- Kategori
- Kitap
“Ağaç”ın sabrı için
Kitabımın önsözünü yazan Değerli Hocam Eğitimci/ Şair-Yazar Mustafa ÖZÇELİK'e teşekkür ederim.
IV. ESER HAKKINDA
Bütün çocukluğu ve öğretmenliğinin üçte ikisi Anadolu’da geçen bir insan olarak hep okumak ve yazmakta buldum kendimi. Dört yaşında karayollarındaki kilometre taşlarını okumakla başladı okuma serüvenim. Gazete ve kitaplardaki harfleri benzeterek yazar ve babamın bu harfleri seslendirmesini isterdim. Aslında okuma ve yazma eylemini aynı anda, kendi çabamla gerçekleştirdim, diyebilirim. İnanmazsınız, daha altı yaşına varmadan -henüz okula başlamadan- yarım sayfaya yakın yazılar yazardım; içimden gelenleri, ruhumdan geçenleri, üzüntümü, sevincimi, özlemlerimi, hayallerimi… Bana öyle gelir ki, “okuma” ve “yazma”, yani “YAZI”m beni bırakırsa; ben yaşayamam…
Lise yıllarında, küçük yaşlardan beri yazdığım yarım sayfa yazılar, ajandalarda sayfalarca günlüklere dönüştü. Bir gün anladım ki, yazdıklarımın yazı dilinde adı “deneme” imiş. İşte, onun için derim ki, “ben deneme yazarım”. Yazdım ama... Kırklı yaşlara kadar yazdıklarımı; yani “iç benimi” diğer insanlarla paylaşmayı hiç düşünmedim. Yıllar sonra Ankara’da Üniversite’den sınıf arkadaşlarımla karşılaşınca “kitaplarımın olduğunu” duyan arkadaşlarım çok şaşırmışlardı. Şaşırmakta haklıydılar; ailem, öğretmenlerim ve sınıf arkadaşlarım sürekli yazdığımı hiç bilmediler, görmediler ki…
Denemelerimi, ilk defa 2002-2004 yıllarında Kütahya Akis Gazetesi’nde “Şakayık” isimli köşemde yayınladım ve o ilk gün kızlık soyadım “İslam”la beraber, Rana İslam Değirmenci olarak okuyucuların karşısına çıktım. Denemelerimi okuyucuya sunduğum bu gazetenin yayın müdürü, benim Ticaret Lisesi’nde dört yıl Edebiyat derslerine girdiğim bir öğrencimdi. Bu durum da heyecanıma, bir de mutluluk katmıştı. Zaten, yazılarımı yayınlamak konusunda beni yüreklendiren de öğrencim olmuştu. Teşekkür ederim Mustafa SARAOĞLU. Yazdığım yazılara okuyuculardan, öğretmen arkadaşlarımdan ve yakın çevremden olumlu tepkiler alınca, yazımın “yüreğimden aldığım güçle” gün yüzüne çıkma vaktinin geldiğine inandım. Bu ilk tecrübeden sonra, yazı kulvarını daha profesyonel düşünmeye başladım. Artık, “yazı”mı insanlarla paylaşacaktım; ama, içimdeki o çocuksu, o amatör ruhu hiç öldürmemeye gayret ederek. 2011’de ilk kitaplarım yayınlandı. Ne hikmettir ki; bu ilk kitaplarım birer şiir ve hikâye kitabı oldular. Sanırım bunun böyle olmasının nedeni; “ben”i anlatan ya da “ben”in hayattaki izlerini, izlenimlerini yansıtan denemenin okuyucu ile paylaşılmasının zor olmasıydı. Bir yanım “anlat artık her şeyi” derken; diğer yanım ”benini, yüreğini, kendini nasıl rahatça anlatacaksın” diye soruyordu. Anladım ki, “yazmak”, yazımla okunmak ve yazdıklarımla anılmak istesem de, henüz “ben”imi paylaşmaya hazır değildim.
Hayatta daima “ol” denilen anın varlığına inanmış yüreğim; biraz daha beklemeliydi demek ki bir deneme kitabı için. Mart 2013’te artık, “o beklenen gün” geldi ve “ben, annelik, evlatlık, öğretmenlik, hanımlık, insanlık, kulluk; hepsinden öte “Allah’a, kâinata, yüreğe, insana ve güzele âşık”lık/maşukluk yönlerimi yansıtan 27 Deneme ile okuyucuların huzuruna çıktım. Denemeler, tam on beş senedir, yazdıklarımın arasından seçilmiş “yüreğimin ateş”i idi. Önce Nar Ağacı koyacaktım, kitabın ismini. (Çünkü bu denemelerin içinde “hayatı, aşkı, hikmeti anlattığım “Ağaç” denemesi bir Nar Ağacı idi; ve ben, bu ağacı vurgulamayı istemiştim, ilk deneme kitabımda.) Yayıncıma da ismi bu şekilde belirttim. Ama bir süre sonra yayıncım beni arayarak bu isimde bir kitabın çıktığını ve haberim olup olmadığını sordu bana. Elbette ki haberim yoktu. Çok üzüldüm, seçtiğim ismin değerli bir yazar tarafından benden önce seçilmesine. Daha sonra “Nâr-ı Beyza” isminde karar kıldık. Nâr-ı Beyza; “Ateş’in, yani iç ateşinin; ruhu / aydınlığı” demekti. “İç Ateşinin Aydınlığı”nı – ama sükût, tevekkül ve vakar içindeki aydınlığını- en iyi şekilde, dünyanın ve insanın yaratılışına en güzel sebep olan “Aşk“ anlatabilirdi. İlk deneme kitabım için denemelerimi düzenlerken, bir taraftan da “Nâr-ı Beyza” isminin doğuş hikâyesi de yavaş yavaş dökülüyordu yürekten kâğıda. Ve böylece- deneme kitabımın ismine atıfla- “Ateş Işık’a, Işık Ateş’e Âşıktır” hikâyesi yazı kervanına katıldı. Deneme kitabının adından doğan hikâye -en az- deneme kitabı kadar itibar gördü. Şükür. Bu husus da benim için ayrı bir sevinç kaynağıdır.
Şunu söylemeliyim ki; ilk Nâr-ı Beyza’mdaki 27 deneme, çok farklı zamanlarda kaleme alınmıştır. Okunduğunda hemen anlaşılacağı üzere, hayatta “insan” olarak bana biçilen kader, yol, fıtrat ve rolün (hatta farklı sahnelerdeki rollerin) izleri denemelerin yolunu/kaderini tayin etmiştir. Ve bu farklı zaman ve mecralardan olacak; denemelerin konuları ve üslûbu da farklılık göstermiştir. Yüreğimin “an”ı, “yazı”yı ve “hayat”ı okuma telaşı yakından tanındığında, bu farklılığın hoş görüleceğine inanıyorum. Ki, ben benimi -ilk benlik kitabım olacak Nar-ı Beyza’mda- bu çeşitliliği ile sunmayı, iradî olarak tercih etmiştim.
Nâr-ı Beyza yayınlandığında, kitabıma ilk ciddi ilgi, dikkat ve rikkati gösterenler; Yazar-Şair arkadaşlarım Sayın Mustafa SAKARYA ile Sayın Mehtap ALTAN olmuştur. Her ikisine de bana yazarlık yolunda verdikleri manevî destek için müteşekkirim. Kitabımı herkesten evvel okuyan bu iki değerli arkadaşım; hiç vakit kaybetmeden beni yüreklendiren, yönlendiren yorum ve önerilerini benimle paylaşmışlardır. Kitabın Edebiyat alanına katılmasından kısa bir süre sonra Mehtap ALTAN, benimle ve Nâr-ı Beyza’mla “HAKİKATE ROTA“ ismini verdiği, beni hakikaten geliştiren, bir söyleşi yapmış ve benimle kitap hakkındaki izlenimlerini paylaşmıştır. Kitabın hazırlanışında ve kitap çıktıktan sonra, kitabın “en güzel”e ulaşması için bana birçok konuda destek veren Sayın Mehmet Cemal PEKACAR Hocam’a, Eğitim danışmanı arkadaşım Sayın Bahattin BAYRAKTAR’a; kitabıma bir tanıtım yazısı yazan Eğitimci/Şair-Yazar Sayın Osman BAŞ’a da şükranlarımı sunuyorum.
Çocukluğundan beri yazı türünün inceliklerini bilerek/ bilmeyerek, ama her zaman “benliklerden” ve “anlardan” yürekten etkilenerek Deneme yazan benim için; Nâr-ı Beyza ile Server Vakfı’nda ilk defa okuyucularımla bir araya gelmek de büyük heyecandı. Hele ki, benim gibi bir ömür Anadolu seyyahı olmuş, Tuna Boylarına uzanan bir soyun “insan, yürek, ilim ve şehir” hasreti hep içinde olan, “benlik” ve “yol levhasının yazısı”nı okumaya, “anların yürekteki izin”e her daim âşık olan için, unutulmaz bir heyecan. Nâr-ı Beyza’mla, Anadolu’nun Kalbi Ankara’da Server Vakfı’ndan içeri girdiğim o hafta, (son üç yıldır beni saran Esma’ül-Hüsna’nın bendeki / hayatımdaki / ruhumdaki tecellilerini görme telaşım ile) El-Fettah haftamdı. Ve “ben’im/benliğim”im; ilk defa “yürek dilini”, “yürek kapılarını açarak”, yüreklere süzülecekti. Çok büyük heyecandı, çok büyük onurdu, “benim” için. Aynı zamanda, ben’im ve denemelerim için Yaratan’ın “ol” dediği hikmetli bir ândı. Kitabımla bana bu güzelliği yaşatan Server Vakfı “Bir Kitap Bir Yazar” Projesinin mimarları ve uygulayıcıları başta (22. Dönem Milletvekilleri) Denizli Milletvekili Sayın Ersönmez YARBAY’a, (yüreğime derin iz bırakan şehirlerden) Kahramanmaraş’ın Milletvekili Sayın Mehmet Ali BULUT’a ve projenin -o zamanki koordinatörü-, değerli dostum Sayın Rukiye AYDIN’a çok teşekkür ederim. Yürekleri fethederek, yürek kapısını açarak, kitabımı 12 Ekim 2013’te Server Vakfı’nda tanıtma şansını bulunca; kitap ülke içinde ve dışında büyük ilgi ve teveccüh gördü; bir deneme kitabı için kısa sayılabilecek sürede Nâr-ı Beyza’nın 1. Baskısı tükendi. Nâr-ı Beyza’mla beni konuk eden değerli Ağabeyim, Edebiyat Yaprağı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Ali Haydar TUĞ’a da teşekkürler. (I. Ulusal Kahramanmaraş Kültür ve Kitap Fuarı Edebiyat Yaprağı Standı/19-20-21 Aralık 2014) Bütün okuyuculara, akademisyenlere, yazar-şair dostlara, dostlarıma, meslektaşlarıma, öğrencilerime çok teşekkür ediyorum. Bana, gerek evde yazı yazarken, gerek kitap basımı sırasında, gerekse edebiyat etkinliklerimde destek veren, sabır gösteren, başta eşime, ikiz kızlarım Güller’e ve biricik oğluma da çok teşekkür ederim.
Yazı ve yazarlık, sabır işidir. Çok küçük yaşlarda atılan tohumların olgunlaşması ve Ağaç’a dönüşmesi zaman alıyor. Ve ağacın yeşil kalması, meyveye durması için, onu bir ömür özenle sulamak, beslemek gerekiyor. Bu bilinçle, okuyucularımın ve dostlarımın sayesinde, bugün şu elinizde bulunan Nâr-ı Beyza -2- “Ağaç”ın Sabrı’na kavuşmuş bulunuyoruz. Ağaç Denememe ve Nar Ağacı ismine olan borcumu “Ağacın Sabrı” ile ödeyebildiğim için sevinçliyim. İnşallah, kitabın bu şekli ile daha nice okuyucuya ve dinleyiciye ulaşabileceğim için de sevinçliyim. Zira, şükür ki, daha şimdiden yazımızı gözleyen vefalı dostlar var. Allah onlardan da razı olsun.
Nâr-ı Beyza -2- “Ağaç”ın Sabrı; aslında, Nâr-ı Beyza 1’in genişletilmiş ve yeniden şekillenmiş 2. Baskısıdır. Bu baskıda yaptığımız en önemli değişiklik; dikkatli okuyucuların ve değerli edip dostlarımın tavsiyesi üzerine yazılanların tekrar elden geçirilmesi ve gerekli görülen düzeltmelerin yapılmasıdır. Ayrıca “Ağaç”ın Sabrı’nda “Ağaç” denememizi birinci deneme olarak öne almayı; daha önceki denemelere “Nar Tanesi” üst başlığını verdiğimiz ve Mevlana Mesnevisi okumalarımız içinde etkilendiğimiz onlarca hikaye içinden seçilen dört hikâyeden ilhamla, “yürek” titreyişimiz üzerine kaleme aldığımız dört denemeyi eklemeyi uygun bulduk. Bunun ötesinde “Nâr-ı Beyza”mızda bir değişikliğe gitmeye gönlümüz razı olmadı. İnşallah, “Hayata Dair Denemeler”, Nâr-ı Beyza dizimizle (ve kısmetse yeni yeni çehreleri ile) devam ederken; gün yüzüne çıkmak için sırasını bekleyen “Eğitim” ve “Edebiyat” denemelerini de kitaplaştırabiliriz.
“Nâr-ı Beyza”mın ikincisine “Ağaç”ın Sabrı ile ulaşmanın bahtiyarlığını yaşarken, “yazı”mı tamamlamadan evvel; birinci kitabın önsözünü yazan üniversite kayıt gününden beri dostluğumuzun devam ettiği değerli arkadaşım/meslektaşım Sayın Emel BAŞARAN (TAŞKIN)’a; ikinci kitabıma “Sunuş” yazısı yazan -babamın, eşimin kitaplarına da önsöz yazma teveccühünde bulunan-, Edebiyat alanı çalışmalarımı daima destekleyen, zaman zaman edebiyat çalışmalarında yan yana yürüme güzelliğini de yakaladığım çok değerli Hocam Sayın Mustafa ÖZÇELİK’e, yayınlanmasında emeği geçen Birleşik Dağıtım Kitabevi’nden Sayın Muhammed ERBAY’a ve kitap kapağını tasarlayan Sayın Fazıl KARABAŞ’a gönül dolusu teşekkür ediyorum.
Tüm dostlarım ve okuyucularım! Beni sabırla okuduğunuz/ okuyacağınız için bahtiyarım. Yazım ve kitabım sizindir; sizinledir. Allah tüm yüreklilerin yar ve yardımcısı olsun. Yazısını “yürekten”, sabırla ve hayırlısı ile okuyanlardan olalım, inşallah.
Selam ve duam ile.
Not: Eseri kitapdenizi.com, kitapstore.com, kitapavrupa.com, pandora.com adreslerinden ve Ankara Birleşik Yayınevinden temin edebilirsiniz.
Ranâ İSLÂM DEĞİRMENCİ
MAYIS 2015
ANKARA