Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Aralık '12

 
Kategori
Öykü
 

100 çocuk 100 hikaye... (9'uncusu): Oğlumu bana sevdirdin!..

Okutmakta olduğum üçüncü sınıf öğrencilerimle neşe içinde ders yapıyordum ki, sınıfın kapısından nöbetçi öğrenci belirdi. Kapıyı vurup içeri giren ve hala da heyecanı, çekingenliği üzerinde olduğu halde, klişeleşmiş ve kendisine ezberletilmiş cümleleri sıralayarak:

-Dersinizi böldüğüm için özür dilerim öğretmenim!.. Müdür, sizi çağırıyor!..

Müdürler, böyle zırt pırt çağırırlar öğretmenleri, derste olduğumuzu düşünmeden!.. Gitmeyebilirdim, ama alışılmış bir çarkı; dönme dolabı durdurmanın da bir yararı olmayacaktı... En iyisi gitmekti, öyle yaptım... Bir de hep şaşarım; görevli öğrencilere, klişeleşmiş cümleleri nasıl böyle kolay belletiyorlar, benim aziz meslektaşlarım!.. İçlerinden biri de farklı cümleler kursun... Yok, olmuyor; olmaz, nafile bir dilek benim ki... Ezberlerimiz kuvvetlidir bizim... Okuma, konuşma, yazma, muhakeme etme; öğretende ne kadarsa, öğrenende de o kadar olabiliyor...

Öğrenciye:

-Sen dersimi bölmüyorsun, görevini yapıyorsun!.. Hoşgeldin sınıfımıza!.. Alkışlayın bakalım, arkadaşınzı!..

Bütün eller şakır şakır... Sınıfımıza gelen nöbetçi öğrencimiz çok mutlu, sevinci gözlerinden okunuyor... El ele, beraberce sınıftan çıkıyoruz, öğrencimiz nöbet mahallinde duruyor, ben de zaten açık olan kapısından Müdür Bey'in Odası'na giriyorum...

Odada Müdür Bey'den başka dört yardımcısı da vardı... Ayakta da, aslan yapılı bir öğrencimiz, boynu bükükçe, bir kenarda, oldukça tedirgin bir şekilde duruyordu...

Önce Müdür Bey söze girdi, olanı biteni anlattı... Sonra yardımcıları kısa birkaç cümle ile konuyu detaylandırdılar.

Öğrencimizde azıcık öğrenme güçlüğü ve bir de bedenlik devinimlerinde bazı aksaklıklar varmış. Bakışlarından anladım, gözleri de direk bakmıyor. Yürümesinde de aksaklık var... Olabilir... Bu, benim öz çocuğum da olabilirdi...

Öğretmeni çocuğu yaka paça sınıftan çıkarıyor ve bununla da yetinmeyip, omuzlarından ittiği gibi, çocuğu, Müdür Bey'in  Odası'na seriyor!... Allah koruyor çocuğu ki, masanın, dolabın sivri ucuna denk gelse; çocuğun kafası ya da düşerken bir yeri kırılsa ne yapacaktı bu meslektaşımız!... Öğretmeni atıyor çocuğu odanın ortasına:

-Ben yapacağımı yaptım; adam olmuyor bu çocuk!.. Al, bundan sonra da sen ne yaparsan yap!..

Aynen böyle diyor öğretmeni, "Ben yapacağımı yaptım, al bundan sonra da sen ne yaparsan yap!.."

Yapacakları hiçbir şey yok... Her zamanki gibi, böyle benzer durumlarda yaptıkları gibi, gene beni çağırdılar... Ben de, sevgiyi, bir tarlaya tohum eker gibi, bu çocuğumun yüreğine ekecektim!.. Bir tatlı öğrenci daha kazanmanın sevinciyle, çocukla kolkola sınıfıma gittim... Öğrencilerim de sevmeye, korumaya, paylaşmaya alışıklar zaten... Mesela sınıfımdaki hiçbir öğrenci, evden getirdiği meyveyi tek başına yemezdi, dolabımızdaki küçük çakıyla, o meyveler eşit olarak dilimlenir ve her öğrenci yerdi...

İlk dikkatimi çeken, çocuğun, çok güzel gülmesiydi... Gülümsemek çok yakışıyordu bu çocuğa... Aynı tebessümle ben de çocuğa baktım; karşılıklı gülümsedik... Dünya O'nun oldu... Hiç unutamıyorum bu anı, o güzel gülümsemeyi... Başarmıştık çok kolayca... Sevginin siftahı, iki yürekte buluşmuştu... Gerisi kolaydı... Gülümsemesinin en tatlı anının fotoğrafını çektim, ertesi gün renklice büyüttüm ve okulumuzun "Duvar Gazetesi"nin tam ortasına astım... O kadar güzel çıkmıştı ki fotoğraf, okuldaki tüm eğitimcilerin hayranlığını öğrencimiz; teşekkürlerini de ben aldım...

Okulun en sevgili çocuğu oldu, bu öğrencimiz...

Beşinci sınıfı bitirdi..

Bu yaz ablasıyla, annesiyle, çarşı pazarda dolaşırlarken karşılaştım...

Unutmamışlar sevgimizin o büyük dünyasını...

Tekrar tekrar teşekkürler mi dersiniz!... Dualar mı dersiniz!... Gözlerde parıldayan sevinçler mi dersiniz!... Bunların hepsi bir yana da....  Öğrencimin annesinin şu cümlesi çok dikkate değer:

-Çocuğumu bana sevdirdin!..

Demek ki anne de sevmemiş çocuğunu ve anne de inanmış; çocuğunun, "adam" olamayacağına!.. Ne kadar acı, değil mi!..

Üç yıl boyunca bende okurken, öğrencimizle ilgili hep güzel ifadeler söylemiştim anneye. Doğru olandı, gerçek olandı zaten...

Öğretmenliğimde her öğrencim ve her velim birbirinden değerliydi... Tam bir sevgi ailesiydik...  Ben mutlu, çocuklar mutlu, veliler mutlu!...

Milletim de böyle mutlu olacak!..

 

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..