Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '09

 
Kategori
Eğitim
 

Sosyalleş(emey)en bizler

Sosyalleş(emey)en bizler
 

Resim ; www.sncweb.ch 'dan alıntıdır.


İnsanlar belirli bir potansiyelle doğarlar ve zamanla bu potansiyel gerek ailenin gerekse çevrenin etkisiyle değişime uğrar. Fakat buradaki “etkilenme”sözcüğünü özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü insanların doğuştan getirdikleri bu potansiyelleri her zaman gelişmez, engellenebilir de. Kaldı ki ülkemizde de özellikle bazı yanlış paradigmalar sonucu çocukların gelişimi engellenmektedir. Örneğin, uslu çocuk hep oturan hiçbir şeye karışmayan çocuk olarak algılanır, yerinde duramayan sürekli aktif olan çocukların da öyle “uslu” olmaları istenir. Böylece toplum olarak, çocuğu bir nevi sürü psikolojisiyle, etliye sütlüye karışmayan bir kişilik olarak yetiştirmeye kalkışırız. Çocuklar ilk eğitimlerini aile ortamında aldıktan sonra ilkokula başlarlar. İlkokul döneminde akademik gelişimleri ile sosyal gelişimleri birbirinden ayrı düşünülmemelidir. Genelde aileler, çocuklarından toplamsal algılar sonucu derslerinde başarılı olmalarını beklerler. Fakat yapılan anketler sonucu, fabrikaların bir mühendisten birinci sırada istediği, beceri olarak “sosyal becerileri” göstermektedirler. Mühendislik teknik bilgisi ise sıralama olarak daha sonra gelmektedir. Buradan şu sonuca varabiliriz “Sosyal Beceri” leri gelişmiş bireyler tercih sebebidirler. Peki, bu sosyal beceriler nelerdir: İlişkiyi-iletişimi başlatma ve sürdürme becerileri, Grupla bir işi yürütme becerileri, Duygulara yönelik beceriler, Saldırgan davranışlar ile başa çıkmaya yönelik beceriler, Stres durumlarıyla başa çıkma becerileri, Plan yapma ve problem çözme becerileri. Tüm bu becerilerin geliştirilmesi çabalarının temelinde, sosyal davranışlarını geliştirebilmek ve bireyleri uygun davrandıklarında desteklemek bulunmalıdır. Sosyal becerilerin tesadüfî öğrenme ve bilişsel olgunlukla gelişmesi beklenir. Bu gelişimde aile ve çevrenin bilinç düzeyi ve ekonomik düzeyiyle ilgilidir. Bir bakıma şansı olan çocuk öğrenir, olmayanlar öğrenemez. Gerçekte ise bu becerilerin çok önemli olmalarına karşın istendikten sonra çok rahat okul ve ev ortamında “her” çocuğa öğretilebilir. Bunun içinde çok fazla çabaya gerek yoktur. Sadece oyunu kurallarına göre oynamak gerekir. Çocuklara bu becerileri kazandırmak için ekstra senaryolara filan da gerek yoktur. Yapılması gereken, çocuklarımızın hem ev ortamında kendiliğinden gelişen olayları geliştirmek hem de kontrol etmek ya da değişik yönergelerle doğru paradigmalar oluşturmalarını sağlamaktır. Aslında “sosyal becerilerin” denetimi, ilköğretim karnelerinin genelde sağ tarafında çeşitli başlıklar altında sağlanmaya çalışılmaktadır. Fakat ne acıdır ki, bu sütunda yer alan notlar genelde ders notlarıyla doğru orantılı olarak verile durulur. Bu da eğitimde dahi sosyalleşmeye verdiğimiz önemi gözler önüne sermeye yeterlidir. Hadi denetimi bu şekilde yapılıyor diyelim; bu becerilerin kazanılması veyahut geliştirilmesi için ne yapılıyor, birkaç sosyal etkinlik dışında. Bizler, “onu yapma ayıp, sus sakın bir daha söyleme, uslu çocuk ol” gibi laflarla, “Sosyal Fobik” yetiştirilmekten kurtulamayan/has bel kader kurtulan bireyler olarak bunu çok daha iyi anlıyoruz. Yapılabilecek çok şey var en azından bundan sonrası için, çocuklarımız için! Onlara önce davranışlarının felsefesi öğretilmelidir. Davranışlarının felsefesini öğrenen birey, doğru paradigmalar geliştirecek ve bu da hayat boyu sürecek doğru kararlar/doğru yaşantılar silsilesinin başlangıcı olacaktır. Bir şey yapmak mı istiyorsunuz? Hemen kendi yetiştiriliş tarzınızı hatırlayın ve çocuğunuza dönün. Gerekiyorsa yardım alın, okulunuza danışın. Aile, Sınıf Öğretmeni ve Rehber Öğretmenin koordineli çalışmaları, kısa zamanda bile çok etkili sonuçlar verebilir.
 
Toplam blog
: 12
: 1436
Kayıt tarihi
: 08.05.09
 
 

Livaneliyim... Lisans mezunuyum. Bir eğitim psikolojisi çalışanıyım... Şimdilerde derdim, Terk-i D..