Wanted 2

Filmin ana teması, öldürülmesi gerekenlerin öldürülmesi. Bunu, bir dokuma tezgahının ikili kodla verdiği adları öldürerek yapıyorlar.

Baştan büyük bir teknik hata var:

Bunu yapan tarikat 1.000 yıllık gösteriliyor. Ancak, 1.000 yıl önce ‘J’ ‘I’ ile, ‘U’ ‘V’ ile yazılıyordu. Yani, o zamanki Ivan, şimdiki Juan oluyor. Bu da, yanlış insanı öldürmek demek. Bir de, aynı adı taşıyan binlerce kişi olabilir. Hangisi öldürülecek?

Gelelim işin felsefesine:

Bir dokuma makinası, öldürülecek kişilerin adlarını kodluyor. Bu metafizik bir gönderme: Tarih bir dokudur.

Sorun, öldürülecek kişini neden öldürüleceğinde.

Stalin öldürülseydi, ne olacaktı?

Lenin ve/ya Troçki, çok daha büyük kıyımlar ve yıkımlar yapacaktı. Özellikle Troçki, Kronstadt 1921 ile ünlüdür.

Einstein öldürülseydi, ne olacaktı?

Görelik kuramı olmayacaktı. Böylelikle bizler, onun 500 yıl ertelediği, ışık hızından hızlı yol almanın denklemini belki kurabilmiş olacaktık.

Dolayısıyla, filmin ana teması, bunu yapmayı istemeden, öldürebilme gücü ya da daha çok öldürme gücü oluyor. Bu, tarihi değiştirmek olarak gösteriliyor.

İnsan öldürmek çok kolay. Kayıtlara cinayet olarak geçmeyen binlerce trafik kazası, tıp hatası, devlet kastı aslında cinayet.

Öldürme zevkini yaşamak isteyen biri, büyükkentlerde, özellikle gece, özellikle kalabalık yerlerde, hiçbir iz bırakmadan, tek tek binlerce kişiyi rahatça öldürebilir. 100’ün üzerinde yapan da çok zaten.

Da, bunun ne anlamı var? Yaşamdaki bedensel ve zihinsel işlevi, bir mikroorganizmadan düşük olan, milyonlarca kişi yaşadı, yaşıyor ve yaşayacak. Bunları öldürsen ne olur, öldürmesen ne olur? Tarihin nesi değişecek?

Öldürmek keyifli midir?

Öyle olduğundan eminim.

Ancak, öldürerek tarih belirlenmez. Cengiz Han bile, on milyonlarca cesetle bunu beceremedi.

Bekmambetov, iyi-kötü ayrımından, gücün yanındaki entelejensiya ayrımına varmış.

Olağandır, tarih onun gibi yanlış seçim yapan sanatçılarla dolu: Naziler’i destekleyen dışavurumcular gibi...

Artık: ‘Unwanted Bekmambetov’...