Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '09

 
Kategori
Öykü
 

Yurt kamçısı

Yurt kamçısı
 

yokluk ve bolluk!


BÖLÜM 2

Gözlerini koskoca bir yığının ortasına açtı. Ne olduğunu anlamayacak kadar küçüktü. Annesinin ona seslendiğini duyuyordu ama cevap vermekte zorlanıyordu. Bir an vücudundaki ağrıları hissetti ve neden canının acıdığını bile anlamış değildi. Annesi ona sesleniyor ama o yine cevap veremiyordu.

Her sabah öpücüklerle uyandırıldığı, mutlulukla gözlerini açtığı, annesine ve babasına her gün o oda da sarıldığı günler geldi aklına. Sanki bir rüyada gibiymiş, bir an o andan uzaklaşmak istedi ama yapamadı. Hala canı yanıyor, hala annesinin ona seslendiğini duyuyor ama cevap veremiyordu. Oldukça korkmaya başlamıştı.

Her şey 1990 yılında sabaha yakın vakitlerde meydana geldi. O sene büyük bir depremin olacağı hakkında birçok haber yapılmıştı. Tehlike altında olan yerler bizzat vurgulanarak, önlem alınması gerektiği konusunda uyarılmıştı. Kimi zaman insanların, kimi zaman ise bu işle sorumlu olan kişilerin sorumsuzluğu yüzünden, yüzlerce insan hayatını kaybetmişti orada. Zaman geçecek bu yaralar unutulacaktı, her şey kaldığı yerden devam edecekti ki hayat da bunu gerektiriyordu.

Herkesin hayat akışına devam ettiği bir günde, Karam da ailesiyle oturmuş yemek yiyorlardı. Karam her zaman ki gibi okulda yaptığı yaramazlıklardan bahsediyor, bunları gülerek anlatıyordu. Annesi yaptığının her ne kadar disiplinsizlik olduğunu bilse de oğlunun bundan çok keyif aldığı belliydi ve buda annesi Neriman hanımı çok mutlu kılıyordu. Neriman Hanım yine çok güzel yemekler yapmış, her şeyi özenle hazırlamıştı. Karam o gün bir şeylerin olduğunu anlamıştı sanki ve annesine “neden bugün fazladan bir şeyler yaptın anne” diye sordu. Annesi her ne kadar onun çok küçük olduğunu ve bugünün onun için çok önemli bir gün olduğunu hatırlamayacağını bilmesine rağmen;

-“Bugün size bir sürü şey hazırlamak istedim, zaten bütün gün evdeydim canım da sıkılmasın dedim. Belki dedenler falan gelir, onlarla otururuz, hem onlarda yer, demi oğlum” dedi.

Karam dedesini çok severdi ve onunla zaman geçirmek çok hoşuna gidiyordu, çünkü oda onunla çocuk oluyordu. Beraber çok eğleniyorlardı.

-“Anne, lütfen dedemi de çağıralım oda gelsin” dedi.

-“Tamam, anneciğim dedeni de çağıralım” dedi. Karam bunu duyunca çok sevindi. Havalara uçacaktı. Sanki dedesini günlerdir görmüyormuş gibi sevinmeye başladı.

-“Anneannemde gelsin ama tek kalmasın yazık” dedi.

-“Tabi ki oğlum anneannende gelecek.”

Karam yerinde duramıyor, son günüymüş gibi eğleniyordu. Sanki herkesi son kez görecekmiş gibi.

Babası ailenin tek çocuğuydu ve ailesini uzun zaman önce bir kaza sonucu kaybetmişti. Neriman hanımın ailesi Faruk beyi çok seviyor, adeta oğulları gibi davranıyorlardı. Neriman hanımın annesi Ayşe Hanım ve babası Ahmet Bey, Faruk’a her zaman oğlum diye seslenir, bir sorunu olduğunda her zaman arkasında dururlardı. Faruk Bey çocukluğundan bu yana onların ki gibi bir sevgiyi ailesinden bile görememişti belki.

Faruk Beyin annesi ve babası öğretmenlerdi. Faruk annesinin ve babasının öğretmenlik yaptığı Erzurum’da dünyaya geldi. Zor bir memleket olarak tanımlayacağımız bir yer olan burası, Faruk’un en zor anlarını geçirdiği ama belki de hiçbir yerde karşılaşamayacağı sıcak insanlarla karşılaştığı bir yerdi. Fakat Faruk buraları hiç sevmemişti. Her ne kadar arkadaşlarını çok sevse de, onlarla olmaktan çok hoşlansa da buralar ona göre değildi. Bunu daha yedi yaşındayken ailesine söylemişti. Faruk gün gittikçe sinirleniyor asabi bir çocuk oluyordu. Annesi babası olanlara bir akıl erdiremiyor, ne derlerse desinler Faruk onları dinlemiyordu.

 
Toplam blog
: 59
: 588
Kayıt tarihi
: 08.05.09
 
 

Hayata dair çok fazla beklentim var aslında, fakat bu beklentileri karşılayabilcek zamanı yaratma..