Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '08

 
Kategori
İnançlar
 

Yaratılış 2

Yaratılış 2
 

Galaksi


İnsan melekler gibi sade, masum ve itaatkar bir varlık olarak yaratılmamıştır. İç dünyasına, takvadan dalalete, meleklikten şeytanlığıa kadar esneyebilecek bir özellik yüklenmiştir. Bu nedenle bütün hayatını; hem kendisiyle, hem de varlığını saran dış çevresiyle mücadele ederek geçirmek mecburiyetindedir.

O, zaman zaman duygularına, arzularına hakim olmasını gerektiren şartlarla karşılaşabilecektir. Dünya onunla birlikte aile, toplum, düzen, nizam, ahlak, iyilik, kötülük gibi kavram ve gerçekliklerle tanışacaktır. Kurallarla kuşatılmış sınırlı ve sorumlu bir hayatı olacaktır. Fakat o bunları daima aşmaya veya delmeye çalışacaktır.

Nitekim konuyla ilgili ayetlerde, "Kişiye ve onu şekillendirene(, ) Sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene and olsun ki(:)Kendini arıtan kurtuluşa ermiştir(.) Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir(.)" (Şems: 7, 8, 9, 10) buyrulmaktadır.

Üstelik yeryüzüne, zaaflarının merkezi olan nefsiyle ve onu hedef alan, kazanılmış düşmanıyla birlikte inecektir. Zira Allah'ın, "Adem'e secde edin" emrine uyması gerekenlerin arasında, o zamanın meleği olan, şimdinin şeytanı da vardır. Şeytan, kendisinin ateşten, (1) Adem'in ise topraktan yaratıldığını öne sürerek, daha aşağı gördüğüne saygı göstermeyecek ve bu yüzden lanetlenerek huzurdan kovulacaktır. (2)

Yukarıdaki ayetlere bakarak, insani yapımızı oluşturan iç ve dış özelliklerin, milyon yıllara uzanan bir evrimle gelişmediğini, varoluşumuzla birlikte ortaya çıktığını düşünebiliriz. İnsan dünyaya boş bir hafızayla gelir. Bütün bildiklerini sonradan öğrenir. Önceden verilmiş referans değerleri yoksa, iyi kötü demeden her şeyi kabullenebilir.

Bundan ötürüdür ki, insanın üstün değerleri öğrenmesine yani, ahlak eğitimine ihtiyacı vardır. Eğitim insandaki, kötülüklerden korunabilme, kurallara uyarak yaşayabilme iradesini güçlendiren bir eylem ve söylem biçimidir. Ve insanlık için vazgeçilmezdir.

İslama göre insanın maymundan dönüşerek değil de doğrudan, bildiğimiz biçimde yaratılmış olmasının da bir nedeni vardır. Kur'an bunu şöyle anlatır; " O (Allah) ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır." (Mülk 2)

Evrimleşmemiş olmamızın, mutasyona uğrayıp, rastlantılarla bu hale gelmeyişimizin açık gerekçesi işte budur. İnsan, özel olarak ve özellikle yaratılmıştır; çünkü imtihan edilecektir. O, diğer canlılardan farklı olarak, akılla ve aklının tasavvurlarını hayata geçirebilecek donanımla birlikte var edilmiştir. Yaratılış, zannettirilmeye çalışıldığı gibi, haydi rastgele, bir olay değildir.

Türlerin kökenine inip "doğal ayıklanma" ya baktığımızda, zürafanın uzayan boynundan, ispinoz kuşlarının biçim almış gagasından daha öte bir şey göremiyoruz. Çünkü olumlu mutasyondan sözedilebilmesi için, onun önceden meydana gelmiş olması lazımdır. Fakat konu edilen şeyin, canlıyla birlikte var olan bir özellik mi, yoksa bir evrim mi olduğunu kanıtlayacak bir makanizma ya da delil yoktur.

O zaman zürafanın boynunun, akasya ağaçları yüzünden uzadığı nasıl bilimsel gerçek oluyor? Aynı yörede bir çok hayvan türü varken, bu ağaca ilgi duyan tek hayvan neden zürafadır? Boynu zaten yaratılıştan uzun olduğu için olmasın! ...devamı var

(1)- "Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi." (A’râf 12)
(2)- "Allah onu (şeytanı) lanetlemiş; o da: 'Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay edineceğim' demiştir." (Nisâ 118)
Resim: www.felsefetasi.com/zamansizlik_ve_kader_gerc...

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..