Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '20

 
Kategori
Deneme
 

Yazı Hava Gibidir

Öyle bir durumdayım ki; ne okuyabiliyorum ne de yazabiliyorum. Daha doğrusu ne okuduğumu anlayabiliyorum ne de yazma zevkini tadabiliyorum.

Bu durumumu, ta yazının başında niye yazdığımı kısaca açıklayayım:

Yemeğe sevgisini katanlarınyemeği nasıl lezzetli olursa yazıya yazma zevkini katanların yazıları da öyle lezzetli olur. Ne demek istediğim anlaşılıyor değil mi? Evet, yazımızda, daha doğrusu yazılarımızda lezzet yok. Lezzetten başka ne ararsan bulunur.

Tabii, “Ancak arayan bulur.” “Hakikat aramakla bulunmaz; ama bulanlar aramasını bilenlerdir.” Bu yazdığım cümleler anonim midir, yoksa birilerinin vecizeleri midir? Her neyse konumuz bu değil.

Nedir konumuz? Ne olacak, hiçbir şey... Başta dedim ya, öyle bir haldeyim ki; konu monu düşünemez  oldum.

Ve... Epey zamandır, uğramadığım, daha doğrusu uğrayamadığım Milliyet Blog’a uğradım. Ve de şunları yazıverdim:

        Güneşimden kaç

        Süzme sözcükler (haiku) gözüne gözlük

        Sevginin sesini duydun mu sen

        Güzel anlar

 

         İki kadın arasında medcezir

        Tahinli ve cennet Hurmalı  pişmeyen buding tarifi

         Hadi gözümüz aydın

        Evlat

        ...

Şiir mi yazdığımı sandınız. Hayır değil. Blogun başında bazı yazılar tanıtılıyor ya, işte o yazıların başlıkları. Başlıklar kadar yazılar da fena değil. Bir daha bakayım dedim, bu kez başka yazılar. Bu tanıtım da fena değil.

Yeni Bloglar, Günün Çok Okunanları, Haftanın, Ayın Çok Okunanları... Yazarlarımızda Bu Hafta, En Son Yorumlanan Bloglar Vb. Ve de Editör'den Öneriler...  

Hepsine tık tık. Evet, tık tıkla geçirdiğim zamana acımadım. Yazılar damak zevkimize uygun. Ancak okunma sayıları çok, ama çok düşük. Sadece burada mı? Hayır, her yerde böyle. Esnaf diliyle söylesek nasıl olur bilmem. Söylüyorum işte; “İşler kesat”

Sadece blog okuyucuz kalmıyor, kitaplar da okuyucusuz. Bu arada kendi durumumdan da söz edeyim mi? Hani, ne olursa olsun yakınmayacaktınız, demeyin bana. Yakınmıyorum, söz açılmışken söylüyorum: Kitaplarım siftah etmiyor. Ya, “Benim kitaplarım bile siftah etmiyor.” Ben, şaka şaka, diyeyim. Siz de her şakının altında bir doğru vardır, diye anlayın.

Kim ne derse desin, bir yazarın blogları okunmuyorsa, kitapları satılmıyorsa morali bozulur. Araştırma mı yaptım? Hayır, kendimden pay biçiyorum. Okunurdu, okunmazdı; satılırdı satılmazdı diye pek fazla kaygısı, düşüncesi olmayan biri olarak moralimiz bozuluyorsa siz, gençleri bir düşünün...

Gençler dedim de, ekleyeyim. Bugünkü araştırmamda Milliyet Blog’larındaki gençleri takdir ettiğimi de ekleyeyim. Mutlaka yazmaya devam etsinler. Hiç unutmasınlar ki; insan yazarak daha çok düşünür; yazarak daha çok gelişir ve olgunlaşır...

Bir itirafta bulunayım mı?  Yazıya başlarken kafam hafif sisli ve yer yer yağışlıydı sanki;  ama şimdi güneş açıyor gibi. İşte bak, yazının böyle yararı da oluyor. Olmaz mı?  Yazı hava gibidir. Gibi de fazla diyebiliyorsunuz. Oh be, güzel bir nefes alıyorum...

Sabahattin Gencal, Çekmeköy-istanbul, 14.02.2020

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..