Şehir hayatına ufak bir mola / Huzura yolculuk ve kitaplar

Kendimi dünyanın e huzurlu yerinde gibi hissediyorum. O halde şuanda benim için en huzurlu yerindeyim evrenin. Uzun zamandır hissetmediğim ve belki de büyük ihtiyaç duyduğum kocaman bir huzur bulutunun içindeyim… Kocam, kocaman göbeğim ve henüz doğmamış (35.haftalık) minik Sude Linam’la Akyaka Muğla’dayız. Salı’dan Cumaya minik bir kaçamak benim için.

Bol resim çekiyor, huzuru soluyorum. Her şey ve herkesten uzak, kocam ve kızımla.

Kızım da sevdi burayı sanırım kıpır kıpır. Doğmasına az kaldı. Onu çok merak ediyor ve şimdiden çok ama çok seviyoruz.

Karşımda masmavi  duru bir deniz ve iskele, burnuma gelen iyot kokusu, kulağımda sahile vuran dalga sesleri, önümde PC, Lavanta kolonyam (bu aralar favorim, nereye gitsem götürüyorum yanımda) Kitaplarım (sanki hepsini okuyup bitirecekmiş gibi nereye her zaman yedekli taşıyorum yanımda / üçü bir arada), Süt şişem (kalsiyuma ihtiyacım var ya :) ), Balkonumun önünde sevimli beyaz kırmızı tasmalı bir köpek… Ve tabii ki bölgeye özel narenciye ve mandalinalarım var masamda.

Odamın balkonunda üzerini doldurduğum masamın başındayım. Bir tek kahvem eksik. Onu da resepsiyondan istemeyi planlıyorum. İnsana ilham veren bir yer burası. Otel küçük ve sakin, mevsim tam da olması gerektiği gibi bunaltmıyor insanı.  Denizin hemen 5 metre uzağında şirin bir butik otel FİLİKA. İnsanda uzun süre kalma isteği uyandırıyor. Konsept yalın ama her şey düşünülmüş rahatınız için, Personel güler yüzlü burada. Beni en fazla etkileyen de resepsiyondaki okunası kitap ve gazeteler ile misafirler için hazırlanış anı niteliğinde armağan edilen kitap ayraçları ve kartpostallar.

Serhat gündüzleri çalışıyor geç saatlere kadar. Sadece neredeyse denizin içinde yaptığımız sabah kahvaltıları ve keşfe çıktığımız akşam yemeklerimizde birlikte keyfini çıkarıyoruz Muğla’nın.

Dün akşam yemeği için, önceki Marmaris tatilimizde keşfedip resmen büyülendiğimiz ve tekrar gelinecekler listemize eklediğimiz SAKL I GÖL Restoran’a gittik. Gerçekten adı gibi saklı gizli, nazlı bir göl kenarında kocaman bir alan (web sayfasında 50 dönüm olduğu yazıyor). Göz alabildiğince yeşil, şehirden ve gürültüden uzak, sakin ve mükemmel bir ortam.  Tadını çıkarmasını bilenler için eşsiz bir anı fırsatı. Gölün hemen yanındaki masalarda keyifle yemeğinizi yerken (fotoğraf çekmekten benim gibi yemeğiniz soğumamışsa eğer) göldeki balıkları izliyor, ördek ve kazlara ekmek atıyor ve sudaki kaplunbağaların dansına şahit oluyorsunuz. Ev Mantısı ve el açması pizzaları harika. Dileyen ata da binebiliyor burada. İnsana alışık sevimli kediler  dolaşıyor etrafta. Çamlı köyü Sedir Adası yolu üzerinde eşsiz bir manzara. Web sayfası: sakligol.net

Önümde okunacak 3 kitap! Dave Pelzer’dan “Dave Adında Bir Adam”, Orhan Kemal’den “Evlerden Biri” ve Gizem’den ödünç aldığım adını ilk kez duyduğum yazar olan Ayşe Şasa’dan “Bir Ruh Macerası”…

Dave Adında Bir Adam’ı okumaya başladım. Türü Psikoloji/ Anı olarak geçiyor. Kitap bloglarında mutlaka okunmalı, azmin ve kararlılığın öyküsü olarak tanımlanmış. Üzerine çok yorum yapılmış ve önerilmiş bir eser. Şimdilik anladığım kadarıyla annesi tarafından tarifsiz işkence ve baskıya maruz kalmış Dave’in içler acısı hali. Şiddeti öyle net anlatmış ve yaşatmış ki yazar, okurken anneye lanet etmemek elde değil. Okuma hevesim kaçtı desem yalan olmaz.  Mutlu şeyler okumak istediğim gebeliğin son haftaları için sanırım yanlış seçim.

Huzurun hiç bitmeyeceği nice kaçamaklara....

Pınar SEVİM

19.09.2012

Akyaka/MUĞLA