Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '19

 
Kategori
Kitap
 

Yeni'ye Doğru, Emre Ertegün

Emre'nin kitabı, bir arkadaş vesilesi ile elime geçti. Kitabın kapağı, içine doğduğumuz dünyaya dair pek yalın bir manzarayı oldukça sade ve net bir biçimde gözler önüne seriyor; dünyanın soğuk ve sıcak yanı, sevgi ile titreşen ve korku ile gözüken yanı; aynı anda ve doğrudan resmedilmiş. Çizenin eline sağlık. Büyük, soğuk, mezara benzeyen, siyah-beyaz beton bloklardan, yeşil yaprakları olan ve yaprakları gökyüzüne doğru uzanan bir tek ağaca dönüşüyor yollar.. Heyhat, bu manzara kaçımızın tüylerini diken diken eder o tartışılır tabii ama ben kesinlikle onlardan biriyim.

Kişisel hikâyeleri hep sevmişimdir. İnsanın bizatihi yaşadığı deneyimleri/farkındalıkları ve temaslarından doğan 'kendi öyküleri', hem kendisi hem de arkadan gelenler için, yolu aydınlatan önemde ve çok değerli! Altını çize çize diyorum ki; insanın kendi değişimi ve dönüşümü,ancak kendi deneyimleriyle mümkün olabilir. Bunu bizzat hissedenlerden biriyim.

Fiziksel sınırlar, psikolojik sınırlarla birlikte genişler, malum. Ve bu birlikte genişleyen şey bizi de genişletir. Dar çerçevelerden hayata bakıyor olabileceğimiz gerçeği ile yüzleştiğimizde içimizdeki ve dışımızdaki dünya ile olan ilişkimiz de değişir. Denemesi kolay, heyecanlı ve sürpriz dolu! Dünyayı, başkalarını, yaşamları, filmleri izlerken, düşünceleri, fikirleri irdelerken, kitapları okurken, algımızla yem olduğumuz bir bombardımanın, bir gürültünün içinde tüm bu olanın, bitenin 'neresinde durduğumuzu' anlamak için 'kendimizi yaşamak' ve 'yaşayarak bilmek' zorundayız. Gözlemlerimizi, içselleştirdiklerimizi, kendimizden fersah fersah uzak bulduğumuz durumları hayatımızda ifade etmiyorsak, deneyimlemiyorsak, gerçekten yaşamıyorsak bir faydası dokunmuyor; hem insanın kendisine, hem de bütüne..

Keza bu kitap da 'bir dönüşüm hikâyesi'. Görünce tanıdım onu.. Okudukça Emre'nin hissettiklerini gerçek ve samimi bir dille, doğrudan sohbet edermiş gibi ortaya sermesini sevdim. Aynı izleri takip etmemiz, aynı yollardan kendi başkalıklarımızla geçmemiz ve birbirine çok benzer hisleri taşıyor olmamız pek çok şey anlatıyor. Öyle ki 'bir yol' beni çağırdığı gibi onu da çağırmış. Bizi çağırdığı gibi başkalarını da çağırıyor/çağırmakta.. Davete uyup yola düşenlerin yolu elbette ki bir yerlerde kesişir. İşte bu kesişme, benim için anlamlı bir rastlaşmadır. Keza, her birimizin öyküleri benzer dürtü, düşünce, his ve sezgilere rağmen kendine özgü ve benzersizdir. Onun kitabını okurken bu benzeyen ve benzemeyen durumları görme fırsatını yeniden yakalamak bana keyif verdi. Benim takıldığım yerlerden onun takılmadan geçmesi, benim göremediğim çözümleri onun görmesi ise tekrar tanık olduğum üzere perspektif ve açıların kişiden kişiye değişmesiyle birlikte, tam da her birimizin yaratıcılığının benzersiz olduğunu gösteriyor. Bu yaratımı bizzat deneyimlerken aktaran bir insanı izlemek, dinlemek, anlamak ise pek kıymetli. Eline sağlık Emre..

Emre'nin bu kitabı neden yazdığı üzerine, kitabından önemli bulduğum birkaç alıntıyı burada paylaşmadan kitap hakkında söylediklerim eksik kalacak;

''Ben dünyanın güzel bir yer olmasını istiyor ve bunun hayaliyle yaşıyorum. Bu durum eskiden de çok farklı değildi ama son yıllarda yaşıyor olduğum dönüşümle anahtarı bulduğumu hissediyorum. Kapıyı açan anahtar, işe 'kendimle başlamak' oldu. Toplumsal sorunlara, siyasete ve gündeme odaklanarak, bir sürü sorunla mücadele ederek hayal ettiğim güzel dünyayı kuramayacağımı, bütün bunların enerjimi sönümlendirdiğini fark ettim. Şehirde yaşayıp bu sistemin içinde kalarak bir şeylerle -kendimce- mücadele ederken; yürüyüşlere, mitinglere gidip gündemin içinde erirken, toplumsal sorumluluğumu yerine getirdiğimi düşünüyordum ama şimdi öyle geliyor ki yalnızca kendimi tatmin ediyormuşum. Bunu ancak şimdi, geriye baktığımda görüyorum tabii. O zamanlara, bugünden baktığımda gördüğüm şey, bir zamanlar peşinde koştuğum şeylerin dünyaya katkısının yok denecek kadar küçük, kendimi gerçekleştirme yolunda ise neredeyse etkisiz oldukları..

Bunun aksine şimdi 'kendime' bakarak, sevdiğim şeylerle ilgilenerek ve enerjimi olmasını istediğim şeyler için kullanarak kendi güzel dünyamı kurabildiğimi görüyorum. Üstelik ilham alanlar, cesaret alanlar, etkilenenler de çok oluyor böyle olunca ve diğerlerine olan etkim de büyük oluyor aslında. Yani, seçtiğim yolda, bireysel düzlemde mutlu oluyor olmakla birlikte tam da bu nedenle bütüne olan etkim de çok ama çok daha büyük. Bunu açık bir şekilde görüyorum. Bir kısım insan bu şekilde yaşadığında ve kendisi üzerinden ilerleyip 'kendi gerçeğinin' peşinde koştuğunda, kendilerine ve dünyaya daha fazla hizmet ettiklerini halihazırda görüyor, şahit oluyorum. Daha fazla insan bunu yaptığında ise -yakın ya da uzak bir gelecekte- bir gün büyük çaplı bir gelişimin de gerçekleşeceğini biliyorum. İşte bu kitap vasıtasıyla, dikkati kendimize vermenin ve işe kendimizden başlamanın önemini haykırmak ve okuyanların bunu gerçekleştirebilmeleri için ihtiyaçları olan cesareti -yine kendi içlerinde- bulmalarına destek olmak istiyorum.''

Ve Emre'nin can-ı gönülden katıldığım bir tespiti daha var; ''kişiler, inanmadıkları bir hayat sürdükleri, kendileri ile çeliştikleri sürece dönüşüm, nasıl mümkün olabilir!''

'Dün ve bugünden kalanlar ve yarın' başlıklı yazısı ise yine çok kıymetli tespitlerle bir referans olarak burda dursun;

''30+1 yılda( son 1 yılı ayrı yazasım var) epey şey gördüm, farklı deneyimler edinme şansım oldu. Kitaplar okudum, filmler izledim, ülkede ve dünyada katliamlara ve çok boktan olaylara, nadiren de güzelliklere tanık oldum. Bazen çok umut dolu, bazense tam tersi hisler dolaştı içimde.

Tüm bunlar ve özellikle son bir yılın sonucunda -tam da şu anda- bugüne ve yarına dair neler geçiyor aklımdan biliyor musunuz?

Büyük çoğunluğumuzun hayatlarını boş yere harcadığı,

Sadece ve sadece kiramızı ve faturalarımızı ödeyebilmek, beslenmek ve barınmak için, yani sadece olmazsa olmaz temel gereksinimlerimiz için tüm hayatımızı ipotek altına alıp b..a çevirdiğimiz,

Yedi iş değiştirdikten sonra ve ailem ve arkadaşlarım vasıtasıyla yüzlerce iş hakkında edindiğim bilgilerin bir toplamı olarak iş hayatının -ve aslında tüm sistemin- tam bir fiyasko olduğu,

Bütün bunların hem sebebi hem de sonucu olarak, aşırı ve gereksiz tüketimimizi gördüğüm,

Dünyanın, sadece insanların keyfi için kaynakları yağmalanası bir yer olmadığı, tüm canlılarla birlikte bir bütün olarak yaşamaya başlamamız için yarının çok geç olduğu, hepimizin acil kendi adımlarını atması gerekliliği,

Doğadan ve topraktan kopuşumuz ile kendimizden kopuş arasında çok önemli bağlantı olduğu, hatta belki de bu ikisinin tam da aynı şey olduğu,

Doğal yiyeceklerle beslenmenin hem vücut hem zihin hem de ruh açısından çok ama çok önemli olduğu,

Bu doğal yiyecekleri mümkünse kendimizin yetiştirmesinin daha iyi olduğu,

Hayatta sırtımıza binen tüm sorumlulukların bizi kamburlaştırdığı, çökerttiği, çöktükçe kafamızı kaldırıp bakmanın iyice zorlaştığı ve hatta imkansızlaştığı; bu nedenle kaybettiğimiz her dakikanın işleri daha da zorlaştıracağı,

Kendimizi bulabilmek için -mümkünse- tüm sorumluluklarımızdan sıyrılmamız gereken bir zaman dilimini kendimize borçlu olduğumuz,

Yazmanın -galiba- kendimizi bulabilmek için yapılacak en önemli alıştırma olduğu,

Başka bir dünyayı hayal etmenin bizi bir yere götürmeyeceği, hemen şimdi harekete geçmemiz gerektiği; Mülksüzler'de dendiği gibi devrim yapılamayacağı, devrim olunabileceği; kendi 'başka bir dünyamız'ı hemen şimdi inşa etmeye başlama gerekliliğimiz,

Aynı minvalde, Gandhi'nin dediği gibi, dünyada görmek istediğimiz değişimin kendisi olmamız gerektiği,

Vermenin güzelliği ve almaktan da korkmamanın önemi,

Kendine yeterliliğin büyük bir yanılsama olduğu gerçeği,

Hayatın topluluklar içinde ve dayanışma, birbirimizi tamamlama ile güzel olduğu gerçeği,

Tükettiklerimizle bağımızın kuvvetlenmesinin önemi...''

Emre, kendi deyimiyle 'coşkuyla çağırırken insanları bu tarafa' düşüncelerini kendi mutlu dünyasına formüle ederken durumların 5N1K'sını da çıkarıyor. Bu çağrıyı ömrü boyunca kuvvetle hisseden biri olarak dediği bu taraf'ın ne olduğunu biliyorum. Dediği gibi 'bu tarafa' geçen birinin diğer tarafa tekrar gidemeyeceğini, bu yolun dönüşü olmayan bir yol olduğunu da biliyorum. Nerede, kiminle, nasıl, neden ve ne zaman olduğu/olacağı ise gerçekten üstünde titizlikle durulması gereken, kişinin kendi izini sürmesini gerektiren, kendine özgü konular.

Belki Emre'nin kitabı bir gün, içten gelen bir itki ile kendi yolunuzu ararken veya yoldayken, benzer insanları ararken sizin de karşınıza çıkabilir, kimbilir!*

*‘Yeni’ye Doğru’ topluluk desteğiyle basılmış bir kitap. Yazarın kendi yayını ve piyasalarda bulunmuyor. Elden ele, candan cana dolaşıyor.

 

 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..