Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '07

 
Kategori
Felsefe
 

Prometheus

Prometheus
 

Prometheus, Titan İapsetos’un dört oğlundan biridir. Diğer kardeşleri; Menoitio, Atlas, Epimethus’dur. Titanlar, Gök tanrısı Uranüs ve toprak tanrıçası Gaia'nın birleşmesinden gelen yarı tanrı melez ve dev bir ırktır. Dünyada ateş sadece Olympos’un tepesinde yanmaktadır. Tanrılar ateşi sadece kendilerine saklamaktadırlar. Kendisi de titan olan Prometheus'un gönlü buna razı gelmez ve ateşi bir gece Olympos’tan çalıp insanlara verir ve cezası da çok büyük olur. Bu mitin biraz derinliklerine doğru yolculuğa çıkalım...

Zeus, Titanlar ile yapılan savaşı kazanıp; egemenliği ele aldıktan sonra erkek kardeşleriyle evreni paylaşmıştır. Zeus gökyüzünün, Hades yeraltının, Poseidon da denizlerin ve suların hâkimi olmuştur. Zeus, Hera ile evlenip üçüncü ve son tanrılar kuşağını oluşturur. Hera ile evliliğinden; Ares, Hermes, Apollo, Artemis, Hephaitos, Athena, Dianysos ve Aphrodite adlı çocuklar oluşur. Zeus’un çocuk ve kardeşlerine oniki Olympos’lular denmektedir. Tanrılar Olympos’un doruklarında yaşarken, insanlar dağ eteklerindeki evlerde yaşamaktadırlar.

Prometheus, despotluklarından ötürü Zeus’a ve tanrılara kızmaktadır. Mitolojide Prometheus, insanları evrende kendine benzer varlıkları çoğaltmak için kendi gözyaşıyla yoğurduğu balçıktan ilk insanı yaratır. Sonra onun acizliğine acıyarak, Ateş Tanrısının alevler saçan ocağından bir kıvılcım çaldı ve insanlara armağan etti. İnsanlar yaratmak ve onlara ateşi yani yaratıcılığı, bilimi ve uygarlığı vermekle bu düzeni değiştirmeyi başarmıştır. Yunan mitolojisine göre ilk uygarlığın öncüsüdür. Tanrılardan öç almak amacıyla balçıktan yarattığı ilk erkek insana uygarlığı vermek için gökyüzünden ateşi çalan titandır. Mit’de insan, bir öç alma öğesi olarak yer almaktadır.

Prometheus, bu yaptığı için Tanrı Zeus tarafından Kafkas Dağında zincire vurulmuş ve Tanrılarca görevlendirilen bir kartal sürekli olarak, her gece yeniden oluşan karaciğerini kemirmiştir. Zincire vurulmasındaki asıl neden Zeus'un ondan korkuyor olmasıdır.

Zeus, kendisini hiçe sayan insanlara da bir ders vermek için, Hephaistos'a su ve balçıktan ilk bakirenin heykelini yaptırdı ve kalbine ruh yerine Prometheus'un ateşi çaldığı yerden aldığı bir kıvılcımı koyup ona Pandora ismini vermiştir. Pandora “bütün tanrıların armağanı” anlamına gelmekteydi. Onu insanlara yollarken eline verdiği kutuda ise tüm kötülük ve acılar vardır. Pandora merak edip yanında getirdiği kutuyu açınca; acılar, hastalıklar, yaşlılık, kıskançlık, ahlaksızlık, açlık yeryüzüne yayılır. Kutudan tam umut dışarı çıkmak üzereyken, Prometheus koşup kapağı kapamaya çalışmış, umudun da uçup gitmesine engel olmuştur. O, kötülüklerle basa çıkabilmenin anahtarı olacaktır. Umut hala insanlara, kötülüklere karşı durma, acılarını hafifletme cesaretini veriyor. Zeus mitolojiye göre böylece insanlardan da intikamını almıştır ancak mitte insanlığın umutsuzluk içinde sonsuza kadar kalmaması Pandora'nın kutudaki umudu bir süre sonra çıkarması ile başarılmıştır.

Aztek mitolojisi ile Yakın Doğu mitolojisi arasındaki şaşırtıcı benzerlikler vardır. Aztek efsanesine göre, Tata ve karısı Nene; Tezcatlipoca tarafından korunurlar ve büyük sel baskınlarından kurtulurlar. Ancak bu çift izinsiz olarak ateş yaktıklarından tanrı tarafından cezalanırlar. Tata ve Nene efsanesinde hem Mezopotamya tufan efsanesi ile ortak yönler buluruz hem de Yunan mitolojisindeki Prometheus efsanesi ile benzer yönler gözümüze çarpar. Hepsinde yasaklanan ateş yani akıl ve bilgi kullanılmıştır.

İnsanlar tanrısal güç olan aklı, insanı köle durumuna düşüren bağlardan kurtarmada, aklın ışığıyla doğayla barışık yaşamada, yeniyi, sonsuz yeniyi aramada kullandılar.

Prometheus, ateşi çalıp insanlara getirmiştir. İnsanoğlu ateşle tanıştıktan sonra asla eskisi gibi olamamıştır, çünkü ateşle beraber gelen akıldır. Prometheus’un ateşi getirmesi, bilginin insanla buluştuğu andır.

Her yaratıcı insan bir kıvılcım yakıcıdır. Her kıvılcım yakıcı, kendinden sonraki yaratıcı hamleler için bir sıçrama tahtası olmuştur. Mısırlılar Sümer’den, Uzak Doğu Kadim Hindistan’dan, İsa Platon’dan, Muhammed Musa’dan, Rönesans Filozofları Eski Mısır’dan, Eski Yunan’dan, Roma’dan ve İslamiyet’ten etkilenerek “ateş” yani “bilgi ve akıl” almışlardır.

Her sönen ateşin ilerisinde ve ufkunda başka ateşler yanacaktır. İnsanlık, yeni gelişme olanakları ve yeni mutluluk yolları bulacaktır. Bu değişim ve gelişim evrimi ebediyen sürecektir.

Şeyh Galip şöyle başlar: “Özüne hoşça bak, çünkü evrenin gözü sensin,

Sen bütün varlıkların gözbebeği olan, İnsanoğlusun!”

Maslow şöyle devam eder : “İnsanın varoluş nedeni, kendini gerçekleştirmesidir”.

Ve Şeyh Gali yine sözü alır; şöyle bitirir: “Yaşamak, kendi olabilmektir!”

Bu yolculukta ilerlerken, başarı ancak sevgi ile sağlanacaktır. Tanrı’nın bizzat isteği zekânın esaretten kurtarılması ve kişinin tüm bağlarından kurtulmasıdır. Gerisi tüm insanlık için yorulmadan çalışmaktır. Erdem ve bilgeliğin birleştirdiği birey olabilmiş insanların oluşturduğu toplumları, ölüm bile ayıramayacaktır...

Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..