Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '13

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Taksim Gezi Parkı yetmez

Taksim Gezi Parkı yetmez
 

benden


İnsan uygarlığının bence en budala böbürlenmesi dev binaları, ışıltılı asfalt caddeleri, milyonlarca arabası ve insanlarıyla doğanın nefesini kesmiş şehirler kurmasıdır. Keşke her şey fotoğraflara düşen, filmlere fon yapan büyük şehir manzaraları kadar güzel olsa. Fotoğrafın altında, film fonlarının ardında doğal yaşamların cesetleri gömülüdür. İnsanlar asfalt ve beton mezarlar üzerinde ruhunu arayan robotlar gibi dolaşıyorlar.

Aslında şehirli ve şehirsiz çevrecilerin şehirlerdeki kırpık yeşil alanları korumaya duyarlı tavırları da çok bilinçli bir işe yararlılık arz etmiyor. Şehirler insan uygarlığının ürünüdürler; insanın bencil ihtiyaçlarını karşılamak üzere değişerek büyürler. Şehirler, içinde yaşayan insanların ruhları ve akılları kadar doğayla uyumlu büyüyebilirler. Sorun hiçbir zaman Taksim Gezi Parkı’nı korumak veya 3. Köprü’yü kesilecek ağaçlar için iptal etmek kadar basit çözümlü değildir. Sorun insan uygarlığının doğayı tüketmeye dayalı yaşam tarzıdır.

Hangimiz temel ihtiyacın ötesinde daha çok harcamak için daha çok kazanıp daha fazla çöp üretmekten vazgeçtik?

Hediye etseler, hangimiz bir gökdelenin bir metrekaresini reddederiz?

Hangimiz şehrin göbeğinde lüks bir apartman dairesini istemedik?

Hangimiz çocuğumuzu zengin olmasın diye okula gönderdik?

Hangimiz parası olup da çocuğuna üniversite mezuniyet hediyesi olarak otomobil almaz?

Hangimiz arabadan inip bisiklete bindik?

Ev sahibiyken hangimiz işyerimize yakın oturmak için ev kiraladık?

Sabah olanda atla arabana Avrupa Yakası'na geç, akşam olanda Anadolu Yakası'na dön… Tersi de oluyor tabi ki.

Hangimiz uçağa binip bir an önce gideceğimiz yere varmak istemeyiz? İsteriz de, uçaklar da bizden hava alanları inşa etmemizi isterler.

Hangimiz önünde incir ve dut ağacı olan gecekondumuzu yarı ortaklı apartman yapmayı teklif eden müteahhidi geri çevirdi?

Hangimiz çalışmaya başladığında emekli olunca şehirden çıkıp kırsalda doğaya hizmet ederek yaşamayı planladı? Planlamıştır tabi; klimalı, havuzlu bir villa yapıp bahçesinde mangal partisi vermek içindir büyük olasılıkla. Meyve ve sebze bahçesi yapıp da doğal ürün almak emek ister. Gerçi bahçevan tutabilen bazı zenginler organik tarımsal ürün sevdasına para harcamaya başladılar. Fakat bu harcama, bencil çıkarlar için doğayı sahiplenmekten ileri bir şey değil. Benim asıl istediğim insanın kendi emeğini doğaya bahşedecek kadar toprak gönüllü olabilmesidir. Çevreci bilincin somutlaşması ancak toprak gönüllülerin emeğiyle olasıdır. Her birimiz eko-insan olabilmeliyiz; eko-insan doğanın kendisini yenileyip güzelleşmesine emek verendir. Bu anlayışın emeğiyle şehirler kuran insan uygarlığı da eko-uygarlık olacaktır.

Hangimiz şehrin doğayla uyumlu olması adına güneş batımından bir saat sonra vitrin ve sokak ışıklarının kapatılmasını ister? O zaman gökte yıldızlara da yer açılırdı işte.

Farz edelim ki İstanbul Boğazı’ının altından 50 metro tüneli yapıldı. Hangimiz arabasını bir yakada bırakıp da metroya binecek? Tabi ki arabası olmayanlar. Şehirde arabasıyla dolaşan herkes Boğaz’ı gene arabasıyla geçmek istiyor.

Farz edelim, Boğaz’ın her 500 metresinde bir küçük vapur iskelesi olsun. Hangimiz karşıya vapurla geçip yeniden bir başka ulaşım aracına binmek ister? Hadi hepimiz isteyelim de vapurlar vızır vızır işlesin. İyi de, Boğaz’ı transit gemi geçişlerine kim kapatacak?

Ayrıca her şeye rağmen büyük şehirde sürtmek zorunda kalan çevrecilerin hangisi balkonunda maydanoz yetiştirir?

Yeşil şehir ancak insanın yaşam tarzını bir biçimde değiştirmesiyle olasıdır. Şehrin büyümesini ekolojik bir tasarım içinde denetim altına alabilen bir uygarlık kurmakla olasıdır. Bu yüzden ağaçlar ve parklardan daha ileri taleplerimiz olmalıdır.

Her şeyden önemlisi şehrin dikine ve dibine büyümesi yeterli yeşil alan kuralına bağlanmalı. Kural toplamda değil, tekilde, yani her insan, bina, yol ve ulaşım aracı için uygulanmalıdır. Örnek: Bir metrekare temel alanı için bir metre kare; her kat alanı kadar yeşil alan; cadde ve sokakların her on metre karesi için de birer metrekare yeşil alan; bir otomobile bir metrekare; bir otobüse 5 metrekare yeşil alan bırakılmalıdır… Kulağa ve göze hoş geliyor; sanki mutlu son buymuş hissi veriyor. Ne yazık ki bu da başka bir çetrefil sorunu karşımıza çıkartacaktır. Düşünün bir kere; İstanbul’un böyle yeşilleşme sevdasıyla açıldığını düşünün! Avrupa yakası Tekirdağ ve Çanakkale’ye, Anadolu yakası İzmit’i de aşıp Sakarya düzlüklerine kadar yayılır her hâlde.  Şehri yeterli yeşil alan paylarıyla böyle düzlemde yaymak tarım alanlarını tüketici bencil şehirlinin çözümü olabilir ancak.

Bir sorunun çözümü hemen her zaman başka bir sorun getiriri. Sorunun çözümü, çözümlenebilir bir sorun getirmiyorsa gerçek çözümden sayılmaz.

Düzlemde yeterli yeşil alan paylarıyla şehirsel büyümenin yok edeceği tarım alanlarını kurtarmak için bence yakın sıra dikine ve dibine büyümeye devam etmelidir; fakat yeşil mimariye mutlak bağlı kalınarak devam etmelidir. Bunu gerçekleştirebilmek için yasal ve idari alt yapı esnetilemez biçimde sağlam kurulmalıdır.

Yeşil mimari konusunda birkaç önerim olacak:

Yüksek binalar, bina içi hava değişimini engellemeyecek en yakın sırada yapılmalı; binaları çepeçevre topraklı balkonlar ve çatılarla inşa etmeyi zorunlu tutmak gerekir. Yani binalarla birlikte toprağı da yükseltmeliyiz. Bu da yetmez: bütün cadde ve sokak kaldırımları boyunca uzanan bir metre eninde toprak şeritler bırakılmalıdır. Bu toprak şeritlere çiçek ve budanabilir bodur ağaçlar dikilmelidir. Örneğin zakkum dikilebilir; çiçeği de güzeldir. Yaprak dökmeyen çit bitkileri de dikilebilir.Sokak ve caddelerin her iki yanında yaya kaldırımıyla yeşil şerit arasına gidişli gelişli olmak üzere bisiklet yolları yapılmalıdır. Araç trafiğiyle yeşil şerit arasında geçici park alanı bırakılmalı.  Ayrıca her semte semt sakinlerinin açık havada gezinmesine ve dinlenmesine yeterli büyüklükte koruluk alanlar yapılmalıdır. Bu koruların kıyamete kadar dokunulmazlıkları olmalıdır. Aynı evde oturan aile bireylerinin tümüne tek otomobil sınırı getirilmelidir. Toplu ulaşım sisteminde elektrikle çalışan taşıtlar tercih edilmelidir… ve daha başka akılların toprağı katletmeyen eko-şehir önerileri dinlenmeli.

Şehirler doğal yaşama saygısızlık etmeden böyle imarlaşır; daha doğrusu böyle olmasını ısrarla istersek bir gün mutlaka uygarlık denen şehirli yaşamı insanlığı onurlandıran bir şeye benzeyecektir.

Muharrem Soyek

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..