Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '11

 
Kategori
Siyaset
 

YAŞ fotoğrafı üzerine zamanın ruhu okuması...

YAŞ fotoğrafı üzerine zamanın ruhu okuması...
 

Zamanın ruhu teslim alıyor bellekleri. Politikacı, köşe yazarı, televizyoncu yeni düzende pozisyon alıyor.

Başbakan YAŞ toplantısına başkanlık ediyor, eskiden olduğu gibi Genelkurmay Başkanı ile yan yana değil. Askeri ve sivil üyelerin masanın her iki yanına dizilmiş olduğu resimler sembol olarak medyaya servis ediliyor, köşe/yazar/yandaş takımı balıklama dalıyor fotoğrafa; demokrasinin kıblesi olarak kabul ettiği resme övgü düzüyor…

Bu kadar kolay, basit, sığmış demek!

Asker hizaya dizilince demokrasi şıp diye geliyormuş. Asker dediğin, günahı sevabıyla birlikte ülkemizin ordusu. Sanki işgal ordusu muamelesine tabi tutuluyor zamanın ruhuna uygun olarak.

Seçilerek gelenlerde milli irade!

NATO’nun en güçlü ordusu bu noktaya nasıl geldi, adeta işgal ordusu muamelesine neden reva görülüyor sorusunun yanıtını vermek için biraz gerilere gitmeye, irdelemeye gerek var.

Eski dünya düzeni yani iki kutuplu SSCB’nin çökmediği dünyada ABD’nin dolayısıyla kapitalist dünyanın koruyucu kalesi hatta jandarması rolü biçilen TSK yeni dünya düzenini kavrayamadı. Eski alışkanlıklarla türettiği iç düşmanlarla (Sol, bölücülük, irtica vb.) mücadele etme sakilliği ile devam ederken kapitalizmin yeni ihtiyaçlarını okuyup ona göre pozisyon alma yeterliliğini gösteremedi.

Yenidünya düzeninde eski tabirle jandarmaya değil, sermayenin dolayısıyla küreselleşmenin önünü açacak yol arkadaşlarına gereksinim vardı. Siyasi aktörler hazırdı ama eski alışkanlıklarını sürdürme yolunda direnen TSK’da; Kemalist, Avrasyacı, Ulusalcı karşı duruşlar, direnmeler devam ediyordu…

Zamanın ruhunu kavrayan entelektüel (liberal, yandaş) takımı pozisyonlarını alıyor, yeni dünya düzeninin tetikçiliğine soyunuyor fakat yazılan senaryonun karşısında duran yapılar ise bedelini Silivri’ye tıkılarak ödüyor.

Yaşananları, Başbakan’ın masanın başında tek başına oturmasının fotoğrafını demokrasinin amentüsü olarak sunanların zamanın ruhuna uymak yerine, süreci daha sağlıklı değerlendirmelerini beklemek sadece düş kırıklığı.

Medyada yer alan az sayıda kalemin gerçeklere, yaşananlara getirdiği sağlıklı değerlendirmelerinde onca gürültü arasında kaybolması, etkisizleşmesi kaçınılmaz.

Demokrasi temel hak ve özgürlüklerin kullanıldığı rejimlerin adıdır. Toplumda muhalif olanların seslerini duyurabilmeleri, hak arama mücadelelerinde hukukun yanlarında olduğunu görmeleri ancak demokrasi ile mümkündür.

Uygulanan küresel kapitalist politikaların yarattığı hak kayıpları, sosyal hakların yok edilmesi ülkenin daha demokratik bir iklime evrilmediğinin en yalın kanıtıdır.

İktidarı protesto edenlerin örgüt üyeliği ile ilişkilendirilip içeri tıkıldığı rejime dünyanın başka neresinde demokrasi deniliyor anlamakta güçlük çekiyorum.

Emekçilerin, geniş toplum kesimlerinin uygulanan politikaların sonuçlarını yaşamlarında olumsuz olarak görmelerine rağmen iktidarın her seçimde gücünü artırarak gelmesi derinlemesine araştırılması gereken bir olgu. Toplumun giderek daha da muhafazakarlaştığı, din olgusunun önemli rol oynadığını görmezden gelemeyiz.

Bu arada yaşanmış bir olayı özetleyeyim; Karadeniz’de bir köy, çeşme başında kovalarla su taşıyan yaşlı bir kadın. Dönem seçim dönemi. CHP’li partililer kadına yardım ederek sularını taşırlar ve seçimde kendilerine oy isterler. Kadın oy vermekten söz etmek bir yana “Ben bu su ile abdest alacaktım” der.

Kadının inancına göre CHP’lilerin taşıdığı su ile abdest alınmaz!

Anadolu’nun genlerinde, dokusunda inancın önemli bir yer tuttuğu göz ardı edilemez. Vatandaş oy verirken entelektüel çevrenin önermelerine göre değil kendi öznel değerlendirmelerine göre tercihini yapıyor.

Tabi burada ülkeyi bu iktidardan önce yönetenlerin basiretsizlikleri, yeteneksizliklerininde not edilmesi gerekiyor. Yıllardır gelecek kaygısı ile büyüyen kuşakların, yarın ne olacağına dair kaygıların, ekonomik belirsizliklerin, yolsuzlukların sonrasında politikayı profesyonel bir biçimde yapan iktidara açık çek verdiğini de söylemek gerekir.

Türkiye’de yaşananları demokrasi diye sunmak, askeri vesayetin yerine sivil vesayetin kurulduğunu görmezden gelmek, bugün M.Tezkan’ın zamanın ruhuna uygun yazısında söz ettiği gibi dikkatli okurun zekası ile alay etmektir.

2009 Yılının 30 Ağustos’unda askerin verdiği resepsiyonda yaşananları ”12 Eylülden kalma görüntüydü” derken, Erdoğan’ın tek adamlığına kıyısından bile eleştiri yöneltip dokunamamasının başkaca bir açıklaması yoktur.

Önümüzdeki dönem zamanın ruhunu kavrayamayan yapıların oyundan atılması süreci olarak devam edecek. Türkiye’nin küresel ölçekte biçilen rolü hakkıyla oynayabilmesi(!) için iktidarın geri adım atmasını beklemek saflıktan öte bir anlam taşımıyor.

Yeni Türkiye, ikinci cumhuriyet derken yaşananları sağlıklı değerlendirmek için at gözlüklerini çıkarmak gerekiyor. YAŞ toplantısından servis edilen adeta Erdoğan’ın Başkanlığında BYAŞ(Başbakanlık Yüksek Askeri Şura) fotoğrafının illüzyon olduğunu söyleyerek noktayı koyalım.

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..