Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '12

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Vadideki rüzgarın gazeli

Vadideki rüzgarın gazeli
 

Sararmış Yapraklar


Hazan rüzgarları bir başka esiyordu vadide. Yemyeşil bitki örtüsü ile bezenmiş O güzelim vadi sararmıştı. Sararan yaprakların hızla yere düşmesi için hava akımı olan rüzgar ilk şiddeti olan fırtına özelliğinde davranıyordu. Ağaçları yerinden koparacakmış, dallarını kıracakmış gibi sallıyor, eğreti bir şekilde dal üzerinde duran son yaprakları da yere düşürerek zeminde sarı renkli coğrafik bir kaplama oluşturuyordu. 

 
Zaman zaman ıslık çalarak güçlü bir şekilde esen rüzgar, vadideki kerpiç evlerin saçak altlarına dalarak, çatıyı omuzlayıp başka bir yere taşımaya çalışıyordu. Kerpiç evlerin üzerindeki gürgen ağacından yapılmış, üst üste konulmuş çatı örtüsü hartumaları oynatıyor, hartuma üzerindeki orta büyüklükteki lapara taşların kaymasına neden oluyordu. 
 
Vadideki rüzgarın getirdiği bu dönemsel hareketlilik, insanların yaşamlarının sonbaharına benziyordu. Rüzgar, verimliliği bitmiş hasat edilmiş bir yaşamın yapraklarını dökerek hüzün yığınları oluşturuyordu. Tüm şairlerin sonbahardan etkilenerek şiirler yazdığı bir mevsim yaşanıyordu. Kuruyarak, rüzgarında etkisiyle yere düşen gazel yapraklarına teslim olmuştu vadi. Sevdaluklar hep sonbaharda mı biterdi vadide?
Rüzgarla birlikte kerpiç evlerin ocakları ve kuzine soba bacaları kaygı veriyordu vadi insanına. Yangın çıkma kaygısı ve çatıların uçma korkusu kasıp kavuruyordu insanların benliklerini. Çocukluğumda Azaklılarda meydana gelen yangını hatırlıyorum içim sızlayarak. Çünkü orada küçük bir çocuğu rüzgar yangınla birlikte cennete götürmüştü. 
 
Yaz döneminde tüm meyvelerle birlikte kiraz armutu ile başlanan meyve yeme  töreni mutarap, eğlikap, dalkıran, iskonoz, karakutap, koçinap, kurap, kalandırap, iskolop ve komes armutlarının yenmesi ile devam ederdi. Bu törene hayvanlarda yoğun olarak katılırdı. Kendi olgunluğundan, yer çekimi ve rüzgar etkisi ile yere düşen armutları inekler yerdi. Ve bu armut çeşitliliği içerisinde yoğun olarak arı ve sinekler, kendi ses özelliği ve desibeli eşliğinde bir açık alan gösterine katılır edası ile ağaç altında bir araya toplanırlardı. Rüzgarla birlikte kardeşlerimizle beraber yatarak, sıkıca birbirimize sarılır, ona karşı örgütlenir ve rüzgara, gücünün bizi yıkamayacağını anlatır bir pozisyon alırdık.
 
Vadimizde gerçek anlamda karşılıksız olarak iyiliklerin yapıldığı ve yaşandığı yıllar. Tırpan dövebilelenin bedava tırpan dövdüğü, orak bilediği, keser, kazma sapı yaptığı zamanlarda, Şamlının Hamit Amca ile Kuyoğlunun Fuat Amcanın fındık çubuğundan, çok üstün yetenek gerektirecek şekilde gazel sepeti yaptığı bilinmekte. Gazel sepeti üretimi ile beslenme arasındaki doğal zincir tüm Lyod ve standart kuralları ile fabrika koşullarında üretilen zincirden daha güvenilir ve daha kaliteli idi. Gazel, hem ahırda kışın koşullarında yaşayan hayvanların yatağı olur hem de hayvanların dışkıları ile birleşerek ahminlerin, çayırların doğal organik gübresi halini alırdı. Ve bu gübrede yine kadınlarca özel kebre (gübre) sepeti ile taşınırdı. 
 
Kışın sıcacık ahırlarda yatan hayvanları ziyaret eder, onların huzur ve mutluluğuna tanık olurdum çocukluğumda. Çoğu kez ahır kapısı açıldığında yiyecek veya su geldiğini hisseden bilen hayvanların bağırması sevinç nidası ve merhabadan öte özel bir iletişim sesi idi sanki. 
 
Köyün muhtarı ve yaşlılarınca yılın sonbahar mevsiminde ne zaman gazele gidiliceğinin tarihinin belirlenmesi, nezrin bozulması olarak adlandırılırdı. Bu karar cami hoparlöründen vatandaşlara duyurulurdu. Çoğu zaman kestane, fındık kızılağaç benzeri ağaçların dökülen yapraklarının toplanması ve taşınması fındık çubuğu sepetleri sırtlarda komşularla birlikte topluca yapılırdı. Bu toplama ve taşıma işi de törensel bir havada olurdu. Belki bu tarz şeyler yapılmıyor artık , ama vadi insanın belleğinde bu dönemsel törenlerin çok sıcak olarak yaşadığını biliyorum ben, bende olduğu gibi. 
 
Gazele suyun başına, çeşmelere, kutaasa, ısırlığa, helumun koruğu ile bir çok koruğa gidilirdi. Yapraklar elle lokal olarak V biçimindeki kesitte sumandarı denilen çukurda toplanırdı. Gazel sepetine konulan yapraklar ayakla sıkıştırılıp çokça taşınması amaçlanırdı. Gazel toplama esnasında ağaçlık eğer kestanelik ise ayrıca kestane toplanır. Eve getirilen gazellerin katoya konulmasından sonra kestaneler kuzinede veya suda pişirilerek yenilirdi. 
 
Vadide artık harmanlar yapılmış, çimenler biçilmiş, çıktık yaylaya indik köye diyaloğu da bitmişti. Yaprak toplama yerlerinin eğimi yüksekti. Ağır sanayi işçilerinin kaza geçirmedeki ilk riski sayılan kayarak düşme riski gazel toplayan kadınlar içinde aynı riski taşıyordu. Eğer gazeller sepete uygun uniform yerleştirilmezse sepetin ağırlık merkezi bozulur, düşme ve yuvarlanmalara neden olur. Tıpkı küçük ablam Süheylanın yuvarlandığı gibi. 
 
Ama Ahmet Ağanın Osmanın kızları olan Behiye haladan daha küçük olan Çevriye halanın çalimoyurda  yuvarlanması trajik bir sonuç doğurmuştu. Çevriye hala sağır olmuş ve sakat kalmıştı. Uzun zaman bu iki kız kardeş yaşamlarını beraber paylaşmıştı. Çevriye hala, otoriter sert mizaçlı ablasından çekinir bir şekilde sürdürdü yaşamını. Hazanın verdiği hüzün gibi bunları hatırlamak. Topaçın dönme yeteneğindeki yetenekle, mutlulukla dönseydi keşke bütün mevsimler. Hafızamız mutluluğa, sevgiye kenetlense ve orda tutuklu kalsa hep.
 
Nesif Yusufun tövbesi olsun ki hep sevmeliyiz doğayı. En az Haçanoğlu Yaşar Abinin Babaannesi Emine Halanın tereyağa olan ilgisi ve sevgisi kadar. Alindakkaya hızlılık içerisinde doğaya olan bağlılığımızı, sevgimizi, tutkumuzu, minnetimizi. bilumum insanı görevlerimizi yerine getirmeliyiz. 
 
Vadinin rüzgarı gizlice sevgi esintileri öfüruyordu kulağımıza. Biz bu sevgiden beslendik. Doğa yeşilli yapraklardan bezeli bir başka hüznün mevsimine atansa bile. Yeşilin sarı ve kahverengiye dönüştüğü tablomsu manzara. Bugün bile hepimize anılarımızı hatırlatıp tekrarlatıyor. Ve ben bu anılara çok bağlıyım tüm benliğimle, Ülkeme ve İnsanıma duyduğum bağlılık gibi.
 
Hazan vaktinde ağaçların altında ve tüm vadi doğasında ayaklarımıza sonbaharın hüznünü yansıtan gazellerin dokunuşunda, hayatımızı sorgulamalıyız hep. “Değer mi mutsuzluğu ve sevgisizliği seçmeye, bu hiçlikte hayatımızın hazan olduğunu, hayatın bir ağaç yaprağı yeşilinden daha kısa olduğunun bilinci ile bile bile”
 
Rüzgarın getirdiği Fırtına, hortum, kasırga şeklindeki hava akımı ile İkizdere vadisindeki ve tüm Ülkemizdeki kötülüklerin dağılmasını bekliyorum. Ayrıca gazel yaprağının tekrar gübre olarak toprağı besleyip vadinin yeşille örtündüğü yeni bir ilkbahar başlangıcını umit ediyorum. 
 
Sevgi ile.
 
Nizamettin BİBER
Uzman İnşaat Mühendisi 
 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..