Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '08

 
Kategori
Tarih
 

Osmanlı hanedan soyu

Osmanlı hanedan soyu
 

Hürrem Sultan(Roxelanne)- Leh asıllı yahudi bir aileden


OSMANOĞULLARININ AİLE KÖKENLERİ


Başlarken :

"Elveda Rumeli" dizisini sanırım çoğunuz izlemektesiniz. Tarihimizin belli bir kesimini -aslında yalnızca bir yılını- farklı bir şekilde anlatan bu dizi, Osmanlı halkının toplumsal yanına da vurgular yapmaktadır. Müslüman ve Hıristiyan halkaları arasındaki iyi ilişkilerin, araya din girdiğinde nasıl bir çatışmaya neden olduğunu hepimiz- en azından diziyi izleyenler- anlıyoruz.

Dizinin, yan konularından biri olan "Aleks ve Zarife" aşkı da, bu çatışmanın en çarpıcı örneğidir. Bütün Osmanlı padişahlarının, daha Orhan Bey zamanında başlayan yabancı uyruklu ve farklı dinlere mensup kadınlarla evliliği, demek ki Osmanlı toplumuna hiç yansımamış; ya da, "padişahım çok yaşa" diye, padişahına ve halifesine bağlılıklarını dile getiren Osmanlı halkı, kendini yönetenlerin ne yaptıklarının farkında bile değildirler. Bir anlamda, Osmanlı hanedanı ile Osmanlı halkı, "yukarıdakiler" ve "aşağıdakiler"i oynuyordu.

Bu bloğumu, Aleks ve Zarife'nin aşkına ithaf ediyorum.

x x x

Osmanlı hanedan soyu :


Günümüzde ve önceki dönemlerde en az konu edilen ya da hiç edilmeyen hususlardan biri de, "Osmanoğulları- nın aile kökenleri"dir.

Önce şunu açıkça belirtmek isterim ki, aşağıda okuyacaklarınız, "ırkçı bir düşüncenin dürtüsü" ile yazılmış olan şeyler değil, tamamen bir tespittir. Sanırım, bilinmesi de gerekiyor. Siyasi ve sosyal tarihe meraklı olanların, aşağıda yazdıklarımı önceden bildiklerine ya da okuduklarına da eminim. Ama ben, bilmeyenler, okumayanlar ya da okuyup da unutanlar için yazıyorum.


"Aşağıda dipnot olarak verdiğim kitaptan(1) okuduğuma göre, Osmanlı Devleti'nin kurucusu sayılan Selçuklu Uçbeyi Osman(Kara)'nın karısı bir Moğol kızıymış.

Yabancı uyruklu kadınlarla evlilik yaparak oluşturulan Osmanlı hanedan soyunun ilk adımını, bir Rum kızını(düğünden) kaçırarak evlenen Orhan Bey atmıştır.

Osman'ın oğlu Orhan Bey, 60 yaşına kadar, sırayla Horofira(Bizanslı Rum), Asporçe ve Teodora(Bizanslı prensesler) ile evlendi.Orhan Beyin, üç karısından ikişer çocuğu olmuştur.

Orhan Bey'in ilk karısı olan Horofira'nın(Halka Nilüfer Hatun olarak tanıtılmıştır), iki çocuğundan biri olan Murat , daha sonra I.Murat adıyla Osmanlı Padişahı olmuştur.

I.Murat da, babası gibi, Marya(Gülçiçek Hatun olarak bilinir) adlı bir yabancı kızla evlenmiştir. Marya'nın babası Bulgar, anası ise Yahudi'dir. Bu, I.Murat'ın ilk karısıdır. I.Murat''ın ikinci karısı da, Bulgar Kralı'nın kızı Tamara'dır.

I.Murat'ın Tamara'dan dört ve Marya'dan bir çocuğu olmuştur. Tamara'dan olan çocuklarının tarihsel etkinliği olmamıştır ama Marya'dan olan çocuğu Beyazıt(Yıldırım) adıyla Osmanlı tahtına oturmuştur.

Beşinci Osmanlı padişahı Çelebi Mehmet'in annesi de, Bulgar Prensesi Olga'dır."

Alıntı yaptığım ve kendi cümlelerim ile sıraladığım bu akrabalık ilişkileri böyle sürüp gidiyor. Önce "padişah eşi" olan yabancı kadınlar, daha sonra "padişah anaları" oluyorlar. Anneler, anneanneler, dedeler, teyzeler, dayılar, yeğenler...Rum, Bulgar, Sırp etnik kökenler karışmış durumda.

Biraz daha devam edelim:

* Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi : Leh Yahudisi Helga
* II.Selim'in annesi : Rus kızı Roksana

* Fatih Sultan Mehmet'in annesi : Sırp kızı Despina

* III.Murat'ın annesi : Yahudi Raşel

* III.Mehmet'in annesi : Venedikli Bafo

* I.Ahmet'in annesi : Yunanlı Raşel

* I.Mustafa'nın annesi : İspanyol Violetta

* II.Osman'ın annesi : Evdoksiya

Bu kadar ayrıntılı ve iddialı bilgilere inanıp inanmamak, okuyucunun diğer kaynaklardan edindiği bilgilere göre farklı olabilir. Ama Osmanlı Padişahlarının yabancı kadınlarla evlilik kurdukları genelde kabul gören bir bilgilenmedir.

Ara Not: Bu bloğumda yazdıklarımı başka kaynaklardan da doğruladım. Örneğin, dipnot-(2)'de gösterdiğim 647 sayfalık kitap, II.Abdülhamit'in büyük oğlu Abdülkadir Efendi'nin torunu Mehmet Ferit Efendi'nin kızı Hanzade Sultanefendi'ye intikal eden "saray notları"ndan derlenmiştir. Hanzade Sultanefendi, aynı zamanda bu kitabı yayına hazırlayan ve ilgili olanların yakından tanıdığı İsmet Bozdağ'ın da eşidir.

Bu evliliklerin siyasi olduğu da düşünülebilir. Belki de Osmanlı'nın hakimiyet alanını genişletilmesinde bu evliliklerin yararı olmuştur. Bu evliliklerin, Osmanlı'nın diğer devletlerle kurdukları ittifakları "kan bağı gibi" güçlü bir bağ ile kuvvetlendirdikleri de söylenebilir.

Osmanlı'da ilk harem Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulmuştur. Kuruluş amacı da devlet işlerini, "aile bağları dışına" çekmektir. O yıllarda Avrupa'da da, "barış"ı, kız alıp vererek, aile bağları ile sağlamak gelenek halinde idi. Nitekim Fatih'in babası da Sırp kralının kızı ile evlenmiştir.(2)

Daha sonraki dönemlerde, Osmanlı Padişahları'nın eşlerini saraydaki cariyeler arasından seçtikleri görülür ama bu seçimler de genelde yabancı kadınlar arasından olmuştur.

Eğitim süremiz içinde, Osmanlı Tarihi okunurken Osmanlı padişahlarının, yabancı kadınlarla olan evlilik bağına değinilmez; padişah eşleri ve anaları, esas adlarıyla değil, evlendikten sonra onlara verilen yeni adlarıyla anılmış ve tarihe de böyle geçmişlerdir.


Ayrıca, "devşirme" sistemi ile saraya alınan ve sarayın çeşitli alanlarında hanedana hizmet eden Hıristiyan çocuklarından eğitim görenlerin, devlet görevlerinde öncelikli olarak çalıştırılması da bu etnik çeşitliliğinin diğer bir yanını oluşturuyordu. Örneğin Fatih Sultan Mehmet, sadrazamlarını hep devşirmeler içinden seçmiştir.


Bu durumda insan bazı şeyleri yeniden düşünmek ve sorgulamak ihtiyacını duyuyor.

1. Değişik etnik kökenli padişah eşleri ya da anaları, Osmanlı hanedanını halktan kopuk bir hale getiriyor.

2. Osmanlı'nın genişleme döneminde, Osmanlı'nın kurucu halkı da, fethedilen ülkeler halkı ile benzer evlilikler yaparak etnik yapı çeşitlenmesini çoğaltmış olabilirler. Belki bu nedenledir ki, bir önceki bloğumda belirttiğim gibi, "Osmanlı" kelimesi, etnolojik anlamda "millet" kavramını karşılamıyordu.

3. Osmanlı Devleti'nin farklı dinlere gösterdiği dini serbestinin ve hoş grünün kendi dinine tanımamasının altında yatan neden, bu akrabalık ilişkisine bağlanabilir mi?

Yine, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethedince ilk iş olarak Ayasofya'ya gitmiş ve yeni seçilen patriğe asasını kendi eliyle vermiştir(hatta alıntı yaptığım yazarın demesine göre, asayı verirken elini de öpmüştür). Fatih'in ana dili Sırpça olmasına rağmen Hıristiyan din adamları ile Yunanca konuşması onların çok hoşuna gitmiştir.

Fatih, daha sonra Ermeni ve Yahudilere de aynı yakınlığı göstermiştir.

Acaba, Fatih'in bu bu hoş görülü yaklaşımının nedeni, Fatih'in annesinin Sırp(adı Prenses Despina'dır) ve karısının Rum(adı Kornelya'dır; ama Hatice Sultan olarak bilinir) olması mıdır?

Doğaya, sanata ve bilime değer verdiği söylenen ve Osmanlı'da bir rönesans tasarladığı söylenen Fatih(3)'in bu yanı, acaba Osmanlı yaşam ve kültürünün bir yansıması mıdır, yoksa yabancılık karışımı soyunun genetik bir getirisi midir?


4. Osmanlı'yı yöneten padişahların yabancılarla olan bu kan bağı, bizi, Osmanlı'daki Türk unsurunun da önemini kaybettiği doğrusuna götürebilir ni?

1930'lu yıllarda, Batı'dan gelen tarihi ve kültürel küçümsemeler, Türklerin medeniyetsiz ve kültürsüz bir topluluk olduğu merkezindeydi. Batılı'lar bunu söylerken, belki de Yeni Cumhuriyet Devleti'ndeki Türk unsurunun azınlıkta ve Osmanlı'da olduğu gibi değersiz olduğunu düşünüyorlardı.

Osmanlı'ya dair çeşitli vesikalarda, ülke topraklarında yaşayan Türkler için "Etrak-ı bi idrak"(anlama yeteneği olmayan Türkler, kısaca aptal Türkler) dendiği yazılır.(Kürşat Oğuz - Aktüel)(4)

Bu nedenledir ki, Atatürk, "dil ve tarih" çalışmalarına önem vermiş ve gerçek Türk kimliğini ve kültürünü ortaya çıkarmaya ve oluşturmaya çalışmıştır.

Acaba diyorum, daha önce yazdığım bir bloğumda da belirttiğim gibi, Atattürk'ün ".... yabancı uyruklu kadınla evlenen Türk erkeğine tahammül edemediğini" belirtmesinin(5) nedeni, Osmanlı padişahlarının bu konudaki yanlış tutumlarına bir tepki olamaz mı?

Günümüzde de, yabancılarla evlilik Türk Medeni Kanunu'nun bizlere tanıdığı bir haktır. Bu hakkı kullanmak insanlarımızın özgür iradesine bırakılmış bir tercihtir.

Buna rağmen, askeri ve sivil bürokratlar yasaların tanıdığı bu hakkı kullanmayı pek istemezler. Çünkü onlar, devletin kutsallığına inandıkları için bu kutsallığın kan bağı ile zedelenmesini istemezler diye düşünüyorum.

Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda, "subayların yabancı uyruklu kadınlarla evlenmeleri halinde istifa etmiş olacaklarına" dair bir hüküm olduğunu sanıyorum.

Bu husus da, yine sanırım ki, Atatürk'ün yukarıda belirttiğim gibi, Türk erkeklerinin yabancı uyruklu kadınlarla
evliliklerine sıcak bakmayan kişisel görüşü ile ilgili olabilir.


Acaba diyorum, Atatürk'ün Osmanlı hanedanını ve soyunu yurtdışına çıkarmasının nedenlerinden biri de bu olabilir mi?


cdenizkent





____________________ :


(1) Ali Kemal Meram, Padişah Anaları, 5.b., İstanbul: Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997. (İnternette konu ile ilgili sayfalara girildiğinde, yazar hakkında , şiddetli bir Osmanlı düşmanı olduğu yorumları yapıldığı da görülmektedir)

(2)
Hanzade Sultanefendi(Yayına Hazırlayan: İsmet Bozdağ), Osmanlı Hanedanı Saray Notları(1808-1908),
2002, s.6

(3) Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1988, s.53

(4) Çetin Altan, "Tarihin Korkunç Yüzü: Öldürülen Şehzadeler ve Devrilmiş Padişahlar", Milliyet Gazetesi, 10
Temmuz 1991, s.13

(5) Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul: Beta Yayınları, 1984, s.410

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..