Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '07

 
Kategori
Sinema
 

Oskarsız "Dondurmam Gaymak" bizimdir !

Oskarsız "Dondurmam Gaymak" bizimdir !
 

Oscar tarihinde, bu yıl 79'uncu kez verilecek olan Oscar Ödülleri'nin "En İyi Yabancı Film" dalında yarışmak için başvuruda bulunan 61 yabancı film arasında yapılan bir eleme sonucunda adaylık şansını sürdürecek 9 film arasında, yönetmenliğini Yüksel Aksu' nun yaptığı Türkiye'nin aday adayı "Dondurmam Gaymak" filminin bulunmadığı açıklanmış.

Şimdi olayı bir değerlendirelim.

Sinemanın, dünyaya kendisini tanıttığı tarih, 22 Aralık 1895. Sinemanın Türkiye'ye girişi ise çeşitli kaynaklara göre Yıldız Sarayı'nda ve halka açık gösterilerle başlar. Örneğin, Romanya uyruklu bir Polonya'lı Sigmund Weinberg'in Galatasaray dönemindeki Sponeck adlı birahanenin salonunda düzenlediği halka açık film gösterisi, bu konuda en sağlam kaynaklardan biridir. Ve bu film gösterisinin tarihide 1897'dir. Türkiye’nin sinema ile tanıştığı tarih olarak baz alınıyor. Dünyanın o zamanlar sinematografi denilen sinemayla tanışmasından yalnızca 2 yıl sonra, herne kadar Yıldız Sarayı protokolü olsa da Türkiye sinemayla tanışıyor.

Sinemanın halka yaygınlaşması 1900’lü yılların ilk çeyreğini bulur. 1908 yıllarından başlayarak çeşitli kentlerde halka açılan sinema salonları, gösterilerini yabancı uyruklu ve Türkiye'de ki azınlıkların egemenliğinde sürdürürken, Şehzadebaşı'nda Milli Sinema adı verilen "ilk Türk sineması" açılır, Tarih 19 Mart 1910. Ardından, ikinci Türk sinemasının açılması, 6 Temmuz’da İstanbul Sultanisi'nde film gösterileri düzenleyen Şakir Seden'le Fuat Uzkınay, Sirkeci'de lokantacılık yapan Ali Efendi'yi (Öztuna) ikna ederek açılıyor. Ve sinemaya Ali Efendi adı verilir. Çünkü Ali Efendi, bu kuruluşun asıl büyük hissedarları olup, ilk sinemayı açan Şakir ve Kemal Seden kardeşlerin de amcalarıdır.

I.Dünya Savaşı'nın başladığı günlerde yedek subaylığını yapan Fuat Uzkınay, Türk sinema tarihinin ilk filmini çeker. Ayastefanos'taki “Rus Abidesinin Yıkılışı “ adını taşıyan ve tarihi anısı olan bu film, 150 metre uzunluğunda bir belgeseldir. Ve işte 14 Kasım 1914'le Türk sinemasının gerçek doğum tarihi gerçekleşir.

Yıl 2007. İlk Türk filminin çekildiği tarihten bugüne doksan üç yıl geçmiş. Sayısız film çekildi, sayısız oyuncular ve figürasyon görev aldı. Türk sineması yasaklı dönem olan 80 ihtilali zamanlarından sonra kıpırdanmaya başladı. Geçmişte yasaklı olan filmler teker teker gösterilmeye başlandı. Doksanlardan sonra, genç yönetmenler daha cesur projelere imza attılar. Ardından başka filmler çekilmeye başlandı. Türkiye siyah beyazlı ekranlardan, çok renkli ve çok ekranlı dönemlerle tanışınca, dizi filmlerinde de patlama yaşandı. Gizliden gizliye yaşanan bir rekabet, daha iyi ve daha kaliteli filmler çekildi. Yılda bir-kaç tane film çekilen dönemlerden, onlarca filmin çekildiği ve her birinin iddialı olduğu ve seyirci rekorlarının kırıldığı filmler çekiliyor. Günümüzde, bir yerli filmini 3-4 milyon seyircinin izlediği kayıtlara geçiyor. Geçmişte bu rakam belki 1 yılda ve tüm filmler için elde ediliyordu.

Türk sinemasını geldiği nokta müthiş. Bunda sponsor müessesesinin önemi çok büyük. Çünkü, film çekimi çok maliyetli. İyi film yapıldığında, yapan da, parasını yatıran da, oynayan da artık çok kazanıyor. Sinemacılar da bunu keşfettiğinden beri, hem pahalı filmler çekiliyor, hem sinema teknolojisinin yeni teknikleri kullanılıyor, hem oyuncular daha cesur oynuyor, hem de artık izlediği filme güvenerek ve iyi bir şeyler göreceği, eğleneceği umuduyla gidiyor. Babam ve oğlum, Vizontele, Gora bunların ispatıdır.

Artık bu ülkenin sınırları da dar gelmeye başladı ki, Oscar’dan bahseder olduk. Neden olmasındı ki ? Birilerinin bunu yapması lazımdı ve Dodurmam Gaymak, bilinen tüm tabuları yıkıp, önlerine çıkan yada çıkartılan tüm engelleri aşıp, Amerikalarda boy gösterdiğinde hala kimse inanmıyordu oralara gittiğine.

Bugün itibari ile, bu Türk filmi son dokuz yabancı film arasına kalmadı belki ama gelecek zamanlara bir ışık yaktı. Bundan sonra her Türk filmi, sanki Oscar’a gidecekmiş gibi çekilecek, oyuncular daha özverili, daha inandırıcı oynayacak, sponsorlar daha fazla para verecekler. Sonra ? Sonra mı ? Belki, Orhan Pamuk’un aldığı edebiyat oscarı gibi, bir film Oscarı da gelir bir gün ülkemize. Neden olmasın ? Yeterki, biz filmlerimize sahip çıkalım. Dondurmam Gaymak filmi bizimdir.

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..