Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

Olaylar ve insanlar

Olaylar ve insanlar
 

Günümüzde insanlarımız suskun, pısırık ve kendinden emin olmayan insanlar gibi bir duruma gelmişler. Hak nedir? Sorumluluk nedir? Doğru nedir? Yanlış nedir? Kimsenin bildiği yok. Hatta insanlarımız, insanlıktan nasibini alamamış kişi görüntüsünün kendilerini rahatsız etmediği düşüncesinde birleşmişler gibi görünüyorlar. Kuvvetlinin yanında şaklabanlık yapmayı, yaltaklanmayı, normal hayat tarzı olarak bellemiş gibi görünüyorlar. Doğruluğu, dürüstlüğü, birlik olmayı, birbirlerine kenetlenmeyi unutmuş, aslanların istediği “Sarı Öküz’ü” kendilerine zarar gelmesin düşüncesi ile gönüllü olarak parçalanmaya, öldürülmeye göndermeyi iyi bir iş olarak görmüşler. “Sarı Öküz’den” sonra sıranın kendilerine geleceğini hiç ama hiç düşünemiyorlar. Büyüklerimiz, atalarımız: ”Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” demişler.

Aşağıda bir yerlerden okuduğum hikâye bu günkü hal-i pür mealimizi olduğu gibi gözler önüne seriyor. Öyle mi, değil mi?

"Müslüman’a Haram" çeşmesi

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: “Her kula helâl, Müslüman’a haram!” Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye...

Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dinî İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama.

Adam:

—Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…”

Dedikçe kadı kızmış:

—Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş.

Demiş ama bir yandan da merak edermiş:

—Nedir gerekçen?” diye sormuş.

Adam:

—Bir tek Sultan’a derim…”

Diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş... Padişah da sinirlenmiş ama diger yandan o da meraklanırmış:

—De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?”

Adam, başı önünde konuşur:

—Delilim vardır, lâkin ispat ister.”

—Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?”

—O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanîm…”

—Eeee?”

—Sultanım, herhangi bir Havradan (Sinagog) rasgele bir Hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…”

Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Musevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim...”

Çevre ülkelerden bile elciler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:

—Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş.

Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler…

Az zaman geçmiş ki, adam:

—Ayni işi herhangi bir Kilise’den, herhangi bir Papaz için yaptırınız sultanım” demiş.

Ayni şekilde bir Papaz derdest edilip yaka-paça alınmış. Pazar ayini ve sonrası ayni tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar... Levantenler din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine...

Sultan:

—Bitti mi?” demiş adama.

—Sultanım son bir is kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.

—Şimdi nedir isteğin?”

—Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, en sözü dinlenilen, itimad edilen âlimini alınız minberinden…”

Adamın dediğini yapmışlar, Ulu cami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler... Ve ne olmuş bilin bakalım?

Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış...

Geçmiş bir hafta, “nerde imam” diye gelen-giden yok! Aptal ve cahil bir imam tayin edilmiş yerine, ne konuştuğunu kendi kulağı duymayan tam yobaz cinsinden biri… Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o gecen hafta derdest edilen koca âlim için:

—Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”

—Kim bilir ne halt etti de tevkif edildi!”

—Vah vaah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…”

—Sorma, sorma...”

Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:

—Eee, ne olacak simdi?

Adam:

—Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.”

“Haklisin” demiş. Padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam bası önünde konuşmuş:

—Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?”

Sultan acı, acı tebessüm etmiş:

—Hava bile haram, hava bile!” demiş...

(IKBÂL'dan alıntıdır)

 
Toplam blog
: 32
: 401
Kayıt tarihi
: 20.07.08
 
 

Mehmet Sabri HABERVEREN. 15.10.1948 yılında Şanlı Urfa’da doğdum. 966'da İstanbul Ed. Fakültesine gi..