Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '20

 
Kategori
Blog
 

Yazma Kriziniz mi Tuttu Yine?

Olur, olur, geçer. Üzülmeyin, darlanmayın. Sürekli yazma alışkanlığı edindiyseniz eğer, yazı krizinden kurtulamaz bünyeniz. Yazmadan duramazsınız. Bir şeyler çiziktirmeden edemezsiniz. Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar. Kendimden biliyorum efenim: Kalem oynatmadan bitiremezsiniz başlayan türbülansı. Yazmaya direndikçe, kıvranır durursunuz. İçiniz içinizi yer. Kabınıza sığamazsınız. İyisi mi kağıdınızı, kaleminizi bulun. Bilgisayarınızı açın. Bizim ilacımızdır yazı. Bilen bilir ne dediğimi.

Kiminin ağlama krizi tutar, kiminin gülme. Kimi öfke nöbetine tutulur, kimi heyheyleri çağırır üstüne üstüne. Benim gibi kafası kırıklarsa, yazı krizine girer sık sık. İçini defterlere dökmeden huzurlanamaz.

Kimi çay, kahve krizlerinden muzdarip. Kimi sigara, alkol, uyuşturucu bağımlısı. Kimi tiner çeker burnuna, kimi egzoz kokusunun hastası. Bizim derdimizse tektir: Yazı krizimize şifa bulmak. Bir şekilde yazmaya başlayıp, dermanımıza kavuşmak…

Normal, sıradan biri,”Yazı krizi de neymiş ayol? Kafayı mı yedin gardaş?” diyebilir. sadece yaşayan bilir olan biteni: Harflere değmeden teni, sözcüklerle başlamadan dansı, ard arda  sıralanmadan cümleleri… Dindirilemez, bitirilemez çektiği çile. Yazmadan çıkamaz girdiği derin bunalımlardan; yazan.

Bazısı, mutlu insan yazamaz, yazı mutsuz adamın işi/kadının uğraşı, der mesela. Benmse umrumda değildir böyle diyenler. İçimden ne zaman gelse, yazarım. Bazı vakit sık sık, peşpeşe, bazı vakit uzun aralarla... Yazıya zorlamam kendimi. Ama ilham perim geldiğinde… Boş bırakmam, geri çevirmem kendisini. Ne de olsa centilmeniz! Kapına gelen, yanına uğrayan hanfendi, geri çevrilmez. O kurcalayıp kurcalayıp dürtükledikçe, gıdıkladıkça yaratıcı yanlarımı… Akışına bırakırım kalbimden, ruhumdan gelenleri. Ne kriz kalır bunu yapınca ne bunalım. Ne iç sıkıntısı tanırım böyle anlarda ne yalandan mızmızlanmalar. Tek yaptığım, yazmak. İstediğinde gider perim. Bilir, özgürdür kanatlanıp uçmakta.

Ve görüyorum ki: Yazdıkça yazasım gelir, içim açılır. Yazdıkça özümle barışırım. Yazı kendime getirir beni, Yazı benliğimi buldurur, varlığıma sonsuz, uçsuz bucaksız, yürünecek yeni yollar açar, yepyeni hazlar tattırır, daha önce farkına varamadığım sonsuz duygular, nice anlamlar katar benliğime.

Yazı kriziniz mi tuttu yine? Gözünüz seyirip kalbiniz çarpmaya, eliniz ayağınız uyuşmaya, başınız dönmeye,  kendiliğinden oynaşmaya, dolaşmaya mı başladı hisleriniz; içinizde? Salın gitsin onları anasını satayım! Nasılsa daha iyiye, daha güzele götürürler kanmış, susamış yanlarınızı. Nasılsa şen şakrak hale geleceksiniz sonunda.

Oturun masanıza. Kurulun şöyle en sevdiğiniz köşeye. Ve gerekeni yapın lütfen. Başka çaresi yok ki! Siz sözcüklerle söyleşmeden, tümcelerle ahbap çavuş olmadan bitmez bu çalkantı. Hem ne tatlı bir çağrıdır o. Hangisi mi? Yazının size yaptığı canım işte: “Gel yamacıma şöyle. Söyle bana derdini!” komutuyla başlayan hitabına diyorum… Anında kulak kesilin. Tez elden uyup uyum gösterin. Mutluluğun en kestirme şeklidir fikirlerin resmi geçiti. Hiçbir şey bizi düşündüklerimizi söylemek kadar keyiflendiremez. Anlatılmaz, yaşanır bir coşkudur bu. Yalnızca o krizin tadına varanların anladığı.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..