Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '09

 
Kategori
Siyaset
 

Yanılmışım!

Yanılmışım!
 

Kaynak: Yazdığının arkasında duran ben!


“Yok artık, bu kadar pişkinlik olmaz!” diye düşünmüştüm, konunun bu denli uzayacağını dahi düşünmemiştim, ne yalan söyleyeyim, öylesine bir nabız yoklama, belki bir parça ortalık karıştırma zannetmiştim, yanılmışım!

Yani, açıkçası, parsel parsel satılan topraklardan, yabancı sermayeye devredilen işletmelerden sonra ve hattı zatında artık çoluk çocuğun dahi oyunlarına malzeme olduktan sonra, inanın, tüm samimiyetimle söylüyorum, “Mümkün değil, cesaret edemez böyle bir şeye, hiç kimse!” diye düşünerek, konuyu hafife alıyordum!

Nasıl desem, hakikaten, hani bir laf vardır “Cahil cesareti” denilir, böyle bir durumdu benim için resmen ve o yüzden “Yok artık daha neler!” deyip durdum, bunca gündür, “Olmaz canım artık bu kadar da!” diyerek, meğerse kendimi avutmuşum!

Ne bileyim, yani, herkes bildiği gibisini doğru sanıyor…

Pek yanılmışım!

Önce kendimden, sonra da sizlerden özür dilerim!

Yoksa, anlasaydım hani peşinen, bunca gün böyle sakin kalabilir miydim?

……

Ahmet, Mehmet çalışacakmış mayınlardan arındırılan topraklarda, başka türlüsünün olması muhtemel mi, yani?

Hani, işgücü düşük bir ülke oluruz, öyle çok istihdam talebimiz olur ve bunu karşılamaya yetemezse eğer toplumumuz, hatta öyle çok çalışma alternatifleri olur da çalışma yerlerini beğenmeme gibi bir durum söz konusu olur, ah, bu lafı ancak ben öyle anlarım!

Bizler yurt dışına işçi gönderme durumunda kalan bir toplumun bireyleriz, nedenini gayet iyi biliriz!

Elbette yurt genelinde her alanda Ahmet, Mehmet çalışacak, farklı bir lüksümüz ya da gereksinimimiz mi var?

Ahmet ve Mehmet’in patronlarının ille de yabancı olmasının bir gereği mi var peki?

Yani neden ve niçin?

Bu, hükümet tarafından bir özeleştiri midir, bizler beceremiyoruz bu işleri anlamında!

Ayol, bana bıraksalar hallederim!

Ben gibi, ki matah biri olduğumdan değildir, binlerce işinin ehli insan var, ben bile diyorsam, az buçuk aklı selim her bir kişi kotarabilir zaten!

Neden ille de yabancı sermaye?

Neden kiralamak?

Yetmedi mi satıp savmak?

……

Mirasyedi dayılar, amcalar vardır, her birimizin anılarımızda; et, diş, tırnak ile elde edileni harcarlar pek rahatça, genelde onların çocukları ve torunları yokluk içinde yaşarlar, sonraki nesiller sıfırdan başlarlar!

Etleriyle, dişleriyle, tırnaklarıyla yoktan var ederler ve teslim ettikleri nesiller gerektiğince değerini bilmediklerinden har vurup harman savururlar…

Farkında mısınız, bu işler böyle döner!

……

Bilinç, tarihin tekerrürünü engellemeli oysa diye düşünürüm, yoksa bu akıl ve yürek bizlere boşuna verilmemiş olsa!

……

Milliyetçiliği pek sevemedim, hoş, hangi akımı tam olarak sevebildim ki!

Bir tek özgürlüğü, onu da, bir diğer bireyin özgürlüğünü kısıtlamama koşuluyla!...

……

Bir millet, bir halk, yaşadığı toprakları işlemekten aciz midir, sorarım sizlere?

Bir hükümet, yani en basit anlamıyla yaşanılan topraklar üstünde yaşayan bireylerin, yani vatandaşların maddi manevi korumasını üstlenmemiş midir?

O topraklarda yaşayan kişilere işçi ve işveren anlamında destek vermek asli görevi değil midir?

Yoksa ben mi bu konuları iyi bilememekteyim?

Yine mi yanılıp da özür dilemeliyim?

……

Hiç kimse kusura bakmasın, burada konu ne tam anlamıyla siyasi ne de salt toplumsal, naçizane görüşüm şudur ki: Türkiye Cumhuriyeti’ne kayıtlı hiçbir vatandaşın bu işi kotaramayacağına olan bir inanç olarak bakıyorum bu duruma ve iş kolum ihracat, lojistik, İngilizce öğretmenliği, bankacılık olmasına rağmen ben bile kalkarım bu işin üstesinden derken, bir hakaret olarak algıladığımdandır tepkim, yoksa bana kalana kadar bu işleri kotaracak ne işinin ehli kişilere sahibiz!

Haa, bu arada, Ahmet, Mehmet’e bir de Gülgün’ü ekleyin lütfen, bunca deneyime rağmen, batan şirketten sonra hali hazırda iş bulamamaktayım pek sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan!

Birçok yeterli kişilerimiz yurt dışındaki hastaneler, şirketler, üniversiteler tarafından değerlendiriliyor ve bizler burada onların basına yansıyan başarılarından oturduğumuz yerde pay çıkarmaya çalışıyorken, hatta üstüne üstlük bir de yerme hakkını kendimizde bulup “Oralara hizmet vereceğine burada otursaydı ya!” tarzında salak sepelek konuşuyoruz ya…

Daha ne anlatayım, ne diyeyim?

“Anlatılmaz, yaşanır!” diyordu bir reklam, hangisiyse artık, aklımda adı kalmamış, bu da öyle bir şey işte!

Milliyetçi değilim, laikliği, her şeyden önce hümanizmi savunurum, nüvem böyle, bana ne ırktan, dinden, mezhepten!

Bir şekilde dünyaya gelmişim, olabildiğince kavramaya çalışıyorum; bir ben daha yok, bunu biliyorum ama benzer çok, ya da benzemeyen, becerebildiğimce kendimi tanımaya çalışıyorum, hala uğraşıyorum, hala ne için var olduğumu sorguluyorum!

Şu an itibariyle tek bildiğim birbirine benzer ancak aynı zamanda benzersiz olan varlıklarız, evren içinde tek olduğumuzu sanırsak, bence yanılırız, ve bilmem ki kim neyin kavgasındadır bu durumda?

……

Tek istediğim, yaşarken, birilerinin özgürlüğünden, yaşamından, keyfinden çalmadan özgürlüğümü, varlığımı, keyfimi yaşamak!

……

Yaşadığım ülkenin, vatandaşı olduğum, vergilerini ödediğim, Telekom, elektrik, su vesaire ile diyetini ödediğim, ki ne zor şartlar altında olabiliyor zaman zaman, hiç kimse kusura bakmasın ki, vatandaşlık ve birey hakkımı çiğnetemeyeceğim!

Yaşadığım ülkede bunca birikimime rağmen iş bulamıyor isem, en basit anlamıyla, bir başka ülkenin vatandaşının benden daha önemli olmasına katlanamam!

Benden daha verimli, daha adaletli, daha iş bilir ve yaşanılan bu topraklara saygılı ve sevgili olduğunu, kimse kusura bakmasın ki, kabul edemem!...

İmza: Gülgün Karaoğlu

Mayıs,28,09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..