Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '10

 
Kategori
Yolculuk
 

Uçmaktan Elbette Korkulur

Uçmaktan Elbette Korkulur
 

Kapkara bulutlarla kaplı bir sabahta KLM Cityhopper'la Bristol'dan Amsterdam'a uçacağım. Mütevazı havaalanımızdan Avrupa'ya en uygun aktarmalı uçuşları KLM sağlıyor. Hem de Hollanda imali Fokker F70'lerle. Çocukluğumda pervaneli F27'lere binerdik ve daha sonra THY filosuna katılan F28'leri hatırlıyor musunuz bilmem; ama benim onlarla yetmişli yıllarda epey maceralı uçuşlarım olmuştur. 74 İzmir, 75 İstanbul ve 79 Ankara kazalarını da unutmak mümkün değil elbette. Aynı familyanın devamı F70'e ilk binişimde de tedirgin olmadım dersem yalan olur. Şimdi yeni XF100'ler üretiliyor ki 28 mt kanat açıklığı, isobar winglet'leri, koltuklarda lcd ekranlarıyla ve 3000 millik uçuş mesafesiyle kendi sınıfında öne çıkıyor.

Neyse, 85 yolcu taşıyabilen F70'lerde solda ikili, sağda da üçlü koltuklar vardır. Bu uçaklarda da favori koltuğum sol tarafta 5A'dır. Neden mi? Çünkü bazen resim çekerim ve sağ taraftan güneş doğar:) Arkadan motorlu F70'lerde ön koltuklar sessiz bir uçuş yaşatırken, arka koltuklarda -hele sol motorun hemen yanında olan tuvalette- motor gürültüsü inanılmazdır.

Hareket saatimiz 06:00'ydı ve kalkışımıza 15 dk kalmasına rağmen yan koltuğuma gelen olmamıştı. Nedense yanım boş olan uçuşlarda daha rahat ediyorum. Kitabımı, defterimi, netbook'umu gerektiğinde o boş koltuğa atabiliyorum. Bu seyahatimde Ece Vahapoğlu'nun "Öteki" adlı kitabını okumaya devam edecektim. Esin'le Kübra'nın sıra dışı hayatları ve ilişkileri beni şaşkına çeviriyordu.

Artık push-back (uçağın geri itilmesi) için beklerken uçağın kapısında bembeyaz saçlı bir teyze gözüktü. Biniş kartını hostese verdi ve yanımda durdular.

"Günaydın bayım." derken koltuğunun üzerinde duran "Öteki"ni almamı bekleyen gözleri benimle koltuk arasında gitti-geldi.

"Günaydın hanımefendi." dedim kitabımı alırken.

Oturdu ve hemen kemerini bağladı; ama rahat değildi. Havalandırmaya yetişmeye çalışıyor; ama başaramıyordu. Serin havaya ihtiyacı vardı. Işığını da yakmamı istedi. Kemeri de çok sıkıyordu ve gevşetmeyi beceremeyince benden yardım istedi.

Boarding completed (uçağa biniş tamamlandı) anonsunu duyduğu anda hostes çağırma düğmesine basmak istedi. Parmağı yetişmedi. Ben bastım, hostes geldi. Teyze tuvalete gitmek istiyordu; ama hostes kalkış prosedürünün başladığını ve kemer ikaz ışıkları sönmeden buna imkan olmadığını söyledi.

Anlaşılan bu sabahın neşesi komşu teyze olacaktı ve 1.5 saatlik yolculuk epey keyifli geçeceğe benziyordu!

"Yolculuk Amsterdam'a mı?"

"Yok, beni Norwich üzerinde atacaklar aşağı!" derken gülümsedim. Teyzem bir kahkaha attı ki dönüp bakmayan kalmadı.

Ama yüzü aniden eski halini aldı.

"Evlat, sana bir şey itiraf edeyim mi? Oldum olası uçaktan çok korkarım. Bizim sokakta oturan Harriet de 88'de New York'a kızının yanına giderken Lockerbie'de düşen uçaktaydı. Şimdi ben de kızıma gidiyorum. Aziz İsa, sen yanımızda ol."

Haydaaa!! İş aldık başımıza! Yani teyzecim, sabahın altısında konuşulacak konu mu bu!

Kalkış anında koltuğunun iki kolçağına sıkıca yapıştı. Kafasını arkaya yasladı, gözlerini kapadı. Tırmanış tamamlanmasına rağmen gözlerini kapalı tutmaya devam ediyordu.

"Teyze, iyi misin? Su isteyeyim mi sana?"

"Ben tuvalete gideyim. Sen koltuğuma bakar mısın?"

Hey Allah'ım, "Bakarım teyzem, sen merak etme. Oturmak isteyen olursa da 'sahibi var' derim."

Teyze 15 dk sonra geldi. Yerine oturur oturmaz da "Yüz defa söyledim kızıma, 'ne işin var o peynirciyle, gidip gelemem ben oralara' dedim. Dinletemedim ki! Kırmızı yanaklarına ve peynir kokan tenine aşık olmuşmuş. Oysa bizim Mildred'ın oğlu Cambridge'de okudu ve bankacı oldu. Ethel'la da çocuklukları birlikte geçti. Yook, olur mu! İlla farklı bir şey yapacak. Biliyor musun, üniversiteye giderken de ayakkabısının bir tekini başka diğer tekini başka giyerdi!"

Koptum teyzemden! Evden içeri çakırkeyif giren Esin'le Alp sevişmeye başladılar; ama mümkün değil ki teyzeyle ilgilenirken okumak. Ece iyi eğitimli ve çok güzel bir kadın. Kendisinden bir şeyler yok mu Esin'de! Benden bir şeyler yok muydu Murat'ta!

Türbülansa girdik ve teyzem yine titremeye başladı. Artrit'in vurduğu parmaklar olmayan gücüyle kolçağı sıkmaya başladı. Hostesin dağıttığı sandviçe elini bile sürmedi. Belli ki "Öteki" başka uçuşa kalmıştı.

"Teyze, bak sana bir şey söyleyeceğim."

Başını koltuktan ayırmadan yüzünü bana döndü.

"Ben sana, 'uçaktan hiç korkulur mu?' demeyeceğim. Evet, uçaktan korkulur. Uçak dünyanın en emniyetli taşıtı olmasına rağmen ve başına bir kaza gelme ihtimali 10 milyonda bir de olsa uçaktan korkmak çok normaldir. Çünkü insanın doğasında uçmak yoktur. Tanrı insanı yürüsün, koşsun diye yaratmıştır. Park Street'te yere konup yürüyen bir kuşun korkmaması nasıl normal değilse, senin de uçmaktan korkmaman normal olmazdı zaten. Sen bakma, 'Hiç uçmaktan da korkulur mu?' diyen o çokbilmişlere. Ben pilot çocuğuyum, ailemde birçok pilot daha var. Babam buz kırıcısı arızalan uçağında buzlanan kanatlar yüzünden düşme tehlikesi geçirince nasıl korktuğunu anlatmıştı. Çocukluğum uçaklarda geçti ve şimdilerde de yılda yarım milyon mil uçuyorum ve evet teyzecim, ben de zaman zaman tedirginlikler ve korkular yaşıyorum. Çünkü tanrı beni uçayım diye yaratmadı. Doğal yaşam alanım toprağa basıncaya kadar da tedirginliğim geçmiyor."

Teyze koltuğunda dikildi, gözleri parladı.

"O çokbilmişlerden biri de damadım olacak adam! Uçmaktan korkuyorum diye gülüyordu bana. Anormal olanın o olduğunu öğrenmek hoşuma gitti. Keyfim yerine geldi. Hadi, korkumuzun şerefine birer kadeh şarap içelim."

"Sabahın bu saatinde mi teyze?"

"Doğru ya, çay söyleyelim o zaman."

Az sonra çay bardaklarımızı tokuşturduk. İnişte kolçak yerine sağ koluma yapıştı. Yüzünde de zoraki bir gülücük vardı.

Schiphol'de ben bağlantılı uçuşuma geçerken, o da el sallayarak uzaklaştı. Peynirci damadı karşılamaya gelecekti.

Teyzenin ismini sormayı unutmuştum!

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..