- Kategori
- Tarih
"Atatürk dinsizdir, gavurdur, ajandır"!!!

Atatürkün Balıkesir Hutbesini verdiği gün çekilmiş fotoğraf
Geçenlerde bulunduğum bir mekanda bulunanlarla beraber çeşitli konularda fikir telakkisi yaparken konu Atatürk'e geldi. İçlerinden biri; "Atatürk'ün soyunu biliyor musun? Tek bildiğimiz annesi, babası. Özellikle bir akımın öncülüğüne getirilmiş bir kişi olamaz mı? Oysa İslam Alemi'nin Peygamberi Hz.Muhammed -S.A.V- öyle mi? Amcası, dedesi belli bir zad" şeklinde bir söylemde bulundu.
Gerçekten düşünün, hep Atatürk, Zübeyde Hanım, Ali Rıza Bey diye ilkokuldan bu yana öğretilir. Soyu hakkında bilgi sahibi olan var mı? Yoksa Atatürk de Amerikan ajanı mıydı? Amerika o dönemde hilafeti ortadan kaldırmak için onu kullanmış mıydı?
Hayır!!!
Atatürk ne dinsizdi ne gavurdu.
Bazı akıllı geçinip aklı alınmış kişiler halâ Atatürk'ü karalamaya devam ediyorlar. Oysa O gerçek bir Türk. Biraz okusalar, araştırsalar bunu bilirler. Tabi bizim saf halkımız Atatürk hakkında bu söylenenlere "hakikaten yaa" deyip o noktadan sonra düşünmeye başlıyor.
Ayrıca O bir müslümandır. 18 Şubat 1924 tarihinde Balıkesir Paşa Camiinde mimbere çıkmış ve "Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allahın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur'an'daki mânası açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir..." diyerek halka hitap etmiştir. Bu sözlerinin devamını merak edenler hemen şimdi google gibi bir arama motorundan aratarak okuyabilirler.
Şimdi soyu hakkında atıp tutanlara vereceğiniz cevaba ve yahut da onlara öğreteceğiniz kısa bilgiye gelelim.
Makbule Hanım, E.B. Şapolyo'nun sorduğu "babanız nerelidir?" sorusuna şu cevabı vermiştir: "Babam Ali Rıza Efendi yerli olarak Selaniklidir. Kendileri Yörük sülalesindendir. Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Bir gün Atatürk'e 'Yörük nedir?' diye sordum. Ağabeyim de bana 'Yürüyen Türkler' dedi"... Yine Şapolyo'nun Ruşen Eşref Ünaydın'dan naklettiğine göre, "Atatürk çok kere benim atalarım Anadolu'dan Rumeliye gelmiş Yörük Türkmenlerindendir derlerdi."
Atatürk'ün baba soyu ile ilgili önemli bilgileri verenlerden birisi de M. Kemal'in Selanik'te mahalle ve okul arkadaşı, eski Millet Vekillerinden Hacı Mehmet Somer Beğ'dir. Somer'e göre "Atatürk'ün ataları hakkında benim bildiğim şunlar: Atatürk'ün ataları Anadolu'dan gelerek Manastır Vilayeti'nin Debre-i Bala Sancağı'na bağlı Kocacık nahiyesine yerleşmişlerdir. Bunları ben Selanik'in ihtiyarlarından duymuştum. Kocacıklıların hepsi öz Türkçe konuşurlar. İri yapılı adamlardır. Bunların hepsi yörüktür. Hayvancılıkla geçinirler, sürüleri vardır. Bir kısmı da kerestecilik ederler. Bunların kıyafetleri Anadolu Türklerine benzer. Yaşayışları, hatta lehçeleri de aynıdır."
Yukarıda da değinildiği gibi, Atatürk'ün baba soyu, Konya/Karaman veya Aydın/Söke'den gelerek Manastır Vilayeti'nin Debre-i Bala Sancağı'na bağlı Kocacık'a yerleşti. Aile sonradan Selanik'e göç etti. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet'in taşıdığı "kızıl" lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan Kocacık'ın da gösterdiği üzere Mustafa Kemal'in baba tarafından soyu Anadolu'nunda Türkleşmesinde önemli roller oynayan "Kızıl-Oğuz" yahut "Kocacık Yörükleri, Türkmenleri"nden gelmektedir.
Zübeyde Hanım'ın Ailesi;
Mustafa Kemal'in anne soyundan dedesi Sofu-zade Feyzullah Efendi'dir. Selanik'e bir saat mesafede bulunan Langaza'da çiftlik sahibi idi. Atatürk'ün ve Makbule Hanım'ın çocukluk anılarında bahsettiği çiftlik burasıdır. Annesi Zübeyde Hanım, Feyzullah Efendi'nin üçüncü eşi Ayşe Hanım'dan tek kızı idi. Atatürk'ün beş kardeşi için en uzun ömürlüsü olan Makbule Hanım (1885-1956) anne soyları hakkında "Annemden sık sık şunları dinlemişimdir" diyerek şu bilgileri vermektedir: "Bizim esas soyumuz Yörüktür. Buralara Konya-Karaman çevrelerinden gelmişiz. Büyükbabam Feyzullah Efendi'nin büyük amcası Konya'ya gitmiş, Mevlevi dergahına girmiş orada kalmış. Yörüklüğü tutmuş olacak."
Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın babası hakkında, Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'yi ve babası Kızıl Hafız Ahmet Beğ'i tanıyan ve doksan yaşında vefat eden Aydın Milletvekili Tahsin San şu bilgileri vermiştir: "Atatürk'ün validesi Zübeyde Hanım, Sofu-zade ailesinden Feyzullah Ağa'nın kızıdır. Bunlar Selanik'te doğmuşlardır. Bu aile 130 sene evvel Sarıgöl'den Selanik'e gelmişlerdir. Vodina Kazası'nın batısında Sarıgöl Nahiyesi'nde onaltı köyden ibaret olan bu nahiye ailesi, Makedonya ve Tesalya'nın fethinden sonra Konya civarı ahalisinden Osmanlı Hükümeti'nin sevk ve iskan ettirdiği Türkmenlerdendir. Son zamanlara kadar beş asır içinde hayat tarzlarını, kılık-kıyafetlerini değiştirmemişlerdi."
Eldeki mevcut bilgilere göre aile, 1466'larda Karaman'dan gelerek Vodina Sancağı'na bağlı Sarıgöl'e yerleşmiş; sonra Selanik yakınlarındaki Lankaza (Langaza)'ya göçmüş. Zübeyde Hanım 1857'de burada dünyaya gelmiştir. Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın babası Sofu-zade Feyzullah Efendi üç defa evlenmiştir. İsimlerini bilemediğimiz diğer iki eşi bir tarafa bırakılacak olursa, Zübeyde Hanımla birlikte Hasan Ağa ve Hüseyin Ağa, Feyzullah Efendi'nin üçüncü eşi Ayşe (Aişe) Hanım'dan dünyaya gelmişlerdir.
İşte bütün bu bilgilere rağmen halâ aynı şeyi söylemekte diretenlere soruyorum? Müslüman olduklarından bahsederler, üç beş bildikleri ile hoca geçinirler, peki orda burda insanları hele ki insanlık için hizmet etmiş kişileri karaladığınız zaman dinimize göre hak geçmiş olmuyor mu? Beyler; araştırmadan tanımadığınız insanlar hakkında yorum yapmayın. Hem soruyorum Atatürk'ü karalamak sünnet midir, vacip midir, yoksa bir ibadet midir?
Ben şu anda bu topraklarda yaşayan Müslüman-Türk kimliği taşıyan milyonlarca insandan biri isem bunun müslümanlık kısmı için Peygamber Efendimiz'den ve O'nun dini İslamiyeti buralara kadar yayan muhteremlerden, Türk'lük kısmı için ise Atatürk'ten ve bu topraklar uğruna toprağa düşmüş insanlardan, şehitlerimizden, gazilerimizden ALLAH RAZI OLSUN. Onların özel hayatları beni ilgilendirmez, yaptıkları ve hizmetleri ilgilendirir. Allah ile aralarındaki yakınlık veya uzaklık ta ilgilendirmez. Muhterem bir zad; "Allah'ın nezdindeki yerini görmek istiyorsan, O'nun senin nezdindeki yerine bak" demiş. Başkalarının Allah nezdindeki yerine dil uzatacağına kendi yerin ile ilgilen.
Her Müslüman-Türk çocuğuna önce Peygamber'imizi sonra Mustafa Kemal Atatürk'ü, ecdadımızın ülke için yaptıklarını en iyi şekilde öğretmelidir. Sonra bu şekilde yetişen bir milleti görün, nasıl dünyaya hükmeden bir millet olur....