Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '10

 
Kategori
Felsefe
 

"Güç arayışı" olarak ego

"Güç arayışı" olarak ego
 

Sevgi yoksa, hayatın içi boşalır. Sevgi yoksa, sevginin yerini doldurucağı düşünülen şeylere yönelinir, mesela güce. Çünkü korku, sevginin yokluğudur. Sevgisiz bir kişi, korkuyu ancak güç arayışıyla, ikitidar hırsıyla kapatacağını sanar. Bu da sevmek yerine, kişinin kendiyle yüzleşmesi yerine gerçekleştirdiği bir kaçıştır.

Zihni izlersen her zaman politik davrandığını fark edeceksin. Çoğu insan güzel olduğunu duyumsamak yerine, güzel görünmeye çalışır. Çoğu insan kendine inanmadığı, kendini keşfetmediği için ilgi çekmeye, çekici olmaya çalışır. Doğal olan güzeldir ama güzel olmaya çalışmak son derece çirkindir.

Kişinin aradığı şey ilgidir, bu yüzden içinden gelmediği halde güzel giyinmeye, kokmaya, kibar olmaya, medeni görünmeye, roller edinmeye çalışır. Hangi tavırlar onaylanıyor ve kabul görüyorsa, ona göre davranmaya başlar. Bunun aslında dilencilikten, sevgi istemenin aslında köle olmaktan, zahte zenginliğin içsel olarak fakirlikten bir farkı yoktur.

Eğer kendi olma sorumluluğunu alıp, her an farkındalıkla hareket etmeye başlarsan, anlayışın içinde köklenir ve kavrayışına döner, işte ancak o zaman bir başkaldırana dönüşürsün. Hiçbir güç arzusu, iktidar olma hırsı, biri gibi olmaya çalışmak, zirve tutkusu sende kalamaz, üstünde eriyip gider.

Ama ego her zaman problem peşinde koşar, o hep çatışma halindedir, çatışma olmadan yaşayamaz. Günübirlik kaygılarla oyalanır, çatışmalarla varlığını sürdürebilir, yeter ki ilgi çekebilsin.

Egon ilgi ile yaşar. Birisi seninle kavga ediyorsa, tartışıyorsa bile bu iyidir, çünkü egon hiç olmazsa bir süreliğine daha ilgi çekebilmektedir. Ancak kimse sana ilgi göstermiyorsa, egon derinden incinir, “niçin sen onunla ilgilendiğin halde o sana yanıt vermiyor”, bu tür düşünceler egonu derinden yaralar.

Eğer biri seni severse, sana âşık olursa hoşuna gider, sevgi talebin yerine getirilmeye başlanmıştır. İlgi üstündedir. En azından dünyadaki bir kişi için önemlisin.

Oysa senin sevgi dediğin şey sahte bir güçtür, sahte bir paradır, bir rüşvettir. Aslında sen içinde boşsun, sevmiyorsun, sadece sevilmek için seviyor rolü yapıyorsun.

Sadece sevgiyi seçersen, egoyu gerçekten de arkanda bırakmak zorunda kalacaksın. Egon, sevginle birlikte yaşayamayacak.

Eğer bilinçsizce egoyu seçmeye devam edersen, hiçbir zaman samimi bir sevgiyi hissetmeyeceksin ve bu yüzden de korkmaya devam edeceksin, giderek daha çok korkacaksın.

Ne zaman seversen ölüm yok olur, sevgililer gerçek ölümsüzlerdir.

Eğer sen yürekten sevmiyorsan, seni yarattığına inandığın Allah’ın seni sevmesini nasıl bekleyebilirsin? Eğer sen yeryüzündeki tüm canlılara içten saygı ve derin şefkat duymuyorsan, yaratıcın sana niye merhamet göstersin?

Sen cehennemden korkuyor ve cennetin rüşvetine kanıyorsun. Ama hayatında hiç şiir, dans, minnet, varoluşa duyulan saygı, hayatın sonsuzluğunu hissetmek, farkındalığın güzelliğiyle çiçek açmak yok. Senin cennetin tamamen sahte, sen cenneti içinde hissetmediğin sürece, cennet hep yarında, ölümden sonra, hep olmayı hayal ettiğin ama hiç olmayacağın o kişide kalacak.

Büyük bir korku var çünkü içinde ne kadar boş, varoluşunun dünya karşısında nasıl hiçbir şey ifade etmediğini, dünyaya ve insanlara hiçbir şey katmadığını seziyorsun. Yüzleşmekten kaçmak için, çekici olmaya çalışmak, güzel gözükmek, roller edinmek ve imgeler üstünden iletişim kurmak ile ilgilisin.

Bir kadın için güzel olmaya çalışmak bir iktidara dönüşür, böylece peşine erkekler düşecek, rakipleri olarak düşündüğü diğer kadınlar ve iş yerinde öne çıkacak, güzelliğini kullanabilecektir. Ne kadar çekici olmaya çabalarsa, o denli diğer erkekler üstünde egemenlik kuracağını düşünür. Çünkü kadınlara kendilerini gerçekleştirme, kendilerini yaşama fırsatı yüzyıllar boyunca verilmemiştir, onun bedeni bir araç kılınmıştır.

Erkekler çekici olmakla ilgilenmemişlerdir ama güç ve iktidar peşindedirler çünkü ancak bu şekilde çatışma içindeki zihinleri, başkalarına hükmederek, onların üstünde bir güç olarak baskı kurarak yaşamaya çalışır.

Bir başkaldıranın başkalarının ilgisine ihtiyacı yoktur, o varoluşla derinden ilgilidir, o varoluşu solumaktadır. Sen bir başkaldıranla, sen aydınlanmış bir insanla tartışamazsın çünkü o seninle çatışmaz, çatışma senin kendi sorunundur.

Sorun karşındaki ya da onun görüşü değildir, kendinsin.

Eğer mutlulukla, sevgiyle olan temasını yitirmişsen, güç arayışı ve korku baş gösterir. O zaman mutluluğu, ilgiyi, sevgiyi bir dilenci, bir köle gibi hep dışarıdan talep etmek zorunda kalırsın. Başkalarının insafına göre, anlayışına, onların vereceği karara göre davranırsın, bir kuklaya dönersin.

Çoğu insan bir şeyleri aracı kılarak, bir başkasını atlama taşı olarak kullanmaya çalışarak, sorgulanmayan bir hayatın yaşamaya da değer olmadığını fark etmeden, anlayış sahibi olmadan güç peşinde koşar.

İktidar hırsı ile saygınlık peşinde koşarsan, mevkiler, makamlarla mutlu olacağını sanırsan hayal kırıklığın artarak devam edecektir.

Kadınlar bedenleriyle, erkekler iktidar hırslarıyla, ortak olarak güç, parayla ilgilenirler. Modern kadın giderek daha çok çekici olmaya davet edilir, her tür görsellik onun bedeni üstünedir. Ancak kadın iş sahibi oldukça, kendi ayakları üstünde durdukça, bilimde, akademik hayatta, iş yaşamında yerini edindikçe eski esaretinin dışına çıkar. O güzel olma kaygısını, güçlü olma arzusunu, iş yaşamında yükselmekle, kariyerle değiştirmek zorunda kalır.

Sözde dindar olanlar kadınlardan çok korkar çünkü kadın onlara güçlü gözükür, hatta o kadar güçlüdür ki, yüzyıllar boyunca aşağı çekilmek, baskı altında tutmak, onarlın üstünde hâkimiyet kurmak zorunda kalmışlardır. Kadın özgür olduğu an, sözde dindarların hepsi korkudan titrerler, o zaman üstünde hâkimiyet kuracakları bir şey kalmaz, bedenlerini bir araç kılıp kullanacakları insanlar kalmaz.

İktidar hırsın seni daha mutsuz, kaygılı kılar, sürekli olarak çatışma halindesindir, güç arzun önce seni tahrip eder, seni hırpalar. Saldırganlığını, geçmiş pişmanlıklarını, yaşayamadıklarını, almak istediğin rövanşları iktidar peşinde koşarak tatmin etmeye çabalarsın.

Anlayışın kendisinin saf eylem, saf enerji olduğunu anlamadığın sürece, öfkene, hüznüne, ilgi göremeyişine, kısaca egonun oyunlarına ve dilenciliğine devam edeceksin.

Özgürleşmek senin elinde. Bir suç varsa o sana aittir. İşe kendinden başla. Güç olma arzusu ortadan kalkmadıkça, hiçbir zaman gerçekten güçlü olamayacaksın.

Senin sözde dindarlığın, sözde sevgin, hep içindeki boşluğu doldurmak içindir.

Sevgi yoksa minnet, tatmin, dua, dans, şefkat yoktur. Sevgin yoksa içi boş bir ev gibisindir, bir evi ev yapan sadece dört duvarı değildir. İçinde yaşadıklarındır, içinde yaşadığın mutluluğun sıcaklığıdır.

Sevgin yoksa sen hep bir tohum olarak kalırsın, asla çiçek açamazsın. Ne zaman sevgi ortaya çıksa egon ortadan kaybolur ama gerçek benliğin, ruhun ortaya çıkar.

Sevgin sana aittir, seni sağlıklı, bütün, huzurlu, tatmin olmuş kılar. Bir başkasını kıskanmadığın, rekabet etmediğin, ondan ilgi ve sevgi beklemediğin, sadece içinden taştığı, başka türlüsünü bilmediğin, paylaşamanın derin tatminini ve coşkusunu yaşadığın zaman sevgiyi anlarsın, sevmek senin gerçek deneyimin, hakikatin olur.

Ama kadın ve erkek birbirinden kaçıyorlarsa, güçlü olabilmek, güçlü kalabilmek adına bir takım oyunlar oynuyorlarsa, biraz yakınlaşıp biraz kaçarak yaşamaya çalışıyorlarsa... bu sevgi değildir. Güç arayışı tarafından ele geçirilmişlerdir ancak hiç sevgi yoktur. Çünkü sevgililer bile yakınlaşmaktan korklar, kullanılmaktan, bir kere elde edildikten sonra bir kenara atılmaktan çekinirler, biri diğerinin üstündeki egemenliğini yitirmekten korkar.

Korkunun olduğu yerde sevgi yoktur.

Meselenin özüne, merkezine, ruhuna bak. Gerçekten onlar birer problem mi, yoksa sen mi bir problem yaratmak, zihnini meşgul tutmaya devam etmek istiyorsun?

Güç arzun, yıllardır kavga ettiği halde ayrılmayan çiftler gibi. Onlar ıstıraba öyle alışmışlar, mutsuzluğa öyle bağımlı hale gelmişlerdir ki, artık bundan sahte bir mutluluk duyarlar. Onlar yalnız kalmaktan öyle korkarlar ki, hayatlarını boşa harcamalarına rağmen hem kavga etmeye devam ederler, hem de ayrılamazlar.

Eğer güç arzusu olmazsa, kendi hiçliğinle baş başa kalırsın. Egon tutunacak şeyler bulamadığında, varlığını sürdürebilmek için sorunlar, çatışmalar yaratmaya devam eder.

Egon hiçbir zaman tatmin olmaz ve hep bir sorun yaratmaya, bir sorun çıkarmaya devam eder. Dünya sana sataşmıyor, sadece sen kendinle kavgalısın, egon yüzünden.

Hayatı bir probleme dönüştürmene gerek yok, her ne olursa olsun kabul et, onu buyur et ve yaşa. Ancak o zaman yaşantından sorunlar çıkarmayı ve enerjini onlara harcamayı bırakacaksın.

Hayata karşı savaşma, hayatı kucakla ve onunla birlikte ak.

 
Toplam blog
: 48
: 2763
Kayıt tarihi
: 15.09.10
 
 

Sanskritçe: Kendini bilen ve kendinin ustası olan. Doğdu, büyüdü, ölecek. Sonsuza kalmak için değ..