Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '08

 
Kategori
Sivil Toplum
 

"İblis’in ilk etnik köken davası"

"İblis’in ilk etnik köken davası"
 

Tarihte olanlara ilişkin bilgi sahibi olmak önemli olduğu kadar, bu bilginin dayanaklarının doğruluğu da önemli. Bizim ise kurgulanmış bir tarihimiz olduğu, arşivlerde saklı tutulan bilgilerin de olduğu iyice açığa çıkıyor son günlerde. Neden buna gerek duyulmuştur? Bu kurgu hangi araçlarla çoğunluk tarafından gerçekmiş gibi algılanır kılınmıştır? Benzeri birçok soruya cevaplar buluruz. Ancak çağımız bilişim çağı, bize farklı alanlardan dayanakları sunularak olanın bilgisine ulaşma olanağı veriyor.

Birçok konuda; otuz yıl önce öğretilen ile bugün sunulan dahi farklılaştırılmış durumda. Ben yedinci sınıfta kabaca Selçuklu Devletini “Anadolu Selçuklu Devleti” diye öğrendim, bugün oğlum aynı sınıfta “Türkiye Selçuklu Devleti” diye öğreniyor. O zaman Anadolu Türkiye mi idi? Geçmişe ilişkin düzmece gerçeğe dayanmayan bilgilerin bugün ne işlevi olabilir? Geçmişin dosdoğru anılmasından neden korkulur? Ve bu kurgulanmış olan neden dayatılır, bu kurgular ezbere, geleceğe ilişkin hiçbir sorumluluk hissedilmeden nasıl, neden savunulur?

Bu dayatılanlara hiç şüphe duymadan inananlar vardır, iyi hizaya getirilmiş iyi kullardır. Bu kesime ek öğretilenin gerçek olmadığı bilgisine ulaşmış olmalarına rağmen uyum sağlayan umursamayan, seyreden geniş bir kesim daha vardır. Bu iki kesimden beslenerek ne olursa olsun düzeni devam ettiren uyanıklar ise efendilerdir.

“Başka” bir kesim ise bu öğretilenlerden kuşku duyanlardır, farklı kaynaklardan bilgi sahibi olanlar ve karşı çıkanlardır. Son yıllarda birkaç cesur akademisyenin yanı sıra yurt dışı eğitim alanlar ile üniversitelerimizde yaygınlaşan değişim programları aracılığı ile, özellikle AB’de lisans ve lisansüstü eğitim alanlarında yaptıkları araştırmaları yansıtan yeni bilgiler ve verilerin paylaşarak başkalaşan bir kesim. Ya da siz deyin dış mihrakların piyonları; Soroscular, Gülenciler, eski komünistler, liberaller, yeni planların Obama’nın ajanları, kendini aydın sanan, topluma tepeden bakan vs. vs. yani hain listelerinin vazgeçilmez aktörleri.

Merak eden her yandan bilgiye internet üzerinden ulaşabilmektedir ve geçmişin bilgisine ilişkin süreçler hızla tek milli bir otorite tarafından düzenlenmesi, kurgulanması imkânsız bir alana dönüşmüştür.
Gerçek bir şekilde akmaktadır, yalan umutsuz bir direniştedir… Artık başka bir çağdayız.
Gerçek sandığımızla kurduğumuz ilişkilerdeki farklılıklarımız üzerinden, başkalarını itham etmeden önce şüphe duymak gerekir.

İkna olmaya açık olmayan hiçbir ikna çabası samimi değildir, faydacıdır. Farklı olanı farklı düşüneni hor görmek insana ait değildir.

****

İblis’in ilk etnik köken davası başlıklı yazısında Leyla İpekçi söyle diyor:“Uğrunda emek vermediği, doğuştan edindiği bir özelliğe dayanarak kendini ‘üstün’ başkasını ‘aşağı’ görme geleneğini İblis başlattı. ‘Ben ateştenim’ diyordu ‘topraktan’ Âdem’e (as) karşı. İlk etnik köken davası, İblis’in küfrüyle sonuçlandı. Âdem (as) özür dilemişti. Melekler özür dilemişti. Şeytan özür dilemedi. O gün bugündür de özür dileyenlere karşı olageldi.

O gün bugündür de, ‘Adam’ olana hatasını bilmek düştü. Âdemoğlu olmak özür dilemekten yüksünmemek oldu. Geciktirdiğim /geçiştirdiğim özür dilemelerin her birinde şeytana muhalefet fırsatını kaçırmışım meğer. Dilemediğim / dillendiremediğim tüm özürlerden özür diliyorum.”

"Biz hatalarımızla yüzleştiğimizde değil, ancak kalbimizin içinde pişman olduğumuzda bir daha adaletsiz davranmaktan korkarız. Eylem değil niyettir burada pişmanlığın ilk ölçüsü. Yoksa yüzleşme eylemi her seferinde bize aynı zulmü yaptırmaya bir hafifletici neden de teşkil edebilir.

Her insan geçmişte olan zulümlerle yüzleşmek istemeyebilir tabii. Kimse de onun üzerinde bir tahakküm kurma hakkına sahip değildir. Gelgelelim yapılan haksızlıkların üzerini örtmek ve inkâr etmek, şahsi ayıpların ve kusurların üzerini örtmeye benzemez.

Bu tür bir inkâr ediş ve görmezden geliş, zulmü Ermeniler için de bugüne taşıyor, Türkler için de. Kürtler, Aleviler ve Sünniler için de. Herkes için bu böyle. Ve zulüm yeni formlara bürünerek sürüyor, herkes yara bere içinde.

Geçmişteki zulüm (adaletsizlik) eğer bugün habire yeni kinlere ve iftiralara ve Hrant Dink cinayetlerine yol açıyorsa ve biz suskun kalıyorsak: Önyargılara, peşin hükümlere, süslü ikna kampanyalarına –bugün- izin veriyoruz demektir. Burada bir sorumluluğumuz var.

Pıhtılaşmayan kan bize bir şey söylüyor çünkü burada. Haykırarak. Bize tanıklık ediyor. Çünkü bu kan hâlâ canlıdır."

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..