Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

aygoz Özlem Eryoldaş

http://blog.milliyet.com.tr/aygoz1

15 Temmuz '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Ölen komşum..

Ölen komşum..
 

Kapıyı çalıyorum yorgun bir şekilde. Kapı yavaşca açılıyor. Karşımda ki yüzüme bakıyor. Buraya kadar her şey normal.

SORU: Geldin mi ?
Cevabım ne olmalı şimdi benim. Yok gelmedim. Daha yoldayım. Bu görmüş olduğun benim astral seyahate çıkmış olan bedenim ! mi demeliyim acaba ?

Telefon çalıyor. Açıyorum "aloo" ses yok."alooo"..Yok karşı taraf konuşmamak da ısrarlı. Ama bende inatçıyım. "Kimsiniz?" Cevap yok.Kapatıyor yüzüme. Zafer onun !. Konuşmadı beni merak içinde bıraktı ve kapattı telefonu. Sessiz telefonlar denilen bir kavram varmış. Bu o olsa gerek !

Evden çıkıyorum. Bir komşumla karşılaşıyorum. Bana yan sitede oturan "kadıncağızın" vefat ettiğini söylüyor. Üzülüyorum. Bu arada kadıncağız terimi bana ait değil. Komşum öyle uygun görmüş öyle dedi. Neyse , baş sağlığına gitmek gerekiyor. Tanımıyorum kendisini ama. Gideceğiz apartman ahallisi olarak. Apartmanımızın muhtarı, pardon en kıdemli kişisimi demeliyim galiba. Bizi toparlayacak bir tur operatörü edasıyla. O ne derse o olacak ziyaret boyunca. Kapıyı çalıyor . Ama ben ona "geldiniz mi? " diye sormuyorum. Belli ki gelmiş. Karşımda. İniyoruz merdivenleri. Bana ölen komşumuzla ilgili bilgiler veriyor. Hani orada cahil kalmayayım diye. Evliymiş, ayrılmış, yeniden evlenmiş. Yine boşanmış. Dulmuş. ( bunu üstüne basarak söylüyor) Kocası, yani eski kocasının yeni sevgilisi varmış. Ondan bir çocuğu. Ama ölen kadıncağızın çocuğu yokmuş. Rahatmış yani (bu da muhtar komşumun sözü). Kocası yeni sevgilisine nikah yapmamış. Yapmalıymış. Yazık ortada çocuk varmış . Adamın hali vakti yerindeymiş. yeni sevgili çok gençmiş. Adam ona araba almış. Çocuk babaya benziyormuş. Daha bir sürü detay. Ama ölen komşumla ilgili öğrenebildiğim bir şey yok .

Neyse ; acılı eve ulaşıyoruz. Ev kalabalık. Benim muhtar komşum beni kanatları altına almış durumda. Evin içinde dolaşanları tanıtıyor bana tek tek. Bu falancanın gelini. İkinci evliliği. İlk eşi kısırmış. Ondan ayrılmış. Daha evliliklerinin beşinci ayında çocukları olmuş.! Erken doğum demişler (!) Bu kadın çok zengin ama bir o kadar da cimri diyor komşum. Ortada dolanan ufak bir çocuk var. O da ölen komşumuzun eski kocasının genç sevgilisnden olan kızıymış. Hımm anladım.

Köşede tek başına oturan bir teyze ilişiyor gözüme. Ağlıyor sessizce. Yanına gitmek istiyorum.
Kalkar gibi yapıyorum. Benim muhtar komşum kolumu cimdikliyor. " nereyeeee" Eyvah ben ne yaptım ?.. Şey teyzeye baş sağlığı dileyecektim . " hayır otur şimdi. Sonra hep beraber denecek ! "
Nasıl yani. Onun için de sıraya girip törenmi yapacağız anlayamadım. ??

Elinde kocaman pide ve lahmacun paketleri ile bir adam ve bir genç kadın geliyorlar. İşte ana roller.
Eski eş ve genç sevgili. Çocuğu alıyor kadın. Mutfağa geçiyorlar. Tabakları hazırlayıp bize sunuyorlar. Evdeki kadınlar konuşuyorlar araların da. Ayşe hanımın kızı evleniyormuş. Ev hediyesi hakkın da fikirler yürütüyorlar !

Sonra, bizim muhtar komşu eliyle bir işaret yapıyor. Herkes susuyor bir anda. Ölüm sessizliği dedikleri bu olsa gerek . Ve başlıyor ağlamaya. " genceciktinnnn, doyamadın hayataaa, nerelere gittin bizi bırakıpp" Haydaa iki saattir konuşan kalabalık bir anda acıya boğuluyor. Ağlamalar, bayılmalar, hıçkırıklar, ahlar vahlar !
Anlam veremediğim bu kakafonide sessizce ağlayan teyzeyi arıyor gözlerim. İyicene ufalmış sanki.
Yanına süzülüyorum kalabalıktan istifade. Gözleri şişmiş. Susuyor beni görünce. Görmüş geçirmiş bir teyze besbelli. Küçük çantasından mendilini çıkarıyor kibarca. Siliyor gözlerini. "Başınız sağolsun" diyorum. teşekkür ediyor. Gömülüyor yine köşesine. Yanımda bir el hissediyorum. " anası" diyor usulca kulağıma. Bugüne kadar neredeymiş acaba ! Duymak istemiyorum bu acayip kadının dediklerini. Sonra sessizce ağlayan kadın yerinden kalkıyor balkona doğru süzülüyor. Ben de peşinden. Kadın beni görür görmez anlatmaya başlyor. Sanki bilmem gerekenler varmış gibi.

" Çok sevdim ben onu. Askerde şehit düştü. Ailesi beni istemedi. Çocuğumla beraber beni kovdular. Kızımı çok zor şartlarda büyüttüm. Okuttum. Evlendirdim. Kocası hep aldattı o'nu. Ve bunu hep söyledi kızıma. Çünkü o'nun çocuğu olmuyordu. Alay ediyordu herkes. Sonra boşandılar. Kızım rahatsızlandı. Sinirleri zayıfladı. Hastahane'ye yatırdılar. Orada bir hastanın tecavüzüne uğradı. Üzüldü kızım. herkes dalga geçti onunla. Evlendirelim dediler istemedi. Ama evlendi demiş herkes. Sustu kızım. Yavrum çok üzüldü. Hiç ağlamadı ama. Sevmezdi ağlamayı. Korkardı ağlamaktan. Babasının öldüğü gece ben çok ağlamıştım. Bana da kızmıştı. Küçücüktü o zaman. "
Kadın ben hiç bir şey sormadan anlatıyordu. Yılların birikimi vardı içinde besbelli.

" Sonra kendini attı ! " Birden gözlerim faltaşı gibi açılıyor. Bunu hissediyorum. Demin konuşan kadınlar hastalandığını söylemişlerdi. " Eski kocasına yalvarmıştı, bu kadını bu eve getirme diye.Ama dinlemedi. Kızımı attılar evden. Burada oturacaklarmış O gece kızım buna dayanamadı attı kendini ".
Kadının bir travma geçirdiği belliydi. Tabii ben orada sadece bir komşu olarak bulunuyordum bir psikolog olarak değil. Sustum dinledim sadece.

Gece olmuştu. Kadın hiç durmadan anlattı. Ev boşalmış, cenaze kalkmış, eski kocanın yeni genç sevgilisi evi temizlemiş çocuğunu uyutmuştu. Yanımıza geldi kadın. "İyi geceler biz yatıyoruz " dedi yaşlı kadına. Kızının odasına gidişlerini izledi sessizce. Adam da iyi geceler dedi. Gittiler yatılar.
Biz kalakaldık teyzeyle. O beni tanımıyordu. Ama ben onu tanıyordum. " gel teyzeciğim benim eve geçelim" dedim. Hiç itiraz edemedi. Eve geldik. Evimin sessizliği iyi geldi teyzeye. Uyuyuverdi yaşlı gözleriyle. Anlatacağı daha çok şey vardı bunu biliyordum. Sabaha kadar bekledim başında.
Sayıklıyordu uyurken. " gitme kızım bırakma beni" ..

 
Toplam blog
: 185
: 1494
Kayıt tarihi
: 10.03.07
 
 

Yazabilmenin özgürlüğüyle... İstanbul'un bir bahar sabahında dünyaya gelmişim. Keşfetmek, anlayabilm..