Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '10

 
Kategori
Öykü
 

Sır- 35. bölüm

Sır- 35. bölüm
 

“Leman gerçekten hasta mıydı yoksa hasta olmak için özel bir çaba mı harcıyordu?” "Resim:Alıntı"


Kapıyı araladı Yaren, usulca başını uzattı. Yatak boştu. Kısa bir an için panikledi. Gözleriyle alelacele taradı odanın içini. Pencerenin hemen önünde arkası dönük bir şekilde duruyordu Leman. Bir eli ağzının içindeydi. Belli ki tırnaklarını kemiriyordu. Kesik hıçkırık seslerini işitebiliyordu Yaren bulunduğu yerden.

“Leman Hanım. İyi misiniz?” diye sorarak yaklaştı.

Cevap gelmedi karşı taraftan. Kendi dünyasında, kendi fikirleriyle bir yolculuğa çıkmıştı Leman. İyice sokuldu yanına kız. Hissetmedi. Camdan dışarıya baktı. Selim ve Tuana az önce gördüğü pozisyonda idiler hala. Anlamıştı. Her şey açık seçik ortadaydı.

“Gelin, dinlenin biraz.” diyerek kadının koluna girdi ve beraberce ilerlediler yatağına doğru.

Denileni yaptı Leman ama ruh gibiydi. Dikkatini başka yöne çekmenin iyi olacağını düşündü Yaren.

“Size gazete ya da dergi okumamı ister misiniz?”

Başını iki yana salladı Leman.

“Televizyonu açayım mı?”

İfadesizdi.

“O zaman radyoyu açalım. Müzik iyi gelecektir. Ruhun gıdasıdır çünkü.” diyerek radyonun düğmesini çevirdi Yaren. Daha arkasını bile dönememişti ki başına şiddetle çarpan vazonun verdiği acıyla irkildi.Can havliyle elini başına götürdü. Ellerine kan bulaştı.

“Leman Hanım ne yapıyorsunuz?”

Kadın deli bakışlarla takip ediyordu Onu. Yaren korku içinde odanın kapısına yöneldi ve aşağıya sarktı merdivenlerden.

“Halide… Halide…”

Koştu, yukarı doğru baktı kız.

“Çabuk koş. Selim Bey’i çağır.”

“Ne oldu?”

“Leman Hanım delirdi yine.”

“Anladım.” diyerek koştu kız. Bahçenin arka tarafına dolandı. Öylece kalakaldı olduğu yerde. O kadar şirin görünüyorlardı ki Selim ve Tuana. Sanki bir filmin bir sahnesinden alınmış bir kareyi andırıyorlardı. Böylesine tılsımlı bir anı bozmak istemiyordu Halide ama çaresizdi. Kısık bir ses tonu ile “Selim Bey.” diye seslendi. Duymamıştı genç adam. Tuana gördü Halide’yi ve eliyle işaret ederek bir şeyler söyledi Selim’e.

“Efendim Halide.” diyerek kıza doğru ilerledi Selim.

“Özür dilerim efendim fakat Leman Hanım… Yaren hemen sizi çağırmamı istedi.”

“Tuana canım. Sen kamelyada otur. Ben bakıp geleyim.”

“Olur, canım.” demişti ama Tuana’nın da canı sıkılmıştı. Bu kadın bir gölge gibi aralarında olacaktı sürekli. Hasta olduğu için ona çok acıyordu ama bir taraftan da kendisini ve bebeğini düşünmek zorundaydı. Ve aklını kemiren o soru zihnini terk etmiyordu bir türlü.

“Leman gerçekten hasta mıydı yoksa hasta olmak için özel bir çaba mı harcıyordu?”

Krizlerin geldiği anlar Selim hep onun yanında oluyordu. Selim’i elinde tutmanın yolunu böyle mi bulmuştu? Binlerce kurtçuk kemiriyordu beynini ister istemez. Böyle duygulara kapıldığı için kendinin suçluyor, vicdanı huzur bulamıyordu. Bir yanı bir insanın bu kadar numara yapamayacağını, hasta rolünü bu kadar başarıyla oynayamayacağını, karşındakinin kullanıp, kandıramayacağını söylüyordu ama öte yanı şüpheler içinde kıvranıyordu. Zaten biraz da bu yüzden gelmemiş miydi bu eve. Daha ilk dakikadan itibaren Leman tepki göstermeye başlamıştı. Başka bir kadının varlığını kabul etmek hiç de kolay değildi hele hele başka biri yoksa hayatında ya da her ikisi de aynı adamı seviyorsa.

“Ne kadar tahammül edebileceğim bu duruma?” diye düşündü Tuana.

“ Hayat benim içinde hiç kolay geçmiyor.” diye mırıldandı sonra.

……..
Merdivenleri ikişer ikişer çıkmıştı Selim ama gördüğü manzara karşısında donup kalmıştı.

Kızın başından damlayan kan birikintisi yerde birikmişti.

“Aman Allah’ım Yaren ne oldu? ” diye haykırdı Selim endişeyle.

“Leman Hanım. Radyoyu açmak için arkamı dönmüştüm ki… Başımı delen vazonun acısıyla…” diyerek bozulan sinirlerine daha fazla engel olamayarak ağlamaya başladı.

“Gel şöyle. Koş Halide ilk yardım çantasını getir.” derken “İzin ver bakayım.”dedi Yaren’e.

“Çok derin değil. Önce kanı durduralım.”diyerek pamuğa tentürdiyot sürdü ve üfleyerek kızın yarasına bastırdı Selim.

“Ah Leman ah… Ne yapacağım ben seninle?” diye geçirdi aklından.

“Acıyor mu?”

“Biraz.”

“Özür dilerim Leman adına. Biliyorsun çok hasta.”

“Selim Bey. Özür dilemeyin. Bu kaçıncı kez tekrarlandı. Ben… Ben ayrılmak istiyorum. Daha fazla dayanamayacağım.”

“Neler söylüyorsun Yaren? Sen bu ailenin bir parçasısın.”

“Teşekkür ederim ama dayanacak gücüm kalmadı. Siz iyisi mi bir kliniğe yatırın Leman Hanım’ı.”

“Bunu yapamam. Ona söz verdim. Hem orada daha kötü olur.”

“Hayat herkese adil davranmıyor. Hepimizin kendimize göre sorunları var. Bazen…” diyerek sustu kız ileri gideceğinden korkarak.

“Evet… Bazen.”

“Önemli değildi.”

“Tamamla lütfen cümleni.”

“Bazen… Leman Hanım’ın hasta olmadığını… Yaptıklarının hepsini kurguladığını… Yani bilinçli olarak böyle davrandığını düşünüyorum. Sırf siz yanında olun diye.”

“Ne diyorsun Yaren?”

Halide olduğu yerde mıhlanmış tek kelime kaçırmamak için dikkat kesilmişti konuşulanlara.

“ Kaç gündür ne kadar sakindi öyle değil mi? İyileşme gösteriyor diye seviniyorduk.”

“Evet. Umutlanmıştık.”

“Tuana Hanım’ın gelişiyle. Dikkat etmediniz mi Selim Bey?”

Bakışlarını kıza çevirdi Selim.

“Sizin yanınızda başka bir kadının varlığına tahammül edemedi. Sizi kaybedeceğinden korkuyor ve…”

“Allah Allah…” diyerek çenesini sıvazladı Selim. Ayağa kalktı. Bir süre camdan dışarı baktı. Döndü sonra.

“Hiç bu şekilde düşünmemiştim. Doğru olabilir mi?”

“Belki saçmalık düşündüklerim ama bugüne kadar baktığım hastalar… Benim de kendime göre bir tecrübem var.”

“Doktor Beyi çağıralım da yeniden muayene etsin Leman’ı.”diyerek merdivenlere yöneldi Selim. Nedense Leman’ın odasına girip onu görmek istememişti.

“İstifamın kabulünü…”

“Unut Yaren. Kabul edilmedi.”diyerek indi merdivenleri.

Halide ile göz göze geldiler.

“Şaşkınım Yaren. Nasıl söyleyebildin Selim Bey’e o cümleleri?”

“Bilmiyorum Halide. Uzun zamandır kafamı kurcalıyordu bu düşünceler. Bilmesinde fayda var belki de.”

…………………..

Ne kadar süre geçmişti burada, kamelyada oturup Selim’i beklemeye başlayışının üzerinde. Beş dakika… Yarım saat… Bilmiyordu Tuana. Tek başına idi oturduğu yerde ama zihnindeki karmakarışık düşünceler öylesine esir almıştı ki benliğini bu yalnızlığın içindeki gizli kalabalık soluk almasını engelliyordu.

Karşıdan Selim’in geldiğini görünce gülümsedi Tuana.

“ Çok beklettim değil mi seni?”

“Yukarı gelecektim ama yalnız kalmanızın daha iyi olacağını düşündüm.”

“Leman’a bakmadım. Yaren ile ilgilendim.”

“Ne oldu?” diye sordu Tuana merak dolu gözlerini kocaman açarak.

“Leman başına gümüş vazoyu fırlatmış, kızcağız radyoyu açarken.”

“Aaa.”

“Kanıyordu. Allah’tan kesik derin değil. Pansuman yaptım.”

“Hay Allah çok üzüldüm. Sık sık mı böyle ataklar yaşıyor Leman.”

Başını salladı Selim evet dercesine.

“Neler yaşıyorum görüyorsun. Çok yoruldum Tuana. Gerçekten çok yoruldum. Tahammülümü zorluyorum.”

“Sevgilim.” diyerek elinin üzerine koydu elini Tuana.

“Yaren’de istifa etmek istediğini söylemez mi?”

“Yapma.”

“Haklı kız. Onun gidecek yeri var ama benim o da yok. Amcama verilmiş bir sözüm, bakmak zorunda olduğum zavallı, hasta bir kız var. Bazen boğulduğumu hissediyorum.”

“Benim yüzümden mi acaba bugün yaşananlar yani gelişim onu harekete geçirmiş olabilir mi?”

“Gelmene çok sevindim aşkım. Leman alışmalı. Kabullenmeli gerçekleri.”

“Ama karın o. Ve hiçbir kadın için kolay değildir sevdiği erkeği bir başkasıyla görmek paylaşmak.”

“ Bizim evliliğimiz kâğıt üzerinde. Bir kılıf… Göstermelik bir şey. Hiçbir zaman ne ben onu karım gibi ne de o beni kocası gibi gördü.”

Tuana, Selim’in son söylediği cümleye inanmayan bakışlarla baktı.

“Ne düşünüyorsun?”

“ Yanlış anlamazsan bir şey söylemek istiyorum sana.”

“Söyle aşkım. “

“Sen belki görmedin ama o… Kocası olduğuna hep inandı. Belki de seni kendine yakın hissetmek için hasta olmayı kabullendi. Senden başka kimsesi yok çünkü.”

“Ne anlatmaya çalışıyorsun Tuana?”

“Leman gerçekte hasta olmayıp da hasta gibi davranıp ilgini üzerinde tutmak isteyebilir.”

“Ama doktorlar…”

“Aldatmak zor olmasa gerek. Yani istediği şey uğruna….”

Selim az önceki konuşmaları hatırladı.Suskundu.Sevdiği adamın endişeli ve yorgun bakışları yüreğine işledi. Söylediğine pişman oldu Tuana.

“ Ya da boş ver. Öyle bir fikirdi benim ki. Unut gitsin.” Deyiverdi.

“Tüm o krizler… Gece nöbetleri…” diye mırıldandı Selim o anları yeniden yaşayarak. Yaren’in söyledikleri de Tuana’nın düşündükleriyle örtüşüyordu. “Olabilir mi? Leman benimle oyun mu oynuyor?” diye düşünmeden edemedi. Zihnindekilerin ışığıyla yüzü buruştu.

“Canım. Unut söylediklerimi ne olur? Üzülmen için söylemedim.”

“Aslında… Az önce… Yaren’de buna benzer şeyler söyledi.”

Tuana’nın gözleri şaşkınlıkla açıldı bu cümleyle. Biraz olsun içine su serpildi. Demek ki düşüncelerinde yalnız değildi. Böyle bir ihtimal vardı. Düşündüklerinden ötürü kendini boş yere suçluyor, boş yere vicdan azabı çekiyordu.

“Doktoru gelecek birazdan. Yeniden muayene etsin, bir görsün Leman’ı.” diyerek duraladı Selim.

“Anlayıp dinleyelim bakalım son durum nedir?”

“Sonra yeniden düşüncelerinin sessizliğine gömüldü.

“Böyle bir şey mümkün olabilir mi Leman? Yıllarca beni aldattın mı? Buna inanmak istemiyorum. Senin için yaptığım bunca şeyden sonra bana bunu yapabileceğine inanmak istemiyorum.”

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..