- Kategori
- Güncel
"Laik Devlet, Özgür Toplum" bildirisine imza atan aydınlar ve siyasiler...

Ülkenin duyarlı aydınları nihayet ayağa kalkmaya karar verip, aşağıdaki duyuruya imza attılar.
"Laik devlet, özgür toplum için" bir araya gelen aralarında sanatçılar, gazeteciler, milletvekilleri ve akademisyenlerin bulunduğu; topluluk aşağıdaki bildiriye imza attılar.
"Laik devlet, özgür toplumun temeli, demokrasinin güvencesi, Büyük Atatürk’ün Türk Ulusuna bıraktığı en büyük emanetidir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin vazgeçilmez yapı taşı olan laiklik, Atatürk ilke ve devrimlerinin ve çağdaş hukuk devletinin temelini oluşturmuş ve “kul”dan “birey”, "ümmet” ten “ulus” yaratarak insanımıza en büyük onuru yaşatmıştır.
Cumhuriyetin “Aydınlanma Felsefesi”ni içlerine sindiremeyenler, dini siyasi rant aracı olarak kullanarak halkımızı din ile aldatmayı yıllar boyu sürdürmüşler, din ve vicdan özgürlüğünün gerçek anlamda güvencesi olan laikliği ortadan kaldırmayı kendilerine hedef seçmişlerdir. Mevcut iktidar, önceki gerici partilerden kendisine miras kalan laik devleti yıkma girişimlerini hızla sürdürmektedir.
Özel yaşamlara ve aile yaşamına müdahale etmeyi kendine hak gören, tek tip birey ve tek tip bir gençlik yaratmayı amaçlayan, fetvayı, yasaların üstünde gören, toplumsal sorunlara bilimsel değil, dinsel referanslarla çözüm arayan, tüm kamu kurumlarında hızla kadrolaşan ve bir DİN DEVLETİ yaratma hayalini adım adım uygulayan AKP’nin baskıcı ve anti-demokratik müdahaleleri Anayasayı, yasaları ve başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere tüm yüksek yargı kurumları kararlarını açıkça ihlal etme boyutuna ulaşmıştır.
Kadın kıyafetini siyaset yapmanın aracı kılarak, kadın sömürüsünün en çarpıcı örneklerini sergileyen iktidar partisi, okullarda başlattığı türban baskısını, kamu görevlilerini kapsayacak şekilde genişleterek Anayasal suç işlemiş, daha sonra bu suça TBMM’ni de ortak ederek sorumluluğuna siyasi paydaşlar aramıştır.
İktidar sahiplerinin kadın haklarına bakışı, “örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; ya satılıktır ya da kiralık” biçimindeki akıl almaz hakaret cümlesiyle özetlenmiş durumdadır. Öğretim sisteminde 4+4+4 darbesiyle başlatılan gericileşme, devlet kuruluşu olan okullarda hem kız çocuklarına hem de öğretmenlere türban baskısıyla pekiştirilmektedir. Görünüşte dini, gerçekte ise siyasi bir simge olarak kullanılan bu araçla, kamu hizmetinde eşitlik ve tarafsızlık ilkelerinin zemini ortadan kaldırılmıştır.
1994 yılında “tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek” diyerek yola çıkan siyasi iktidarın temsil ettiği gerici zihniyet rengini giderek koyulaştırmakta ve halkın günlük yaşamının baskı altına alınmasına uzanmaktadır. Bu iktidar öğrenci yurtlarında ve evlerinde “kız – erkek yan yana olmaz” biçiminde utanç verici aşağılamalarla; öğretimin “kızlı – erkekli yapılmasının yanlış olduğu”, “kent içi otobüslerin kadın- erkek ayırımına göre düzenlenmesi” gibi çağ dışı ve gerici uygulamaları dayatmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak tescillenmiş iktidar, bu saptamanın ne kadar yerinde olduğunu göstermeye devam etmektedir.
Siyasi iktidar, dünyevi kurallara dayandırılması gereken devlet işlerini, dini gerekçelere dayandırmaya başlamıştır. Gerçekten de yapılmakta olan şey, devlet işlerinin kaynağının siyasetçe yorumlanmış dini buyruklara dayandırılmasıdır. Kimse bu gerçeğin üstünü örtemez; kimse de bunun gözden kaçırılmasına hizmet etmemelidir.
Çağdaş, ilerici ve demokratik devletlerde hukuksal düzenlemelerin kaynağı yoruma bağlanmış dini kural ve buyruklar değil, toplumun sosyal ve iktisadi gereksinimleri çerçevesindeki dünyevi kurallardır. Bu, her tür din ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan laik devlet ilkesi demektir. Karşı karşıya bulunduğumuz durum ise, Türkiye’yi ihvanlaştırma gayretinden ve anayasal laik devlet ilkesini açıkça ihlal etmekten başka bir anlam taşımamaktadır.
Halkımızın büyük bir bölümü laik devlet ilkesini benimsemiş ve içselleştirmiştir. Böyleyken, halkın siyasal temsilcileriyle kanaat önderlerinin şu ya da bu nedenle yılgınlığa düşmeye, davadan geri durmaya, doğruları savunmaktan vazgeçmeye hakları yoktur.
Laik, ilerici, demokratik, özgürlükçü bir Cumhuriyeti savunan siyasal parti ve toplum kesimlerinin “yeni sahte mağduriyetler yaratmama ve bu yöndeki AKP çabalarını boşa çıkarma” gerekçesiyle takındıkları tutum da sonuç vermemiş, laikliği yok etmeyi hedefleyen iktidar, anında daha ileri adımlar atmaya yönelmiştir.
Gelinen bu noktada laiklik ilkesinden taviz vermek gericiliğe teslim olmak demektir, böylesi bir teslimiyetin bedeli ise ödenemeyecek kadar büyüktür.
Bizler, din bezirgânı iktidar ve siyasetçilerin,
• hoşgörü kandırmacası ardında toplumun bireylerini "başörtülü bacım – başörtüsüz kadın" veya "dindar nesil - ayyaş nesil" biçiminde ayırıma tabi tutmasını kabul etmeyeceğimizi;
• dini değerlerimizi siyasi çıkarlarına alet etmelerine göz yummayacağımızı;
• laik devleti ortadan kaldırmalarına asla rıza göstermeyeceğimizi;
• laik ve demokratik Cumhuriyetten, Atatürk ilke ve devrimlerinden asla ödün vermeyeceğimizi
• din devleti kurmaya kalkışanların, halka hesap vermesi için çalışacağımızı
kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz."
İl imzacılar ise şunlar:
Tarık Akan, Müjde AR, Mine Kırıkkanat, Zeki Alasya, İlhan İrem, Edip Akbayram, Genco Erkal, Suzan Aksoy, Rutkay Aziz, Zeynep Öncel gibi ünlüler ile CHP milletvekilleri; Suheyl Batum, Birgül Ayman Güler Dilek Akagün Yılmaz, Oktay Ekşi, Şevki Kulkuloğlu ve Gürkut Acar öncülük ediyor.
Bildiriye bir imza da bizden…