Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yazık oluyor bakkal ve diğer esnaflarımıza

Yazık oluyor bakkal ve diğer esnaflarımıza
 

Marketler, süpermarketler ve A’den Z’ye her şeyin bulunduğu AVM’lerin açılmasıyla beraber mahalle bakkallığı yok oldu.

Kredi kartlarıyla sanki bedavaymış gibi, hesapsız yapılan alışverişlerle, ödeme günü geldiğinde her şey ortaya çıkıyor.

Ayağını yorganına göre uzatmayan, bütçesinin kar-zarar hesabını yapamayan müşterilerin yaşamları zindana çevrilirken, zenginlerin varlıklarına varlık katılmaktadır.

AVM’lerde borç olayı yok, veresiye defteri yok, hatır-gönül olayı derseniz, hiç yok.

Varsa peşin paran ya da kredi kartın alışveriş yaparsın, yoksa açlıktan geberir gidersin.

Ne açlıktan ölürsen bir parça ekmek veren olur, ne yüzüne bir bakan olur, ne de susuzluktan ölürsen ağzına bir damla su döken olur.

Oysa 1970’lerde, hatta 1980’lere kadar devam eden mahalle bakkalcılığında öyle miydi?

Tanımasanız da, adını bilmeseniz de, bir kaç ay borcunuzu aksatsanız da; yine de durumunuza bakıp, halinize acıyarak size yiyecek, içecek ve gıda maddesi satarlardı. 

Çocukluğumuzdan hatırlıyorum. Mahallenizde adını bilmediğimiz, amca, dayı, ağabey diye seslendiğimiz, ismini bildiğiniz bakkallar vardı.

Ya şimdi? Şimdi çocuklarınızın amca, dayı diye hitap ettiği bir bakkal var mı?

Yok, hem de hiç yok. Olanı da zar-zor yakta durmaya çalışıyor, her an kapanmayla, kepenk indirmeyle karşı karşıya.

Köşede, kıyıda kalan bir bakkal amcamız varsa bile; ona da ancak çok acil bir durumda, AVM’lere gidemediğimizde ya da peşin paramız olmadığında, ufak-tefek bir şeyler almaya gideriz.

Hem” deftere yaz” deriz, artık ne zaman ödersek, hem de “Aman, ne kadar pahalı” diyerek memnuniyetsizliğimizi dile getiririz.

Görünen o ki, köşede kalan birkaç yaşlı bakkal amcamızın bu piyasadan çekilmesiyle beraber,  artık tamamen AVM’lerinin kölesi durumunda olacağız, dolayısıyla da bankaların borcunu ödeyemeyen müdavimlerinden olacağız. Eminim, buna hiç kimse karşı çıkarak “hayır” diyemeyecektir.

Münferitte olsa, mevcut bakkallar; bu girdaptan kurtulabilmek için, ayakta durabilmek için, bakkal tabelalarını, mini, midi, veya süpermarket olarak değiştirseler de, adapte olamadıklarından, kısa bir süre sonra iflas bayrağını çekmekteler.

Şimdilerde, hemen bütün mahallelere bir veya birkaç market, süpermarket açılmış durumda.

Bir an önce bu mahalle bakkalları desteklenmeli ya da birleşmeleri sağlanarak, marketler sektörüne, zincirine kurban edilmemelidir. Kendi ayakları üzerinde durmaları sağlanmalı, aynı eskiden olduğu gibi; “adını bile bilemediğimiz bakkal amcalarımız geri gelmelidir.”

İnanın, naçizane onları çok, ama çok özlüyorum.

Şimdi, size Osmanlıda bakkalların ne durumda olduklarıyla ilgili bir örnek verelim.

“…Peki, marketlerin olmadığı dönemlerde İstanbul’da durum nasıldı?

Osmanlı döneminde de varmış bakkallar tabii ki. Ancak bakkalların neyi satıp neyi satamayacağı belirliymiş o zamanlar. Öyle istediklerini satamıyorlarmış.

Üstelik hangi malı ne kadar kârla satacakları da belliymiş.

Esnafı kontrol etmekle görevlendirilen ihtisap ağaları, zaman zaman bakkalları da kontrole gelir, müşteriyi kandırmaya çalışanları cezalandırırmış.

Cezalar da öyle bizim bildiğimiz türden değilmiş üstelik.

İhtisap ağaları bakkallara falakaya yatırma ve hatta kulağından asma gibi cezalar verirlermiş. Bakkal sayısı da kontrol altındaymış o zamanlar.

Özellikle Tanzimat’tan önce mahalle halkından talep gelmedikçe bakkal açılmasına izin verilmezmiş.  (Kaynak: İstanbul’un 100 Esnafı / Uğur Aktaş)”

Peki ya şimdi?

Bir düşünün bakalım, ne kadar kandırılıyorsunuz?

AVM’ler de hangi esnafların hangi eşyaları satılıyor?

Yazık bütün esnaflarımıza, hem de çok yazık!

 

Kerim Baydak

kbaydak61-artan@hotmail.com

Not: Resim netten alıntıdır

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..