Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '07

 
Kategori
Mizah
 

Ört ki, ölem!..

Ört ki, ölem!..
 

(1 KISIM )

Kalbimi sırladım,

Seni, içime gömdüm.

Aşkın sıcak havlusu ile kuruladım,

İçimi ısıtasın diye.

Senden çok şey mi istedim acep?

Bu korku, bu heyecan niye?

Sen içimdeki güzel

Yakma ışığını, kal öyle.

Seni bilmesinler.

Tut nefesini,

Yak beni,

Işıt beni…

Gönlümdeki yaysın.

Geren de sen, inleten de.

Gönül yayından, boşandı şimdi ok,

Bin ışık yılı ötelere,

Gitti gider, nefes nefese,

Ko gitsin gittiğince,

İstemem çağırma,

Getiremem geriye!

Aşk, karşılıksız vermektir.

Şimdilerde artışı gözlenen,

’Karşılıksız çek’ değildir. Sadece veriştir.

Alış değil!

Yoksa alışveriş olur,

Arz ve talep meselesi,

Ve de piyasa ekonomisi,

Sakın ha!

Aman ha!

Morgıc mı?

Neyin nesiyse, tepetakla olmayalım,

Doğrultamazlar sonra bizi.

Bu tüccar işi, akıl sır ermez.

Tales, Sinus, Kosinus,

‘Sinüzit’ olmasın?

Yok yahu, o burun nezlesi,

Ah pardon, ’Odeysus’ diyeceğim geliyor,

Her neyse,

Logaritma, Pisagor, kandırmaca,

İçlerinde en kralı ’Fenersiz Diyojen’

Parmağında var mı ojen?

‘Gölge etme, Devlet tahvili’ istemem mi demiş?

İşte öyle bir şey.

Ama,

‘Milenyum’u ‘ görememiş.

İyi de etmiş,

Bu günlere gelmiş.

Dört yılda bir,

Kurduğu ‘Takım’ ın oyuncusunun,

Kendi kalesine gol atması,

Olağan sayılırmış,

Hem de şaşkınlık yaratırmış.

O devirde, kemer yerine,

Uçkur’ varmış,

Kemer bilmezlermiş.

Devir, hanedan devri değil,

İskender’in miş.

Ol sebepten, uçkurlar gevşekmiş.

Şimdiki gibi, egzoz dumanından,

Vergi alınmazmış.

Uçkurlar da sıkılmazmış.

Öyle veya böyle,

Şimdikiler gibi,

Takiye nedir bilmezlermiş.

C.Başkanını seçmek dert mi?

Kaymaca kandırmaca

Demokrasi, memokrasi,

Başımıza taş yağmasa

Moda deyimiyle: ‘Yersen’

Sarımsağın kırk günde,

Bölücübaşı hamilerinin ise,

‘Kırkına varmadan’ çıktı kokuları

Olacağı da, buydu zaten,

İlla ki bakla falı mı açılmalıydı?

Bile bile lades dedikleri,

Her halde bu olmalıydı…

Değil mi ustam?

Pilav üstü az kuru çek

Hesap al ustam:

Kurular iki oldi!

Bir vali kebap, iki İskender

Bir de cacık.

Başka? Senin neyin vardı?

Bir de, şarapsız risotto

Başka?

‘’Elemtere şiş, melemtere şiş’’


- Garson bey!

- Buyur abey!

- Bu adisyonda fazlalık var

- Nerde abey?

- Bak buraya yazmışsınız!

- Ne yazmışız abey?

- Elinin körünü yazmışsınız!

- Ne fazlalığı abey?!

- Başlarım şimdi ha!

-‘Nakli yekun ‘ yazılı burada

- Yazılı abey

- Biz böyle bir şey yemedik ki?

- Nakli yekun yenmez abey!

- Nasıl yani?

- O, hesapların toplamıdır ağabey

- (…? )


Efendim, geçiniz.

İki kere iki; dört, etmese , ne yazar?

Bir üçgende, olmazsa Hipotenüs

Kıyamet mi kopar!

Çakır dikenli yollardan

Geçe bildi mi Çakır’ın karısı?

Giymeseydi naylon çorap,

Takılmasaydı.

Kim icat etti o çarpım tablosunu?

Eskiden çarpım mı vardı?

Parmak hesabıydı her şey.

Eskiden, fikirler çarpışırdı,

Şimdilerde, kabaklar çarpışıyor

Çekirdekleri saçılıyor.

Risotto’yu hep Bakanlar mı yer?

Çakır’ın karısı da yedi, bayıldı!

Şarapla piştiğinden değil tabi,

Yemeğin lezzetinden.

Daha gerisi yok mu dedi de,

Zor kaldırdılar sofradan,

Önündeki tepsiyi,

Silip süpürebilirdi…

Bayılma sırası, kocasına gelmeden,

Meseleyi Müftüye açtılar.

‘Yemek içinde alkol caiz midir?’ deyu!

Şarap yemekte pişince,

Sirke olur’’ve:

‘Siz yemeklerde sirke kullanmaz mısınız?’

Diye de soruverdi,

‘Amma acayipsiniz ha!’dedi üstelik.

Başlar usulca öne eğildi.

Cahilliğimize verin’ denildi.

Müftü de ‘Afiyet olsun’ dedi.

Nerde kaldık? Ne bileyim,

Eskiden ar vardı, haya vardı,

Şimdi Müjde Ar var.

Olmadı mı, yerine,

‘Milenyum’ verelim.

Haspamın elinde mayosu,

Dudağında ruju

Ne ala, deniz banyosu

Gel seninle biz,

Sadece ikimiz,

Mayonun’ bulunmadığı,

Hatta ‘Günah’’ olmadığı
Yerlere gidelim.

‘Cıscıbıldak’

Denizlerde yüzelim.

Elbiseleri ile suya girip de,

Göğüslerindeki bıngılları,

Etindeki çıkıntıları

Sergileyenleri,

Görmesin gözlerimiz.

Sen durgun akan Volga’m,

Uzan denizlerden uzan,

Bulut bulut yağ gönlüme

Damla damla dol

Avuçlarımda ol!

Boşandı ok şimdi yayından

Gitti gider

Ko gitsin, gittiğince

Geriye dönmemecesine

Çağırma geriye

Getiremem!

Gülüşünle ısıt beni

Bakışınla yak beni

Gözlerinle ışıt beni,

Sagapo sagapo

Son kez söyleyeyim.

İstersen dene

Bir daha fırlat beni

Karşı sahillere

Korkmuyorum

Ve meydan okuyorum

Her şeyimi alabilirsin elimden

Ancak, başımdaki ateşi,

Gönümdeki ısıyı, yüreğimdeki ışığı, sökemezsin.

O sensin! Sen olarak kalacaksın!.

Dene biyo,
(Devamı var)

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..