Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '15

 
Kategori
Deneme
 

Siz hiç Kaf Dağı'nı kaybettiniz mi?

Siz hiç Kaf Dağı'nı kaybettiniz mi?
 

Ben kaybettim. Hepimiz kaybettik...


Kaf Dağı'nı hatırlıyor musunuz? Bastığımız yerin adı eskiden buydu. Biz dünyalaşmadan önce, Kaf Dağı sadece masallarda kalmadan önce... Biz mi terk ettik onu, yoksa o mu terk etti bizi bilinmez. Bilinen bir şey var ki; artık masal bitti. Bir zamanlar biz masalın kendisiydik. Avucumuzdan bir parça dua, gözlerimizden bir damla yaş, dudağımızdan kırık bir tebessüm eksik olmazdı. Dere kenarlarını mesken tutmuş yağız atlarımız vardı. Zümrüdü ankalar beslerdik bahçelerimizde. Testilerinde çiçek taşıyan masum kızlar, kızların eteklerine rüzgârın değmesinden korkan delikanlılar ve sokak aralarında gökyüzüyle oynayan çocuklar vardı. Ne kadar azsa kibrimiz, o kadar çoktu şükrümüz. Yağmurun altında titreyen bir köpek görünce sızlayan kalplere, üzüntülü bir yetim görünce başını okşayan ellere ve halının üzerinde diz yerleri yıpranmış seccadelere sahiptik yıllar yıllar önce. Masallarımız yoktu o zamanlar. Çünkü iyiydik, iyilik hikâyelerine ihtiyaç duymuyorduk bu yüzden. Biz zaten gelecekte dillere destan olacak bir masalı yaşıyorduk. 
 
Ve şehirlere indik bir gün.  Avucumuza birkaç kuruş para geçince attık sırtımıza yük olan merhameti. Gözlerimize hırsın tomurcuklarını konuk ettik, dudaklarımıza isyan şarkılarını... Ne kadar varsak dünyada, o kadar yoktuk oysa. İçtiğimiz deniz suyuydu. İçtikçe susadık fark etmeden. Tüm duygularımızı çar çur ettik dünyaya hapsolunca. Nereye gittiklerini sorgulamadık, merak dahi etmedik. Cebimizde paramız vardı ya -şükür- , paçalarımızdan akan şefkati eze eze yürüyüp pahalı arabalarımıza bindik.
 
Bahçelerimizden bisikletleri, salıncakları kaldırdık. Evladımızın cebinden parayı, elinden telefonu, masasından bilgisayarı eksik etmez olduk. Biz yoksulluk içinde yaşamıştık, çocuklarımız yaşamamalıydı. Yoksulluk nedir bilmemeliydi. Bilmediler de... Yoksulluğun kelime anlamı sessizce silindi sözlüklerden. Genç kızlarımızı telefonların içinde, delikanlıları oyun salonlarında, çocuklarımızı bilgisayarlarda arar olduk. Anne babaları ise bulabilene aşk olsun.
 
Ses geçirmeyen, duygu geçirmeyen cam bir fanusun arkasından izledik tek göz odada yaşam mücadelesi veren yetimi. ''UMUT'' yazıp sms atarak rahatlattık vicdanımızı. Yardım için çöpe gitmek üzere olan neyimiz varsa gönderdik. Seccadeleri süslü salonlarımızın başköşesine, köpekleri hayvanat bahçelerine, ellerimizi ceplerimize koyalı çok oldu. Anlamadık, bizi hep bu 'benlik dünyası' bozdu.
 
Kişisel gelişim kitapları bastı matbaalar. Okuduk bol bol. Geliştik. Bizden değerli kimse yoktu artık. Dünya bizim etrafımızda dönüyordu, herkes bizim için yaşıyordu. Hep biz kazanmalıydık, hep biz başarmalıydık. Gerekirse yolumuza çıkan herkesi ezmeliydik. Dünyanın tadı patron olmakta gizliydi çünkü. Olamasan da sömürmeliydin bütün imkânları, parazit gibi tutunmalıydın insanlığın sırtına. Vura vura dikte etti bize bu düşünceleri modern dünya. Benliğimiz kabardıkça kabardı. Koca koca balonlar olup dolaşmaya başladık sokaklarda. Ne kadar büyük görünsek de içimiz boştu. Hepimizin elinde birer çuvaldız, birbirimize batırmaya yer arar olduk. Çok kişisel geliştik -şükür- , toplumsal gelişemeden...
 
Ne kervan kaldı ne at, hepsi silinip gitti
 
İyi insanlar iyi atlara binip gitti.
 
Diye yazmıştı şair. Oysa şimdi;
 
Ne vicdan kaldı ne ahlak, hepsi silinip gitti
 
Pahalı insanlar, pahalı arabalara binip gitti.
 
Ve kaçtı yağız atlarımız, zümrüdü ankaların soyu tükendi, testiler kırıldı. Bomboş kaldı köylerimiz. Masallar anlatır olduk birbirimize. Artık dünyada bulamadığımız iyi insanlarla dolu masallar... Gökten üç elma düştü sonra. Üçü de Kaf Dağı'na...
 
Toplam blog
: 3
: 165
Kayıt tarihi
: 07.01.15
 
 

Merhaba gözleri harflerime konuk olan misafir. Çok lüzum olmasa da kendime dair birkaç kelam edey..