Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Sahip olmak ya da olmak (To Have or To Be?)

Sahip olmak ya da olmak (To Have or To Be?)
 

Sahip olmak ya da olmak


Dünya ve İnsan oğlu hızla bir felakete ve yok olmaya doğru gitmektedir. Çoğu kimse farkında olmasa bile, artık insanlık bir dönüm noktasına gelmiştir. Bu anda yapacağı bir seçme ile ya yok olacak ya kendisi ile birlikte tüm canlıları ve dünyayı da ortadan kaldıracak ya da yaşamını ve gelişimini sürdürmeye devam edecektir. Bu büyük tehlikeden kurtulmanın tek yolu, insanların ve onları şartlayıp, yönlendiren toplumsal yapıların kökten değiştirilmesidir.

Yeni bir ahlak anlayışı, yeni bir dünya görüşü, kısaca yeni bir insan ve yeni bir toplum kurulmak zorundadır. Böylesi tarihi görev ve sorumlulukla karşı karşıya kalan insanlığın doğru yolu bulabilmesi için, davranışlarını ve inançlarını şimdi yaptığı gibi “sahip olmak” ilkesine göre değil, “olmak” ilkesine göre ayarlanması gerekir. “Sahip olmak” ile “olmak” ilkeleri ya da yönlenişleri, insan varoluşunun iki temel kategorisi olarak değerlendirilir. Mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye “sahip olmak” demek, onları ele geçirmek, kendine mal etmek, onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak anlamına gelir. Ancak bu maddesel sahip oluşların sonu yoktur. İnsan hiçbir zaman yeterince şeye sahip olamayacaktır. Çünkü maddesel olan, elle tutulan aldatıcı ve geçiçidir. Bu nedenle “sahip olmak” tutkusundaki insanlar hep kendilerinden fazla şeye sahip olanları kıskanacak, az şeye sahip olanlardan ise, kendi mallarına, bilgilerine göz dikecekleri elde edebilecekleri telaşı içerisinde korkacaklardır.

“Olmak”ise “sahip olmak”ın karşıtıdır. Hiçbir şeyi elde etmeye kendine mal etmeye ve ona egemen olmaya çalışmaz. “Olmak” her şeyi kendi bütünlüğü, canlılığı, yaşamı ve gelişimi içinde sevmek demektir. Böyle davranan bir insan, dış ve maddesel olana bağlanmaksızın kendini geliştirip, evrimleşmeye çalışır ve insanlık bilinci diğer insan kardeşlerini sevmek, onlarla bir olmak arzusunu taşır. “olmak” sözcüklerle tanımlanıp, anlatılamaz. O, ancak yaşanılan ve içte hissedilen bir özellik, bir süreç, bir canlılıktır. “Sahip olmak, ve olmak, yaşamı ya da ölümü seçmekle birlikte, insan varoluşunun ve karakterinin iki temel niteliğidir.”  Bu iki ilke insanla birlikte vardır. “İşte, toplumsal düzen, toplumun sosyal ve ekonomik kurumları, bir de ahlak yapısı, bu iki karakter ve davranış biçiminden hangisini desteklerse, o toplumun insanlarında da bu karakter özelliği ağırlık kazanmaktadır.”

Günümüz toplumlar tamamen “sahip olmak” ilkesine göre işlemektedir. İster kapitalist, ister sosyalist olsun tüm düzenler, mal, mülk, kazanç, daha çok kazanç tutkusu, aç gözlülük, şöhret, iktidar gibi yanlış temelller üzerine kurulmuşlardır. Sistemlerin yaşayabilmesi için, insan ve onun değerleri. Yerini makinalara ve ekonomik gelişim bürokrası çarkına bırakmıştır. Bilim, teknik ve ekonomik gelişme hızla ilerlemiş, ama bunlar kendi yararına kullanılmadığı için, insan bir araç haline dönüşmüştür. Ama bu sorumsuzca gidiş, şimdi büyük tehlikeleri ile birlikte karşımızdadır. İnsanlık yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Belki bir nükleer savaş, bütün dünya planetinin mahfolmasına yol açaçaktır. Ayrıca insanlar kendi günlük yaşamları içinde de, son derece mutsuz ve bunalımlıdırlar.

Özetle “sahip olmak”  ilkesine göre kurulmuş olan tüm deüzenler ve toplumsal sistemler, insanları mutlu etmekten, onları doğru yöne yöneltip, evrimleşmelerini sağlamaktan uzaktırlar, yani yanlıştırlar,yanlış yapıyorlar. Öyleyse sorunun çözümü ortaya çıkmaktadır. İnsanlığın kurtulabilmesi için ilk ve terk şart, “sahip olmak” ilkesinden “olmak” ilkesine geçmektir. Bunu gerçekleştirebilmek, toplumsal düzeni, sosyal, ekonomik ve politik kurumları yenilemek, böylece o toplumdaki insanların “olmak” ilkesine göre davranmalarını sağlamakla olur.İnsanlık değişmek, yeni  bir ahlak, yeni bir toplum ve yeni bir insan oluşturmak zorundadır. Aksi taktirde yok olacaktır. Çözüm: “Yaşamak veya ölmek, yani sahip olmak ya da olmak” arasındaki seçimin doğru yapılabilmesinde gizlidir.

Erich Fromm’un yıllar süren deneyim ve çalışmalarından elde ettiği bu sentez adeta damıtılmış bir olgunluk kuramı gibidir. Utopik olsa da ben çok tuttum ya siz?

“Olmak”ı gerçekleştirebilmek adına sevgiler sunuyorum.

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..