- Kategori
- Üniversiteler
Üniversite Kavramı ...
“Üniversite" kavramı, kökeni ve anlamı
Prof.Dr. Sabri Çakır/Sosyolog
Her şeyden önce “üniversite” bize özgü, yani Türkçe bir sözcük ya da kavram değildir. Latince kökenlidir; “üniversitas (toplumbilim) kavramından türetilmiştir. Dar anlamdaki karşılığı ise, mesleki bir kurum ya da örgütü olan “lonca”[1] sistemine ya da biçimine eşdeğerdir.
Batı’da üniversitelerin kuruluşu X-XI. yüzyıllar arasında gerçekleşir. Bu yüz yıllardan önce manastır ve kilise okullarında, papazlar tarafından yürütülen eğitim ve öğretim dinsel ve dogmatik bir içerik taşımakta idi. Bu tarz bir eğitim anlayışı, çağın koşullarına ve toplumsal gereksinmelere yanıt vermediği için aydın İtalyan öğrencileri ilk kez Bologna kentinde(yaklaşık bin yıllarında), kendilerine öğretmen tutabilmek amacıyla bir öğrenci “lonca”sı (korporasyonu) oluştururlar.
İşte, bugün her dilde evrensel olarak kullanılan, düzensizlik ya da “khaos” (kaus) karşıtı “kosmos” (düzen) anlamını içeren ve dilimizde de özelleştirilememiş olan “üniversite” kavramının etimolojisi. Demek ki, günümüzde çok tartışılan, bir türlü anlaşılamayan “üniversite”, bu öğrenci “lonca”sı ile, bir başka söyleyişle “üniversitas” la başlar.[2]
Günümüzde modern üniversitelerin kökeni, toplumcu(kamucu) bir anlayışla kurulan ve öğrencilerle öğretmenlerin karşılıklı hak ve sorumluluklarını, kendi yapısı içinde belirleyen ya da sınırlayan bu “lonca” türü genel eğitim kurumlarına dayanır.
Avrupa’nın her yöresinden gelen öğrencilerin din, dil ve ırk gibi etnik özelliklerine bakmaksızın okuyabildiği “Studium Generale (Genel Eğitim Kurumu); kilise ve manastır okullarından daha ileri düzeyde, laik bir eğitim verme çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.[3]
Bologna üniversitesinden sonra İtalya’nın çeşitli bölgelerinde kurulan üniversiteler Fransa, Almanya ve İngiltere gibi Alplerin ötesindeki ülkelerden gelme öğrenci ve öğretmenlerin bir araya geldiği, dayanışma ve işbirliğini (korporasyonu) sağlamaya yönelik kuruluşlar niteliğindeydi.
Bu erken dönemde gerçek bir üniversite örgütlenmesinin olmadığı ancak bilim adamlarının ayrıcalıklı ve saygın bir statülerinin bulunduğu bilinmektedir. Örneğin bilim adamları, yalnızca kilise mahkemesinde yargılanabiliyordu... Bu ilk üniversiteler, öz yönetim hakkına sahiptiler; öğrencilerle öğretim üyeleri, günümüzde bile ulaşamadığımız haklara sahip olarak kendi yöneticilerini(dekan-rektör vb.) seçebiliyordu.[4] (Devamı: Osmanlı’da Üniversite ve Özerklik)
[1]Lonca: Zanaatçı örgütü. Belli bir iş kolunun usta, kalfa ve çıraklarını içine alan ve aralarında sıkı kurallar olan bir kurum.
[2]Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi, s.29-30, İstanbul-1980
[3]Ana Britanica,s:470-471
[4]Hasan Ali Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi,s:199, İstanbul,1991