- Kategori
- Çalışma Yaşamı
"Anı yaşamak" geçmiş veya gelecek değil
İşimizi seviyoruz ( mu ?)
Hayatı Yaşıyoruz ( mu ?)
Çalışma hayatı içinde olan kişiler genelde yaptığı işten memnun olmaz. Daima, başkalarının işleri güzel gelir onlara… Ama bilmezler ki her iş kendine göre güzel ve rahat, her iş bir o kadar da zor. Büroda masa başında oturan, dışarıda pazarlama yapan kişiye – ne güzel hep dolaşıyorsun- der. Dolaşan kişinin cevabı- sen ne şanslısın bu sıcakta/soğukta rahat rahat masa başındasın – olur.
Nedendir kişilerin bu tatminsizliği, çalışan topluluğumuzun –yapılan araştırmalara göre - %80’ine yakın oranı yaptığı işten ve çalıştığı ortamdan memnun değilmiş.
Memnun olmayanlar kendinize şunu söyleyin; “ne şanslıyım sağlığım yerinde ve çalışacak bir işim var” inanın bu düşünce ile çalıştığınızda hem işinizi zevkle yapar, hem de çalıştığınız yerde huzurlu olursunuz.
<ı>Polyannacılık, yaşama devam edebilmek için, gerektiğinde sıkıntılarla baş edebilme sanatıdır.
<ı>
Tatminsizlik sadece işte değil, kişiler için hayatlarında da mevcut. Bazı bireyler elindeki ile mutlu olmayı, elindeki ile yetinmeyi bir kenara bırakıp, hep elinde olmayanı isteyerek ve hayıflanarak ve kendi talihine kızarak günlerini geçirir. Ve işte bu esnada geçip giden günlerden hiç mutluluk duyamadığı için bedenen yaşadığı hayat kendisi için yaşanmaz bir şekilde sürüp gider.
Düşünür ne demiş;
<ı>—Geçmişle yaşama, gelecek için kaygılanma, bu anı yaşa-
Ne güzel bir söz; Hayat felsefesinin özünü anlatan ne muhteşem bir cümle.
Anı yaşamak.
Yediğin, içtiğin, gezdiğin, gördüğün, okuduğun, eğlendiğin vs. ne ise o an ondan zevk almak ve o an mutluluğu yakalamak, işte o zaman ki hayat senin için yaşanır ve güzeldir.
Her şeyi siyah ve beyaz gibi algılamayalım. Mutlaka ya çok iyi yaşantı veya çok kötü yaşantı olur, başka şekil yoktur diye düşünürsek hayatımızı kesin çizgilerle sınırlamış oluruz. Hâlbuki siyah ile beyazın arasında açık gri, koyu gri, duman rengi, çelik grisi gibi bir sürü renk var. Her renk kişinin zevkine göre güzel. Hayatımızda böyle olmalı muhtelif zamanlarda o anın durumuna göre yaşadığımız hayatın tadına varabilmek ve memnun olabilmek.
Sen ki eğer güzel bir yerde gezerken, -acaba yarın ne olacak diye düşünürsen- veya – dün niye öyle oldu- diye hala geçmişi yaşarsan, gezdiğin yerde sadece fiziki olarak bedenin gezer, aklın, ruhun, kalbin, duyguların orada olmadığı için hiç bir şey görmez, hissetmez ve duymazsın. Peki, o zaman hayatın o anı’nı yaşamış sayabilir misin kendince?
Her birey çok değerlidir ve mutlu yaşamaya hakkı vardır. Bu nedenle lütfen nerede ne şartla olursa olsun hayatınızın “o anı’nı” yaşayın.
Erhan Sirekin