Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '08

 
Kategori
Haber
 

Ölüme hüzünlü bir isyan ya da ayrılığın dayanılmaz ağırlığı

Ölüme hüzünlü bir isyan ya da ayrılığın dayanılmaz ağırlığı
 

http://www.milliyet.com.tr/


Haberi önce Milliyet'ten okudum. "Aynı evde 3 cesetle 25 yıl" diyordu başlıkta. Doksan yaşındaki bir kadın kardeşlerinin cesetleri ile yıllarca yaşıyor.

Cesetlerin Anita , Frank ve Elaine Bernstorff kardeşlere ait olduğu saptanıyor.

İkisi iskelete dönüşmüş, sonuncusu ise çok kötü bir çürüme sürecinde. Her biri iki katlı evin farklı yerlerinde bulunmuş. Bir habere göre kumaşlarla bir diğerinde battaniyelerle örtülüymüşler. Ev Şikago dışında iki katlı geniş, aileden kalan...

Polise bir telefon geliyor ve bu telefon aile avukatlarından birindenmiş yanlış anlamadıysam.

Examiner.com daki habere göre 1916 doğumlu olan Elanie 1980 lerde ölmüş.

O sırada evde üç kişi olmalılar. Elanie'nin cesedinin evde kalmasına hep birlikte mi karar verdi kardeşler ? Neler düşündüler? Anne ve babalarına verilmiş bir söz mü vardı ?

Anita'nın vasiyeti olabilir mi? Yoksa ruhsal rahatsızlık mı ? Belki de kardeşler arasında oluşan olağanüstü bir bağ, birbirlerinden ayrılmalarını engelleyen mantık ötesi duygusallık?

Ayrılmanın o dayanılamaz ağırlığı?


Kaybedileni, gideni, o karanlık gecelerin koynunda yapayalnız kalacağı ıssız vahşi doğaya ebediyen terk etme düşüncesinin dayanılmaz ağırlığı.

Sosyal güvenlik kuruluşlarından para alma eylemi derseniz inanamam.

Aile avukatının bu işten nasıl haberi olmadı? Yoksa o da bu sessiz duygusal seçimin yeminli şahidi miydi?

Yoksa doğal ölümler denilen olaylar karanlık birer giz perdesi ile örtülü cinayetler mi? Ama kanlı bir katil olsa kardeşlerden sonuncusu neden o denli uzun yaşatsın kurbanlarını?

Şimdi hastanede gözetim altında olan 90 yaşındaki kadınımız ve diğer iki kardeş 2003 lere kadar yaşamışlar aynı evde kız kardeşlerinin cesediyle birlikte.

Sonra 1916 doğumlu olan erkek kardeş Frank gidiyor doğal nedenlerle 2003 de.

O evde yaşamaya devam eden iki kızkardeşten biri olan Anita 1910 doğumlu, kardeşlerin en büyüğü. Son beş yıl iki canlı ve iki ölü var evde.

Anita'da en son 2008 Mayıs ayında görülmüş. Anitacık da taçlanmış kişilerden. Dalya demesine iki yıl kalmışken diğerleri gibi doğal nedenlerle ölüp ayrılıyor dünyamızdan. Bedenini de evde bırakarak. Edgar Alan Poe hikayeleri kadar gizemli ve ürkütücü.

Oysa, komşuları 90 yaşındaki kadının uyanık ve bilinçli olduğunu söylemişler. Bahçede çalışmayı ve ektiklerini komşuları ile paylaşmayı seven biriymiş diyor bir başka gazetede. Erkek kardeşinin yokluğunu uzakta olan akrabaların yanında yaşamaya gittiği şeklinde , kız kardeşinin yokluğuu ise agorofobikliği yüzünden dışarı çıkmaktan hoşlanmadığı ile açıklamış bir eski komşusuna. *** sanırım 1980 lerde yaşayan kardeşi hatırlayabilecek komşuları da yoktu.

Bizdeki apartman komşuluklarından da betermiş komşuluklar oralarda.

Yiyecek ve sebze getiren kimseler de hiç içeri girmemişler. ****

Bir başka komşu ise bahçede hep yalnız başına gördüğünden, kadının tek başına yaşadığını düşünürmüş o koca evde.*****

Bütün giz 90 yaşındaki bu son kardeşte saklı. Olayların tek şahidi belki de kaynağı ve nedeni...Doktorların acele ile söyledikleri kadar doğal mı acaba ölümler?

Milliyetteki fotoğrafta ağlayan komşu kadınların ellerindeki mendiller sırf gözyaşlarını silmek için mi ? Çürüme sürecinde yayılan o dayanılmaz kokuya nasıl katlanmış doksanlık kardeş. En çok o şahit olmuş 3 cesede. Ondan önceki dalyaya koşan Anita 2 ceset ile ve Frank ise sadece tek ceset ile yaşıyor onca yıl diyor hesaplarımız. Yani neredeyse 20 yıl Frank için. Anita için 30 yıla yakın ...

Neden böyle oldu kardeşlere, tıpkı 8 bin yıl önce yaşamış olan Çatalhöyük insanları gibi?

Çatalhöyük kazılarında ev tabanlarından birçok iskelet bulunması haberi de epeyce gizemli ve hüzünlü gelmişti bana.

Yaşam alanı odaların tabanında saklanan ölüler, ayrılığa karşı hüzünlü isyanın simgesi olarak canlanmıştı gözümde. Yayılan kokuya nasıl dayandıklarını düşünmüştüm. Ölenlerin dışarıda bırakılarak akbabaların onların etlerini yemesinin sağlandığı , sonrasında geriye kalan kemiklerin toplanıp, hasırdan örtülere sarılarak evin tabanına gömüldüğü şeklinde hüzünlü savlar sanki daha bir olası görünmüştü, her ne kadar doğruluğu konusunda tartışmalar olsa bile. ******

Şikago'daki eve giren polisler cesetleri örtülere sarılı olarak bulmuşlar. En azından bir tanesi kumaşlarla iyice sarılıymış. Acaba hangisiydi? Muhtemelen son ölendir.

Ölümün her türlüsü ister 8 bin yıl önce, ister günümüzde... hep hüzünlü ...ayrılmanın o dayanılamaz ağırlığı...



http://www.milliyet.com.tr/Dunya/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=dunya&KategoriID=&ArticleID=1014033&Date=10.11.2008&b=Ayni%20evde%203%20cesetle%2025%20yil&ver=94

http://www.examiner.com/a-1680887~Police__90_year_old_living_with_3_siblings__bodies.html
http://www.kansascity.com/811/story/881070.html

http://www.wsbt.com/news/regional/34149534.html

http://www.bloggernews.net/118537

http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=cts&haberno=5942

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..