Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

"Türkiye'ye kar yağar mı?" Amerika ötekini nasıl tanıyor?..

"Türkiye'ye kar yağar mı?" Amerika ötekini nasıl tanıyor?..
 

Öncelikle lafımıza bütün haberlerine incelikli araştırmalara dayanmasıyla ünlü basınımızın yaptığı küçük bir hatayla başlayalım. Bodrum’u Afganistan veya bir Arap ülkesi gibi gösterdiği için eleştirilen “The Last Templar” bir film değil ikinci sınıf bir dizi, ayrıca yapım yeri “Amerikalılar Bodrum’u çöl gibi gösterdi” cümlesine uyaklı şekilde Amerika değil Kanada…

Fakat bu hataya gazetecilik anlamında olmasa da düşünsel bazda bir önem atfetmek doğru değil. Çünkü bu konularda Amerikalılar Kanadalılardan çok daha farklı değildirler.

Amerikalıların büyük bölümü Türkiye’yi gerçekten bir çöl ülkesi sanır. Kafalarında fesli, sarıklı resimler belirir ve Türkiye’yi o gizli açık küçümsedikleri “esmer memleketlere” benzetirler.

Sadece Amerikalılar için değil, Anglo-sakson toplumların alt katmanlarında çok rastladığım bir ilgisizliğin eseridir bu. Aslında aynı katmanlardaki Doğulu insanların Batı veya kendisi dışındaki Doğu toplumlarındaki algı bozukluklarının da farklı bir şey değildir.

Üniversitenin ilk yılında İngiliz bir İngilizce öğretmenim vardı.

“İngiltere’deki öğrencilerime Türkiye’yi anlatırken kar bahsi geçtiğinde ‘Türkiye’de kar yağıyor mu?’ diye şaşırıyorlar “demişti.

Tabii okullarında Stephen Hawking’in de yetiştiği bir ülkenin öğrencilerinin Türkiye hakkındaki bilgisizliklerinde onların yanı sıra kendimize dair bir hata payı da aramamak, ülkemizi Amerika, Fransa, İngiltere, Almanya, Japonya, Rusya gibi “araştırılarak tanınan” değil “tanıması mecbur olan” ülkeler sınıfına sokamayışımıza üzülmemek de elde değildir.

Konunun sonunda Amerika ile ilgili bir “moral” bilgisi verelim.

Amerikalıların çoğu Türkiye’yi çölden ibaret bir ülke olarak tanımayı, yaşayış tarzının yerlerde süründüğünü düşünmeyi severler ama söz konusu Amerika olduğunda bu durum –Türkiye’yi de aşan bir takıntı gösterir. Amerikalı pek çok insan için değil zaten gelişmemiş gördükleri Asya, Afrika, Latin Amerika, bizim Batı deyip onlarla birleştirdiğimiz Doğu Avrupa, hatta Fransa, Almanya, İtalya gibi Batı Avrupa ülkeleri bile pek matah yerler değildir.

Gayet ciddi ve ünlü bir filmde bir Amerikalı emekli ajan babanın arkadaşıyla Fransa’ya gitmek isteyen kızına ciddi ciddi: “O çapulcular diyarı Avrupa’ya seni gönderemem, başına mutlaka bir iş gelir, oradan sağ salim çıkamazsın” gibi uyarılarda bulunduğunu hatırlıyorum.

Sıradan Amerika da bile hoş ve özel gösterilen, tanıtımı iyi yapılan yerler yok mu dünyada. Elbette var. Bunların başında da İskandinav ülkeleri gelir. Tıpkı bizim daha yüksek bir standardı işaret etmek için dil alışkanlığıyla “Batı’da böyle bir saçmalık olur muydu?” deyişimiz gibi Amerikalılarda bazı metinlerinde İskandinav ülkelerini kastederek: Batı’da böyle bir saçmalık olur muydu?” derler.

Amerikalıların sevdiği bir diğer ülke Japonya’dır. Oraya karşı da bir hayranlıkları vardır ama kişisel anlamda Japonları ve Asyalıları da küçümsemekten kendilerini alamazlar. Aslında benzer bir ilişki Japonya tarafından Amerika’ya karşı da geçerlidir. Japonlar da Amerika’nın renkli popüler kültürüne ve askeri, siyasi gücüne hayranlık duyar ama Hiroşima ve Nagaziki’yi akıllarından haklı olarak atamadıklarından Amerika’dan da gizli gizli nefret ederler.

Bunun dışında özellikle Güney İspanya Amerikalıların renkli tatil mekanlarıdır. İspanya’nın egzotik Latin kültürüne Vicky Cristina Barcelona gibi filmlerle de örneklendiği üzere bir ilgi beslerler, ama İspanya, Portekiz gibi İber ülkeleri de genel “dışarısı” tiksintilerinden uzak kalamaz. Amerikan entelektüelleri arasında Paris’teki cafe’lere gidip ressamlarla, yazarlarla buluşmak gibi fanteziler yaygındır ama bizde de sık görülen gerçekten entelektüel olamamış Amerikan entelleri “Paris’i de siyahlar, Araplar doldurdu, hiç ak saçlı ressam kalmadı” diye şikayet ederler.

Sonuçta aynı noktaya dikkat çekelim. Biz, Amerika, İngiltere, Kanada bizi nasıl görüyor şekilli yaranma çabalarıyla turistik çabalara girişmek yerine çok onlara kendimizi sanatımızla, düşüncemizle, teknolojimizle, standartlarımızla onlara zorla öğrettirecek düzeye gelelim. Bakarsınız yine beğenmezler; “dışarısı” içerisi için her zaman “”düşmanlığa yatkındır fark etmez; biz bunlara da takılmayacak yere gelelim.

 
Toplam blog
: 108
: 2011
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

İsmim Burak Çapraz. Buraya başladığımda 21'dim, öğrenciydim. Bir okul bitti ama hala öğrenciyim. İl..