Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Osmanlı’nın Yasından Atatürk’ün Türkiye’sine, Onarıcı Liderlik ve Politik Psikoloji, Vamık Volkan

Osmanlı’nın Yasından Atatürk’ün Türkiye’sine, Onarıcı Liderlik ve Politik Psikoloji, Vamık Volkan
 

Osmanlı’nın Yasından Atatürk’ün Türkiye’sine, Onarıcı Liderlik ve Politik Psikoloji kitabı


Kendisinin ismini ilk defa Banu Avar’ın bir programında duymuştum ve Özellikle politik psikolojiye ilgi duymam nedeni ile bu ismi araştırmış ve daha çok tanıma adına Norman Itzkowitz ile birlikte yazdığı, Atatürk’ün kişisel gelişimini çocukluğundan başlayarak ölümsüz Atatürk oluncaya kadar geçen bütün bir süreci öykülendiren, onun kendi iç dünyasıyla kurucusu olduğu ve daha sonra modern bir ulusa dönüştürdüğü Türkiye olarak dış dünya arasındaki karşılıklı etkileşimi çözümlemeye çalışılan, ona yaşamı boyunca sürecek Türk ulusunu kurtarma ve onarma misyonunu kazandıran sürecin psikanaliz inceleme kitabını, “Ölümsüz Atatürk” eserini okudum.

Kıbrıslı bir Türk olan Vamık Volkan günümüz politik psikolojinin dehası olarak kabul ediliyor, Kırkın üzerinde kitap yazdı ve 400’ü aşkın bilimsel makale yayımladı. Psikolojik çatışma ve kimlik konularında sayısız araştırma ve saha çalışması gerçekleştirdi. Psikopolitik teoriler ve dünyanın sorunlu birçok yerinde barış için yaptığı çalışmalar nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi

Aslında ben Vamık Volkan’ın Nuriye Atabey’in çok keyifli sürükleyici öykü tadında röportajını içeren geçen hafta okuduğum “Osmanlı’nın Yasından Atatürk’ün Türkiye’sine, Onarıcı Liderlik ve Politik Psikoloji” isminde konjonktürel olarak çok nitelikli bir kitabı tanıtmayı düşünmüştüm ama konu ister istemez bir miktar daha genişledi. Kitabı, şiddetle öneriyorum; özetle kitabın içeriği; “Osmanlı imparatorluğu çökerken, Osmanlı’nın son yüzyılında 5 milyon Türk ve Müslüman Osmanlı öldürüldü. Aynı zamanda 5 milyon Müslüman Türk göçmen oldu. Büyük bir trajedi yaşadık. Belki de Anadolu'da 5 kişiden 4’ü göçmen çocuklarıdır. Büyük bir yara var, kayıp var,” “Atatürk bizim için bir nimetti. Çok talihliydik. İngiltere Başbakanlarından Lyod George “Bu asırda Türkler bu nimete kondu” demişti. Atatürk yeni bir Türk kimliğini ortaya çıkardı. Bu kimlik Türkiye’de yaşayan herkesi içine alan bir kimliktir. Atatürk de ırkçılık yoktu. O, “Türk” kelimesi ile bütün Türkiye’de yaşayan herkesten söz ediyordu. Buna karşın yinede Atatürk'ün Türkiye için yaptıklarını inkâr edecek kadar ileri gidip yaratılan Türk kimliğine tepki verenler var.” “ABD sentetik bir ülkedir. Bazen Amerikan diplomatları başka milletlere akıl vermeye çalıştıklarında, çok düşünmeden kendi doğuşlarında meydana gelen psikolojiyi başka ülkelere öneriyorlar. Örneğin aralarında Kıbrıs’ta çözümü sentetik bir Kıbrıslı kimliği ortaya çıkartmakla çözebileceklerine inananlar var.” “Türk siyaset tarihinde gelişen olayların yanı sıra Atatürk’ün yarattığı Türk kimliğini yıpratan daha başka etkenlerin de olduğu açıktır. Amerika’nın “Yeşil Kuşak” politikası, PKK terörizmi, Kürt sorunu, Küreselleşme, 11 Eylül 2001’den sonra gelişen tarihi olaylar, Avrupa Birliği’nin yaptığı aşağılamalar gibi etkenler Atatürk’ün yarattığı Türk Kimliği’ni etkilemektedir.” “Türkiye, Ermenistan ilişkilerinde “özür dileme” kampanyasının Türk Dış Politikasının savunmada kalmasına neden olacağını düşünüyorum.” “Atatürk, İslam dinini ortadan kaldırmak istemedi, yalnız bu dini her Türk vatandaşının inanabileceği ve kendine ait olduğunu hissedebileceği bir şekle sokmayı düşündü. Atatürk, Türkiye'deki dini kurumların, yeni kurulan Türk devletinin ve böylece de Türkiye halkının kontrolü altına verilmesini istedi. Dini kurumlar halkı kontrol edeceğine, halk inandığı dini daha açıkça anlayıp, dini kurumlan kontrol edip, baskılarından kurtulacaktı.” şeklindedir.

Son günlerde bilim alanında Okyanus ötesinden çok güzel haber aldık, alıyoruz. Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel Kimya Ödülü’nü kazanmasıyla başlayan süreçte, aldığımız haberlere güzel bir haber daha eklendi. Prof. Dr. Vamık Volkan, psikanaliz alanının en değerli ödüllerinden “Mary Sigourney Psikanaliz Ödülü”nü kazanmıştı.

“Psikanalizin Nobel’i” diye de tanımlanan Mary Sigourney Psikanaliz Ödülü’ne layık görülen Prof. Dr. Vamık Volkan, Ülkemiz için yaptığı değerlendirmede; “Bedenler katlediliyor. Fiziksel ölümden daha ağırı ise ruhların katlidir, diyor. Vamık Volkan, psikolojik ölümü ise “Eğer ben serbest konuşmaktan korkarsam ruhum katledilmiş demektir.” sözleriyle tanımlarken, Türkiye’de gerçek ölümle psikolojik ölüm bir araya geldiğini, Psikolojik ölümün daniskasının yaşandığını, bir de yas tutma meselesinin var olduğunu söylüyor. Türkiye’de 20 yıl içinde 50 bin civarında yurttaşın öldüğünü ve bu 50 bin kişinin anne babası, arkadaşı, kardeşlerinin sayılarının milyonları bulduğunu ve milyonlarca kişinin yas tuttuğunu, söylerken, bu yas tutmanın sıradan yas tutmaktan farklı olduğunu bu yasın, travma içinde yas tutmak olduğunu belirtiyor. Nedenini ise bu yasta derin öfkenin, çaresizliğin varlığına bağlıyor. Halledemeyen hislerin var olduğunu söyleyerek, Türkiye’de ölenlerin nereye bağlı, hangi taraftan olduklarına bakılıyor, o zaman, hep birlikte yas tutulmuyor, diyor.

İşte bu, travmalı yas hali kutuplaşmayı daha da derinleştiriyor. Derinleşen bu kutuplaşma ise potansiyel çatışma ve ayrışmayı içerisinde barındırarak, besliyor.

Bu koşullarda, Ülkemiz; politik psikoloji açısından bir laboratuvar olma özelliği taşıyor.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..