- Kategori
- Güncel
100 yıl öncesi Ergenekonun bir numarası

Hüseyin Avni Paşa
Star Gazetesinin Ankara temsilcisi Şamil Tayyar, kaynaklarını açıklamadığı bilgilerle, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde Ergenekon örgütünün 1 numaralarını belirlemiş ve açıklamış. Tayyar bir de dizi film çekip bir numaraları deşifre edeceğini söylüyor.
İnternethaberde yayımlanan röportajı "müthiş iddia" başlığıyla verilmiş. Röportajdan bir pasaj şöyle:
SORU: 1 Numara, hangi 1 numaraları deşifre edecek?
TAYYAR: Biz mevcut Ergenekon'un İttihat ve Terakki ye kadar uzandığını söylüyoruz. İttihat ve Terakki'nin uzandığı ana damar ise 1876'da kanlı bir darbe ile Abdülaziz'in tahttan indirilmesidir. 100 yıl önceki 1 Numara ise; Abdülaziz'i tahtan indiren Hüseyin Avni Paşa'dır. Bunun gibi günümüze kadar gelen çok sayıda 1 Numara vardır. Bu dizi ile tüm 1 Numara'ları deşifre etmiş olacağız.
SORU: Açıklayabileceğiniz en son 1 numara kimdir?
TAYYAR: Açıklayacağımız son 1 Numara Turgut Sunalp'tir. Yakın tarih üzerindeki ambargo henüz kalkmadığı için Sunalp'ten sonrasında da bildiklerimiz olmasına karşın, onları açıklayamıyoruz. Ancak bazıları dizi içinde yer alacak.
Açıklayamadığımız 1 Numara'lar dizinin en önemli karakteri olacak ama silüet halinde olacak ve yüzü net olarak gösterilmeyecek.
Tayyar, 100 Yıl önceki Ergenekonun 1 numaralı adamının Sadrazam Hüseyin Avni Paşa olduğunu iddia ediyor.
Ne Ergenekon davasıymış yahu!.. Yüz yıl öncesine kadar dayanan ve askeri yüz yıl öncesinden hedef alan yorumlarlarla mezarlarında yatan şerefli paşalarımızı, devlet adamlarımızın kemikleri yerinde sızlatılıyor..
Hani kaynakları açıklamadığına göre, Tayyar da mı gizli tanıklarla görüşüyor acaba? Bu gizli tanıklar medyum olabilirmi dersiniz (!)
Ancak yapacağı yeni dizinin Kurtlar vadisini geride bırakacağını söylüyor. Hayırlısı olsun bakalım.. Bir numaralı Ergenokuncuların dizisini sabırsızlıkla bekliyoruz.
Bu arada ben yüz yıl öncesinin bir numaralı paşasından bahsedeyim biraz.. Kendisi bir kaç kuşak öteden dedemiz olur.
Hüseyin Avni Paşa,
1820 senesinde Isparta'nın doğu Karaağaç kazasına bağlı Avşar nahiyesi Gelendost köyünde doğmuştur. Köy halkından Ahmet Ağa'nın oğludur. Ahmet Ağa oğlunun okumasını isteyerek kasabanın medresesine verdi. Bu sırada her memleket eşrafından birinin oğlunun Harbiye Mektebine gönderilmesi emir edildi. Ahmet Ağa'nın efendisi kendi çocuklarını göndermemek için, Hüseyin Avni'yi göndertti. Böylece istanbul'a geldi. Bir müddet Mahmut Paşa medresesinde okudu. Sonra maçka'daki Harbiye Mektebine girdi. 1848'de erkanı harp yüzbaşı olarak mezun oldu. Dört ay sonra binbaşılığa terfi etti. Bir yıl sonra da Şumnu'ya gönderildi. Rus savaşı başladığı zaman orada bulunuyordu. Kalafattaki istihkamların inşaasına nezaret ettiği sırada Çatana köyüne inen rus askerine karşı taarruza geçerek parlak bir zafer kazandı. Bunun üzerine albaylığa yükseltildi. Kısa bir zaman sonra paşalık rütbesiyle Anadolu ordusu erkanı harp reisliğine tayin edildi. Burada alınacak müdafaa tertiplerinde ingiliz Vilyams Paşa ile anlaşamadıklarından geri alınıp Kırım'a gönderilen ordunun erkanı harp reisliğine tayin edildi.
Barıştan sonra, doğu hududunu tayin edecek komisyonun başkanlığında bulundu, sonra İstanbul'a döndü.
Karadağ ihtilali sırasında Grahova savaşının kaybedilmesi üzerine oradaki ordunun erkanı harbiye reisliğine, sonra sınır tahdidi komisyonuna memur edildi. Buradan dönüşte Harbiye Mektebi nazırı oldu. 1861'de erkanı harbiye reisliği de bu görevine eklendi.
1862'de tekrar alevlenen Karadağ isyanını bastırma görevi verildi. Aynı zamanda ferikliğe yükseltildi. 1863'de dar-ı şurayı askeri reisi oldu. Bundan sonra Fuat Paşa'ya intisab etti. Ve yardımını gördü. Fuat paşa'ya sadaretle birlikte seraskerlik verilince serasker kaymakamlığına getirildi. Aynı zamanda hassa müşirliği de verildi. 1865'de bu vazifelerinden azledildi. Yanya ve Turhal kumandanlığı ile istanbul'dan uzaklaştırıldı.
Ali paşa Girit'e memur edildiği zaman, Fuat paşa ona Hüseyin Avni Paşayı tavsiye etti. Girit harekatına katıldı. Sonra da kendisine Girit kumandanlığı verildi. Ertesi yıl 9 şubat 1869'd seraskerliğe getirildi. Mahmut Nedim paşa'nın ilk sadaretinde eylül 1871'de azledilip rütbe ve nişanları alındı ve hatta yalısı müsadere edilerek Isparta'ya sürüldü. 11 ay sonra affedildi ve istanbul'a dönüşünde yalısı iade edildi.
1872'de Aydın valiliğine gönderildi. İki ay içinde bahriye nazarlığına tayin edildi. Serasker Ahmet Sait paşa'nın sadaretinde 15 şubat 1873'de seraskerliğe ikinci defa getirildi. Bir sene sonra 13 şubat 1874'de seraskerlik uhdesinde kalmak şartıyla sadrazam oldu. Fakat bu makamda kalamayarak azledildi.
Azlinden bir kaç gün sonra tekrar Aydın valiliğine tayin edildi. İzmir'e geldiğinde rahatsızlandığından Fransa kaplıcalarında tedavi için memuriyetten affı ile izin isteği kabul edildi. Bir müddet Fransa ve İngiltere’de bulundu.
Kendisinin İngiltere ricaliyle bazı gizli müzakerelerde bulunduğu duyulduğundan Abdülaziz bundan kuşkulanarak Konya valiliği ile uzaklaştırmayı uygun gördü ve 1875'de Konya valiliğine tayin etti ve tayin emri Avrupa'da kendisine telgrafla tebliğ edilip derhal geri dönmesi bildirildi.
İstanbul'a gelince saraydaki taraftarlarının gayretiyle Konya'ya gitmekten kurtuldu.
Hersek ihtilalinin önemi üzerine 21 ağustos 1875'de üçüncü defa seraskerliğe getirildi.
Hersek ihtilalinin yatıştırılması için Sırbistan'a asker sevkinde haklı olarak ısrar ettiğinden rus elçisi Ignatiyef'in telkiniyle 1 ekim 1875'de seraskerlikten azledildi.
Azlinden sonra hemen Selanik valiliğine tayin edildiğinde hazırlıklarını yaparken, Süleymaniye civarındaki konağı yandı. Yangından 10 gün sonra Selanik’ten vaz geçilerek hüdavendigâr valiliğine tayin edildi.
İstanbul hadisesinden sonra sadarete mütercim Rüştü paşa geçince Hüseyin Avni paşa, 12 mayıs 1876'da dördüncü defa seraskerliğe getirildi.
Serasker iken Mithat paşa'nın konağında bir gece yapılan vükela toplantısında, çerkez Hasan adlı bir subay tarafından 16 haziran 1876 da öldürüldü.
3'ncü ve 4'ncü rütbeden mecidi nişanı ile 1'nci rütbeden murassa nişanı vardır.
Vatanına en büyük hizmeti, seraskerliğinde yorulmak bilmeyen bir azimle orduyu ıslaha çalışmasıdır. O zamana kadar fransa örneğinde tertiplenen orduyu 1870 harbinde fransa'ya karşı üstünlüğünü ispat eden Prusya'dakine benzer teşkilatlandırmaya girişmiştir. Mevcut altı orduya Yemen ordusunu ekleyerek ordu sayısını yediye çıkarmış, böylece askeri kuvveti 500.000 kişiye yükseltmiştir.
Orduyu yeni silahlarla donatmaya gayret göstermiştir. Bu arada Amerika'dan 600.000 adet martini tüfeği satın alınmış, alman krupp fabrikasından da toplar getirtilmiştir.
Subayların, erlerin savaş yeteneklerini geliştirecek yeni talim usullerinin tatbikine, sık sık manevralar yapılmasına ayrıca önem vermiştir.
Ordunun tabip ihtiyacını karşılamak üzere 1872'de açılan Mekteb-i Tıbbiyede dersler fransızca okutulmakta idi. Öğrenimin türkçe yapılması için girişilen teşebbüsler o zamana kadar sonuç vermemişti. Bu gaye için kurulan Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye'nin tıp terimlerini türkçeleştirmek maksadıyla hazırlanmasını ele aldığı “tıp lügati” kendisinin maddi yardımı ile tamamlanabilmiş ve askeri şuranın bir kararı ile 1870 yılında mekteb-i tıbbiyede türkçe öğrenime başlanmıştır.
1876 senesinde istanbul'da vükela toplantısında bir suikast neticesi vefat etmiş ve Süleymaniye camii bahçesinde yatmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk, Harb Akademisinde bir konuşmasında şöyle demişti:
Şunu iyi bilelim ki, Mithat Paşa sağ olsaydı, Hüseyin Avni Paşa öldürülmeseydi ne ordumuz ne de donanmamız bugünkü hale düşerdi. Akdeniz'de ikinci durumda olan donanmamız, Karadeniz' de Ruslara herhalde dersini verecek, 1877–78 Seferi'nde Ayastefanos'a kadar çekilmeyecektik. Türk - Yunan Savaşı'nda bu donanmayı Haliç' ten çıkamayacak hale getirmek suç değil midir?
Yorumu sizlere bırakıyorum. Sevgi ve sağlıkla kalın.
Kaynak:internethaber