Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Teşekkür etmek üzerine

Şükrü de teşekkürü de kıt bir toplumuz biz... Her öğün soframıza kayabildiğimiz aşımız için tanrıya şükretmeyi bilmediğimiz gibi, kendisinden yardım veya hizmet gördüğümüz kişilere teşekkür etmeye de zahmet etmeyiz pek. Oldukça cimriyiz bu konularda nedense.

Geçenlerde, günlük gazetelerde, eski ABD Başkanı Clinton’un gittiği bir lokantada istediği yere oturabilmesi için pencere kenarında oturmakta olan bazı müşterilerin masalarından kaldırıldığı ve yerlerine eski başkan ile yanındakilerin oturtulduğu haberi verilerek, Clinton’un masadan kaldırılan kişilere teşekkür dahi etmediği eleştiriliyordu. Haberdeki eleştiri unsuru da haberin kendisi gibi aslından aynen alınmamış ise, bu doğrusu oldukça sevindirici bir gelişme bizim için. Çünkü biz, toplum olarak-maalesef- sadece “yukarıdakilere” (üst konumda olanlara) teşekkür edilmesi gerektiğine inanırız. İşin daha da vahimi, “alttakilerin” hiçbir şekilde teşekkür beklemediklerine ve teşekkür edildiğinde şaşkınlık göstereceklerine eminizdir.Oysa gerçek hiç de öyle değildir. Toplumun her kesiminde insanlar teşekkür edilmeyi bekler; edilen teşekkürü de takdir ederler. Otuz yıl kadar önce, genç bir üniversite öğrencisi iken, fark ettim ki kantindeki çaycı çocuk bana özel muamele etmekte, her zaman öncelik tanımakta. Neden? Akrabası veya hemşehrisi olduğum için mi? Hayır; “bir çay ver” yerine “bir çay verir misin?” diyerek çay istemeyi, çayı alırken de teşekkür etmeyi alışkanlık haline getirmiş olduğum için...

Ancak; yanlış yerlerde teşekkür edildiği veya haksız olarak teşekkür beklentisi içine girildiği bazı durumlar da vardır ki bunlar beni resmen çıldırtmaktadır. “olur mu?” demeyin, bakın nasıl!

Otobüse veya metroya bindiniz ki, koltukların hepsi dolu. İkişer kişilik koltukların bazılarında, bir koltukta oturan kişinin yanındaki koltuğa ya çantasını ya da gazetesini koymuş olduğunu gördünüz. Sizin, kendi önünde ayaküstü dikildiğinizi ve gözlerinizi çoktan boşaltılması gereken koltuğa diktiğinizi gördüğü halde hiç istifini bozmayan kişi, ancak “müsaade eder misiniz?” dediğinizde lütfedip, çoktan boş olması gereken o yeri boşaltıyorsa, teşekkürü asla hak etmemiştir. Bu gibilerin bir de teşekkür beklentisi içine girmesi-ve hatta bunu açık açık belli etmesi- bence mide bulandırıcıdır. Ne yazık ki, teşekkür etmeyi medeni bir alışkanlık olarak benimsemiş çok sınırlı sayıdaki kişi, çoğu zaman bu durumda da teşekkür etmekte; teşekkürün değerini düşürmektedir.

Aynı durum, otobüs veya tren istasyonları ile havaalanlarının bekleme salonlarında sere serpe yayılanlar; uluslar arası kuruluşların kafeteryalarında, üç kuruş vererek aldıkları “self servis” yemekleri çoktan bittiği halde sohbetlerine devam ederken, elinde yemek dolu tepsiyle başlarında bekleyenlere aldırmayanlar için de geçerli değil mi?

Hele hele, bir yanı taşıtların vızır vızır geçtiği cadde, diğer yanı ise dik duvar olan daracık kaldırımlarda veya köprülerde üç-beş kişi halinde yan yana yürürken, karşıdan gelene yol kalmadığını gördüğü halde kılını kıpırdatmayan- herhalde karşısındakinin kendini ışınlayarak yok etmesi veya suya atması gerektiğini düşünen-düşüncesizlere ne demeli!

Bu gibilere teşekkür etmek israf, gerçekten teşekkürü hak edenlere karşı da bir haksızlıktır. Çünkü bunların yaptığı bir gasptır ve gasp edenden gasp edilenin geri alınması en doğal haktır.

 
Toplam blog
: 4
: 2513
Kayıt tarihi
: 04.02.07
 
 

1960 yılında, yurdumun güzel bir köşesinde dünyaya gelmişim. Ankara Üniversitesi SBF'den mezun ol..