ifadeyle ülkemizin sosyal bilim tarihinde böyle bir çalışmayla o güne dek henüz karşılaşılmamıştır. Böylece Saran, Amerikalı sosyolog Robert K. Merton’un “anomie” kuramını, suç ve çocuk suçluluğuna uygulayan, yaşama geçiren ve suç olgusuyla ilgili yapılacak araştırmalara temel olabilecek varsayımları öneren ilk Türk antropologu unvanını da kazanmıştır.

N.Saran’ın Türk bilim dünyasına kazandırdığı ve bir önceki araştırmasının gerek yöntem ve gerekse kuram yönünden bir devamı niteliğindeki “Üniversite Gençliği”[2]adını taşıyan çalışmasıdır. Kendi alanında bir ilk olan bu yapıtında da Saran, Türk toplumunun 1968’lerde başlayan ve 12 Mart 1971 Darbesi’ne kadar süren öğrenci hareketlenenin analiz ve yorumunu yapmıştır. Sosyal antropoloji öğrencileriyle birlikte gerçekleştirilen bu araştırmanın en önemli amacı, öğrenci olaylarına karışan öğrencileri sosyo-kültürel ve ekonomik yönleriyle tanımak; öğrenci hareketlerini politik açıdan değerlendirmektir. Bunda da büyük bir başarı elde edilmiş, esasında Türk toplumunda sosyo-kültürel yapının değişim sürecinde anomik bir ortamın gelişmesi üniversite gençliği üzerinde etkili olmuştur. İstanbul gibi metropoliten bir kentler kentinde köyünden, kasabasından, yerel kentinden kopan, eğitim ve öğretim için bu kente göçen genç nesiller, değişim sürecinin en yoğun şekilde yaşandığı bir ortamda kendilerini bulmuşlardır. Bu ortamda yetişen üniversite gençliği, ulaşamadıkları değerlerin baskısıyla ortaya çıkan toplumsal sorunlarını, en kısa sürede çözülebileceğini sunan ideolojilerin arkasına kolayca takılmışlardır. Saran, üniversite gençliği ile ilgili bu özgün araştırmasında anomie ile ilgili varsayımlardan hareket ederek hazırlanan soruları öğrencilere uygulamak suretiyle kültürden kopmanın derecesini ve nedenselliğini anlamaya çalışmıştır.

            Daha sonraki yıllarda antropolojinin geleneksel köy toplumlarıyla ilgili konusunu oluşturan bir başka alan  çalışmasını,“Köylerimiz[3]i görmekteyiz.. Bu çalışmasıyla N.Saran geleneksel kültürlerde/toplumlarda antropolojinin işlevini ya da görevini, kendi yönetiminde araştırılan 25 köy araştırmasıyla kanıtlamak istemiştir. Bir başka anlatımla antropolojinin köy toplulukları, onların yaşam biçimleri ve değişim süreçleriyle ilgisini kurmaya çalışmıştır. Çalışma, 1966’lı yıllardan beri sosyal antropoloji son sınıf öğrencilerinin Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bulunan, genellikle küçük köy toplulukları üzerinde yaptırılmış ve bir köyü sosyo-kültürel yapısı ile araştırıp gelenek, görenek ve kurumlarını tanıtmaya çalışan betimleyici tipteki araştırmaların analiz ve sentezine dayanmaktadır.

Nephan Saran,  antropolojinin temel araştırma konularından olan “köy araştırmaları” gerçeğinin kuramsal yönünü de şöyle açıklamaktadır:

“Dünyanın çeşitli ülkelerinde ve bölgelerinde yapılan köy araştırmaları gerçekten pek çok farklılıklar göstermekle beraber daha şimdiden bazı benzerliklerin varlığına da işaret etmektedir. Bilimin yolu(yöntemi) doğada mevcut varlıkların benzer yönlerini yakalayarak genel kavramlara ulaşmak olduğuna göre az da olsa bulunan benzerliklerin mevcudiyeti umut vericidir. Köy çalışmalarının sayılarının artması ve dolayısıyla bizi genel kavramlara ulaştıracak vakıaları(olguları) toplama gayretleri ise hiç kuşkusuz bilimsel yöntemin gereğidir.”[4] 

“Aslında günümüzün köy toplumları, bir uçta endüstriyel-şehir yaşamının sürdüğü, öbür uçta tarımsal yaşamın yaşandığı, büyük karmaşık toplumun bir parçasıdır ve karmaşık toplum yaşantısı devamlı ve kesintisiz bir yaşam sürecidir. “Köy toplumu ile ilgili bilgi köy hayatını paylaşarak yapılan gözlem, biçimsel mülakat, toplum liderleri ya da toplumdaki anahtar kişilerle görüşmeler yapılarak toplanmıştır.”[5]

Sosyal bilimlerde ölçme ve değerlendirmelerin nasıl yapılması gerektiğini, N.Saran’ın bir sosyal bilimci olarak yazdığı “İstatistik El Kitabı”[6]ndan anlamaktayız. Bu araştırma ve çalışmaların dışında kent antropolojisi ile ilgili ilk çalışma olan ve Amerikalı antropolog Charles W.M.H art ile birlikte yaptıkları ve Nephan Saran’ın Türkçe çevirisi ile yayımlanan “Zeytinburnu Gecekondu Bölgesi” araştırmasıdır. İstanbul kantinindeki gecekondulaşma sürecinin ilk kez ele alındığı bu survey çalışmasıyla, hem antropoloji öğrencilerine bir sosyal sorunun nasıl araştırılması gerektiği, hem saha çalışmasının kuramsal olarak değil pratik olarak öğretilmesi ve hem de herkesin dilinde dolaşan gecekondu sorununun gerçek yüzünün ve temel nedenlerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu amaçlara ulaşıldığını, Elazığ’ kentinin gecekondu sorununu, sosyal antropolojik bir perspektiften ele alıp araştırdığımızda görmüş olduk.

Saran’ın insanbilime, dolayısıyla sosyal bilimlere en önemli ve sürekli katkılarından biri de alanın kuramsal yönünü anlatan “antropoloji” adlı yapıtıdır.Oldukça kapsamlı ve zengin bir içeriği bulunan bu yapıt, iki kitaptan oluşmaktadır: 1.Kitap “fizik antropoloji,” ikincisi ise “sosyal antropoloji” başlığını taşımaktadır. Antropoloji genel başlığı altında birleştirilmiş olan bu iki kitap; bu alanda eğitim ve öğretim göreceklere, araştırma yapacaklara, insan ve toplum bilimcilerine, çalışmalarında önemli katkılar sağlayacak bir içeriğe sahiptir. Özellikle günümüz Türkiye’sinde siyasal ve toplumsal sorunları çözmeye uğraşan siyaset adamlarının/politikacıların, siyasal bilimcilerin; insanı ve onun oluşturduğu kültürü, onu yaratan halkları, onların niteliklerini anlamalarında ve çözümlerini buna göre yapmalarında bu tür temel yapıtlara ve bilimsel bilgilere gereksinmeleri vardır. Bu yönüyle de, bugüne kadar yadsıdığımız insanbilimsel çalışmaları, kaynakları okuyup öğrenmemizin,  sosyal ve ekonomik politikalarımızı ve uygulamalarımızı buna göre yapmamızın zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir de. Bu nedenlerle Saran’ın yapıtı ve onun benzerleri, sadece bizim uyguladığımız gibi sosyoloji birinci sınıfta değil, tüm üniversitelerin hazırlık ya da öteki sınıflarında lisans düzeyinde okutulmalıdır. Çünkü geleceğin toplumunu oluşturacak ve yönetecek olan ülke gençliğinin buna, her zamankinden daha gereksinmesi olacağı inancını taşımaktayız.

              Sonuçta ne söylemeliyim, Saran’la ilgili olarak? Onu da tam bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa, gerek kendi özelim, gerekse genelde onunla ilgili olan ve bildiğim yönlerinden burada söz ettim. Ölümünün 12. yılında,  bu şekilde bir yazı kapsamında onu saygıyla anarak, manevi bir borcun ve vicdani bir sorumluluğun yerine getirilmiş olacağına inanmaktayım.

 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  



[1]Nephan Saran’ın doçentlik tezi.

[2]Nephan Saran, Üniversite Gençliği” , İstanbul Üni. Edebiyat Fakültesi Yayınları No:2032, İstanbul-1975

[3]Nephan Saran, Köylerimiz, İstanbul Üni. Edebiyat Fakültesi Yayınları No:3222, İstanbul-1984

[4]a.g.e., s.7

[5]a.g.e. s.10

[6]Charles W.M. Hart, Zeytinburnu Gecekondu Bölgesi, Çev. Nephan Saran, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, İstanbul-1969 

 
Toplam blog
: 46
: 225
Kayıt tarihi
: 27.03.13
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji (Sosyal Antropoloji) mezunu 1971; F..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara