Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '07

 
Kategori
Haber
 

Seçimi açık arayla “sol” kazandı

Seçimi açık arayla “sol” kazandı
 

Başlık sizi şaşırtmasın. Bu bir espri de değil. Bence 22 Temmuz seçimlerini gerçekten sol kazandı. Belki birçok kişinin aklına “CHP yüzde 20, AKP yüzde 46 oy aldı, bu durumda nasıl sol kazanmış olabilir?” diye bir soru gelebilir. Gelsin, ama önce bu yazıyı okuyup sonra da ne demek istediğimi düşünsünler biraz.

Bilindiği gibi “sol”, bütün dünyada özgürlükçü, evrenselci, anti-militarist, barışçı, statüko karşıtı, tam demokrasiden ve diyalogdan yana, liberal, sosyal adaletçi, eşitlikçi, elitizmden uzak, halka yakın, dış dünyaya açık düşünce ve siyasi akımları nitelendirmede kullanılan bir kavramdır. “Sağ” ise bunların tam tersine içe dönük, muhafazakâr, statükocu, milliyetçi, seçkinci, demokrasiye daha mesafeli, gizli iktidar odaklarıyla içli dışlı düşünce ve siyasi akımları kapsar.

Şimdi bu kaba ve genel çerçeve içinde AKP ve CHP’nin politikalarına bir bakalım: Birinci kategoriye AKP mi daha yakındır, CHP mi? Siz 2002 seçimlerinden bu yana geçen beş yıla yakın süre içinde CHP yöneticilerinin özgürlükler, demokrasi, dışa açılma, diyalog vb konularda AKP’den daha aktif bir anlayışı dile getirdiğini gördünüz mü? Ben şahsen görmedim. AKP, Kıbrıs sorunu, Ermeni sorunu, Kürt sorunu gibi Türkiye’nin bugüne kadar hep erteleyip üst üste yığılması ve içinden çıkılmaz bir hal almasına yol açtığı sorunları çözemediyse de en azından çözümü yönünde bir adım atma niyetinde olduğunu gösterdi. CHP ise bu konularda tam tersine yeni politikalar geliştireceğine her zaman statükonun ve çözümsüzlüğün sesi olmayı tercih etti. Halbuki kavramların yerli yerinde kullanıldığı normal bir ülkede bunun tam tersi olurdu.

AB üyeliği gibi Türkiye’nin modernleşmesi, zenginleşmesi, demokratikleşmesi ve Atatürk’ün “muasır medeniyetler seviyesi” dediği düzeye yükselmesinde çok olumlu bir etki yapabilecek bir araca sahip çıkmak yerine bu konuda hem insiyatifi AKP’ye kaptırdı hem de çoğu zaman AB karşıtı söylemler geliştirdi. Ne olduğu tam da anlaşılamayan “AB dayatmaları” gibi iddiaları anlaşılır hiçbir kanıt göstermeden tekrarlayıp durdu. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kıbrıs sorunu, Ermeni sorunu gibi Türkiye’nin yıllardır başını ağrıtan konularda parti üst yönetimine taşıdığı büyükelçi eskilerinin çizdiği tiridi çıkmış politikalarla tavır almaya çalıştı. Bu politikalarda yeni, statüko karşıtı, çözüme ve diyaloga yönelik yaklaşımdan eser yoktu. Yani “normal” sol bir partinin izlemesi gereken politikaların tam tersi politikalar izledi.

CHP, Kürt sorunu konusunda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan sesine hiç kulak vermedi. Onları dinlemeyi, anlamayı, Türkiye’yi tüm bölgeleriyle bir bütün olarak kucaklamayı hiç önemsemedi. AKP ise tersine, en azından bölge halkıyla diyalog kanallarını açık tutmaya çalıştı. Bu konuda da halkın gözünde CHP tutucu, soğuk, katı, AKP daha liberal ve barışçı bir görüntü oluşturdu.

CHP, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde bir eski başsavcının aklıyla hareket ederek Abdullah Gül’ün önüne kitlelere hiç de inandırıcı gelmeyen gerekçelerle set çekti. Burada halk iradesinden, TBMM’den yana değil, birtakım bürokratik güç odaklarından yana tavır aldı. Askerin 27 Nisan muhtırasını destekleyerek bir anlamda kendi varlık gerekçesini inkar etti. Halbuki normal bir ülkede sağ partiler halk iradesine daha uzak bir tavır sergilerken sol partiler demokrasiye müdahaleyi içine sindiremez.

Hepsinden önemlisi CHP, sanki Türkiye’de milliyetçilik ekseninde politika yapan parti eksiği varmış gibi hareket edip “ulusalcılık” adı altında dışa kapanmanın ve yabancı düşmanlığının en belirgin örneklerini verdi. Sonuçta da CHP yönetiminin bu politikası sadece MHP'ye yarayıp onu yeniden barajın üstüne çıkardı. Bu kanıtlanmıştır bir şeydir; sen solculuk adı altında milliyetçilik yaparsan millet de “ha, demek yükselen değer milliyetçilikmiş, yani MHP haklıymış” deyip sana değil, o politikanın asıl sahiplerine oy verir.

Yani CHP, PKK’nin terör eylemleriyle yükselip Trazon’da rahibin öldürülmesi, Hrant Dink cinayeti, Malatya’da misyonelerin katledilmesiyle doruğa çıkan milliyetçiliğin çeşitli biçimlerine karşı politikalar geliştireceğine resmen MHP kuyrukçuluğu yaptı. Bu öyle açık bir gönül birliği haline geldi ki birçok okumuş cahilin rüyasını bir CHP-MHP koalisyonu süslemeye başladı. Yine normal bir ülkede bu kimsenin ihtimal bile vermeyeceği bir görüntüdür. Yani bir aşırı milliyetçi partiyle sol olduğunu söyleyen bir partinin temel politikaları eğer birbirinden ayırt edilemez noktaya gelmişse orada bir gariplik vardır. Ya soldakinin solla alakası kalmamıştır ya da aşırı milliyetçi olanın sağcılıkla... MHP’nin aşırı sağcılıktan uzaklaşmadığı kuşku götürmeyeceğine göre demek ki CHP ona doğru yaklaşmış.

Basit bir gösterge daha: AKP seçimlerde Ertuğrul Günay, Haluk Özdalga, Zafer Üskül gibi solculuğu ve sosyal demokratlığı tartışma götürmeyecek isimleri aday gösterirken, CHP Yaşar Okuyan gibi, İlhan Kesici gibi geçmişlerinde solla hiçbir alakası olmamış gerçek sağcıları aday gösterdi. Bu bile aslında hangi partinin sola daha yakın, hangisinin sağ eğilimli olduğunu gösterir.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama ben bu kıyaslamaları burada kesip başlıktaki iddiama dönüyorum. Evet, 22 Temmuz seçimlerinde sola yüzde 20 falan değil çok daha yüksek oranda oy verilmiştir. AKP’ye verilen oyların çoğu aslında gerçek anlamda bir sol partiye verilebilecek oylardır. AKP’nin seçmenlerinin çoğu elbette ben solcuyum diye oy vermemiştir partisine, ama AKP’nin Türkiye politikasında konumlanışı Batıdaki sol, sosyal demokrat partilerin siyasi yelpazedeki yerine daha yakındır. Seçmen AKP’ye oy vererek bir anlamda solun taleplerini yükseltmiştir. CHP’ninse tam tersi... Üstelik bir de CHP seçmenleri arasında hâlâ gerçekten samimiyetle CHP’ye oy vermekle sola oy verdiğini sanan önemli bir kitle var. Bunun en basit örneği de Aleviler... O mantıkla oy kullananları da eklersek bugün Türkiye’de solun oy oranı yüzde 60’ı bile çok aşmıştır. Pompalana pompalana o kadar yükseltilen milliyetçi politikalar ise seçmenden gerçek anlamda yüz bulamamıştır. Bakmayın siz MHP’nin oylarını arttırdığına, eğer PKK eylemleri ve CHP’nin ideolojik desteği olmasaydı MHP bu seçimde de barajın altında kalabilirdi.

Sonuç olarak 22 Temmuz seçimlerini sol kazanmıştır. İlhan Selçuk modeli, şeriatçı, hortumcu, krizci, milliyetçi, statükocu, sol gösterip sağ vuranların garip koalisyonu ise hüsrana uğramıştır. İyi de olmuştur. Allahım, uzaklaşsın artık şu pis mazot kokusu.

Ha, benim oy verdiğim gerçek bağımsız sol aday, parlamentoya girmeyi birçoğundan çok daha fazla hak eden Prof. Baskın Oran ise seçilemedi. Canımız sağolsun, bir dahaki sefere artık.

Foto: www.milliyet.com.tr
 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..