Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '09

 
Kategori
Aile
 

1.Temmuz 1967

1.Temmuz 1967
 

Witzenhausen/ Hessen1984


Doğum yapan yakınlarımın; çocuk denecek yaşta iken; başlarında nöbet tuttuğumu hatırlarım. Yıllar önce; evde doğum yapmak; sıradan bir olaydı.

Bugün mecbur kalmadıkça; yardımcı olabileceğimi hiç sanmıyorum.

Yorgun yürek dayanamaz gibime geliyor!

Babamın ikinci eşi; ilk çocuğunu dünyaya getirdiği gün “Ebe Hanım’a ben yardımcı oldum; saatler ve ebe hanımın içi geçtikçe; beni bir telâş sardı; bir iki sene önce buna benzer uzun bir gecenin sonunda anamı kaybetmiştim!

Allaha şükür bu sefer durum biraz daha farklıydı. Babam üç beş kilometre ötede karakol nöbeti tutuyordu; çok uzakta sayılmazdı.

Recep bakkalın telefonlu dükkânı vakit çok geç olduğundan kapalıydı.

Anne adayının geniş bir ailesi, ahizesi ince belli siyah renkte telefonları, siyah bıyık marka arabaları var olmasına vardı ama başka bir semtte oturuyorlardı.

Ebe Hanım:

“Benim yapacak bir şeyim kalmadı; bir şeyler açılmıyor” diyerek evinin yolunu tutunca ben de şafak attı! Neyin niçin açılmadığından bir şey anlamadım fakat bu durumun iyiye alâmet olmadığını fark ettim.

Gökyüzü ağarmaya yüz tuttuğunda:

“ Babam geldiğinde size parasını verir, dolmuşunuz bugün taksi olsun bu hanımı hastaneye götürün lütfen” diye yalvararak, dolmuşçu komşunun kapısına dikildim.

Uykusu bölünen, pijaması mavi beyaz çizgili; babamla selamları kıt olan komşumuz merhametli çıktı.

Gözlerimden uyku akmasına rağmen, bahçede kuyunun başında; sonucu beklemeye koyuldum.

Erkek bebek anasıyla eve döndüğünde; başında acayip bir eziklik gözüme ilişti.

“Neden” sorusuna aldığım yanıt midemi alt üst etti

“Kepçeyle= forsepsi” dışarı çıkarmışlar anasının karnından; gariban bebek kim bilir canı ne kadar yanmıştır diye düşünürken; yorgun loğusa kendinden emin: “İz geçer” dedi ama öyle olmadı.

Babamın eşinin aile fertleri ona harıl harıl isim ararken; taze anne beni yanına çağırdı “Bebeğin adı ne olsun” diye sorunca çok şaşırdım! Yeni doğanın; dayısı teyzesi, anneannesi dururken… Ben bacak kadar yarım abla; bu iş nasıl olurdu.

O sıralar okuduğum bir kitabın esas çocuğunun adı aklıma geldi.

“Selim” Olsun dedim!

Babamın eşinin ailesi sevinçten yıkıldılar. Bu abartılı coşkunun nedenini seneler sonra anlayabildim.

Babamın kayınvalidesine büyükanne diye hitap ettiğimden adının “Selime” olduğunu bilmiyordum!

1. 7. 1967 Cumartesi sabahı saat yedi sularında dünyaya gelen bir kız çocuğuna da (tüm ailenin rızası alınarak) isim anası oldum.

Büyük dayımız: “Bugün 1 Temmuz denizcilik bayramı günün mana ve ehemmiyetini dikkate alalım, ikinci adı “Deniz” olsun” dedi.

Bebeğin birinci adını ben koyacaktım; çok mutluydum, gururluydum.

Beğeneceklerinden çok emindim, umduğum gibi olmadı!

Her kafadan bir ses çıkıyor, üstü kapalı tenkit üstüne tenkit alıyordum.

…Ecnebi bir isim!

-Ecnebi mi? Bence beynelmilel!

…Nerden aklına geldi?

-Lise kütüphanesinden çeviri bir romandan…

Söz vermişlerdi kız bebenin adını ben koyacaktım. Sözlerinde durdular!

Büyükbaba, dualarla bebeğin adını kulağına fısıldadı.

Zamanla; bu isim İzmir’den ülkenin dört bir yanına yayıldı.

Ne hikmettir bilinmez; ismin son harfi “a” bazı farklı zevk sahibi ebeveyn tarafından kesilip atıldı. Bu şekliyle ne anlama geldiğini çözemedim.

O gündür bu gündür, kendi kendime böbürlenip dururum; kendi kendime düşünürüm.

1.7.1967 tarihinden önce ülkemde “Melisa” doğmamıştır derim.

Düşündüğüme inanırım.

Doğum günün kutlu olsun Melisa!

Görüşmeyeli yıllar oldu, seni özledim!

1.7.2009 Çarşamba İzmir’im Sen dersin? Yoksa yanılıyor muyum?

Dün gece onu rüyamda gördüm, talihi yaver gitsin. Yaşam ona artık güler yüzünü göstersin. 1.Temmuz günü doğanlar hepinize sağlık ve mutluluklar dilerim. Sevgili ilim sen benim için her gün yeniden doğuyorsun bu yüzden hiç yaşlanmıyorsun. Alev Meisel

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..