Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '09

 
Kategori
Haber
 

Toplum olarak uyuşturucu mu aldık?

Toplum olarak uyuşturucu mu aldık?
 

Hamdolsun memleketin durumu iyi.


Bugün gazetelerde bir haber dikkatimi çekti. Başbakan R.T.Erdoğan’da bulunan bir araştırmaya göre 29 Mart seçimlerinde AKP’nin %52 civarında bir oy alacağı yazılıymış. Dün akşam Habertürk kanalındaki bir programda da Vatan gazetesi yazarı Mehmet Tezkan da benzer şeyler söyledi.

Ortama bakarsanız yedi yıldır iktidarda olan bir partinin, doğru dürüst hiçbir sorunu çözememiş, ülkeyi yoksullaştırmış ve emperyalizmin oyuncağı haline gelmiş ülkenin tepki olarak oylarının ciddi anlamında azalması gerek değil mi? Görünen o ki AKP için bu söz konusu değil. Yolsuzlukların, rüşvet dolaplarının ve rant paylaşımlarının bolca yaşandığı ülkede iktidar partisi neden oy kaybetmezde tam tersi nasıl olurda oylarını artırır.

Aslında Hitlerin iktidara gelişi ile ülkemizde ki benzerlikler çarpıcı şekilde birbirine benziyor. İşte Hitler’in Almanya da iktidara gelişinin öyküsü

1933 yılının Ocak ayında, Komünistlerin bir genel grevle tüm ekonomiyi işlemez hale getirerek bir 'devrimci durum' yaratacakları ya da ülkede iç savaş çıkacağı konusundaki endişeler o derece derinleşmişti ki, Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg Hitler'i, Katolik Merkez Parti'yle bir koalisyon kurarak istikrarlı bir hükümet kuracağı umuduyla başbakan atadı.

Ancak Katolik Merkez Parti'yle bir anlaşma sağlanamadı. Milliyetçi Parti'nin de desteğini alan Hitler, ülkeyi yeniden bir genel seçime götürdü.

Hükümette olmak dolayısıyla devletin tüm olanaklarını kullanan bir seçim kampanyası yürütülmüştür. Öte yandan Hitler, hiçbir şekilde ulusalcı bir sosyalist olmadığını, gerçekte ne olduğunu çok net bir şekilde, gereken yerlere anlatabilmişti. Bu seçim kampanyası sırasında endüstri ve finans-sigorta devlerinden büyük miktarda mali destek sağladılar.

27 Şubat 1933 akşamı Reichstag'ta bir yangın çıkmıştır. Büyük ihtimalle Nazi partisi tarafından yapılmıştır. Soruşturma kısa sürede polisi Marinus van der Lubbe adından yarı-deli bir komüniste götürdü. Yangını çıkaranın kendisi olduğunu itiraf ettirildi.

Ertesi gün, Hitler Hindenburg'a, anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini ortadan kaldıran bir kararname imzalattı. İzleyen günlerde Nazi partisi ve Milliyetçiler dışındaki tüm partilerin yayınları ve seçim çalışmaları durduruldu.

5 Mart 1933 günü yapılan seçimlerde Nazi partisinin oyları yüzde 44 düzeyine çıkmıştır. Milliyetçi partilerin oyları düşmüş olmakla birlikte parlamentoda çoğunluk sağlanabiliyordu.

Büyük bir propaganda faaliyeti yürüterek ve olağanüstü hitabet ve ikna kabiliyetini kullanarak bütün Alman halkını Nazi bayrağı altında birleştirdi. Kendisini, Almanların yanılmaz büyük lideri ilan etti ve halkı da buna inandırdı. Bundan sonra Alman halkı ölümüne kadar Hitler'in peşinden körü körüne gitmiştir.

Ülkemizde de AKP iktidarı devletin bütün olanaklarından yararlanıyor. Bizler ve onlar diye toplumu neredeyse bıçak gibi ikiye bölüp bizler dediklerine yada oy tabanı sağlayabilecekleri için her türlü olanağı sonuna kadar kullanıyorlar. Her zaman olduğu gibi en büyük silahı da şüphesiz din silahı. Lenin “Din bir afyondur” sözü ülkenin içinde bulunduğu durumu en iyi anlatan bir sözcük. Din belki de bu ülkenin tarihinde toplumu uyutmak için bu kadar acımasız bir şekilde hiçbir dönem kullanılmadı. Toplum uyuşturucu almış insanlar gibi ne yöne çekersen o noktaya hareket ediyor. Uyuşturucunun insan üzerindeki etkilerini bir internet sitesinden aldığım aşağıdaki yazıda gayet güzel belirtilmiş.

Uyuşturucular insanı olmadıkları hale sokan sinsi maddelerdir. Beyni yiyip tüketen, hayattan bıktıran, sürekli bir maddenin esaretinde ve onun çevresinde süren, yaşamı gittikçe kısaltan, çekilmezleştiren maddelerdir. Farklı olmak, kendini öyle hissetmek, kendini etrafından soyutlamak. İşte bu maddelerin simsarları bizleri en hassas zamanlarımızda yakalıyorlar ve en bağımsız hissetmeye çalıştığımız çağlarda, kendilerine bağımlı kılıyorlar. İlk başta hissettirdikleri tam istediğimiz gibiyken sonraları işler değişiyor. Bu maddeler içinde bulunduğumuz depresif hali kimyasal olarak kamçılıyor. Oysaki bu maddelere sıkıntılarımızdan kurtulmak, keyiflenmek için başlamış oluyoruz ama iyice bizi bunalıma sokuyorlar. Sonra madde alımı daha fazla oluyor, bunalım artıyor ve buna karşılık daha da fazla madde alımı oluyor. Ardından durum bir paradoks halini alıyor ve kurtulmak imkansızlaşıyor. Bir başka yönünde bu maddeleri elde edebilmek için tüm maddi imkanların seferber ediliyor olması. Para bulunamazsa hırsızlık, fuhuş gibi kişinin normal hayatında yapmayacağı yollara girişiliyor. Artık amaç yaşamak değil o maddeyi elde edebilmek oluyor. Sonunda alınan doz öyle seviyelere geliyor ki, kişi yaşamını bazen istemeden, bazense isteyerek sona erdiriyor.

Uyuşturucu kullanan bir insan ile 29 Mart seçimlerine giderken içinde bulunduğumuz toplumsal durum arasında ne fark var.

Bunca yozlaşma, açlık, yoksulluğun bulunduğu, rüşvetin, yolsuzluğun cirit attığı bir dönemde iktidar o ülkede oylarını artıyorsa toplum olarak uyuşturucunun etkisinde bulunduğumuzun en belirgin nedeni değil midir?

Hitler Almanya’yı bir felakete götürdü ve bedelini bütün bir dünya ödedi. Bizim dünyaya bedel ödetecek bir durumumuz yok ama yalnızca ülke insanına bu bedel ödetilmeye kalkılırsa “ki öyle görünüyor” seçimlerden sonra bu ülkenin içine düşeceği hali hayal bile edemiyorum.

Ali İhsan Uğuz

 
Toplam blog
: 72
: 2174
Kayıt tarihi
: 11.04.08
 
 

3 Ocak 1958 doğumluyum. S.Muhasebeci Mali Müşavir olarak çalışmaktayım. Edebiyat ve sinema ilgim ..