Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

17 Ağustos 1999

17 Ağustos 1999
 

Bugün 1999 depreminin 10. yıldönümü. On sene önceki deprem hepimizde derin düşünceler bırakmıştı. bugün sizlere on yıl önce yazdıklarımı aktarmak istiyorum...

18.08.1999

Son bir haftadır Türkiye iki doğa olayını yaşadı. İlki estetik açısından çok güzel olan Güneş Tutulması idi. 11.08.99 da saat 14.00 sularında yüzyılın son tutulmasını izledik. İstanbul'dan %95 izlenen bu harika olay bizleri oldukça etkiledi. Zonguldak'tan Diyarbakır'a uzanan hatta tutulma tam izlendi. Ortalık iki dakikalığına karardı. Binlerce turist yurt dışından tutulmayı izlemeye gelmişti. Televizyonlar naklen olayı görüntülediler. Bizde iş yerinden çift kat kaynak camı ile güneşin bir yay şekline nasıl büründüğünü izledik.

İkinci doğa olayı bu tutulmadan 6 gün sonra, 17.08.1999 gününün ilk saatlerinde oldu. Saat 03:02 de 6.7 şiddetinde bir depremle uyandık. Yaklaşık 45 saniye süren sarsıntı herkesi şok etti. İnsanlar sokağa, bahçelere çıktı. O panikle iç çamaşırı ile çıkanlar, ellerini kollarını yaralayanlar ve bağırtılar. Fulya ve ben korkmadık desek yalan olur. Sarsıntının sonlarına doğru güvenlik nedeni ile kesilen elektrik paniği iyice arttırmıştı. O gece sabaha kadar sokakta kaldık.

Bekleyiş anında birkaç kez hafif sallantılar devam etti. Ertesi gün işe gitmeme rağmen çalışma ( Fabrikada yaşananlar benzer idi ) olmadığından öğle saatlerinde eve döndüm. İnsanlar hala evlerine girmeye cesaret edemiyorlardı. Alınan haberlere göre Gölcük,İzmit körfezi ve Sapanca hattında oluşan kayma o bölgelerdeki yerleşim alanlarında ( Yalova, Gölcük, İzmit, Sakarya, Avcılar ve Darıca ) büyük maddi hasarlar olduğunu, binlerce insanın hayatını kaybettiğini, evlerin bir çoğunun yıkıldığını öğrendik.

Yaklaşık 60 - 70 km lik bir hatta, 16.85 km yeraltında şiddetli bir kayma olduğu ve bu bölgede yüzyıldır bu tür sarsıntıya rastlanmadığını öğrendik.

Büyük şok sarsıntısından sonra 5 - 4 şiddetlerinde 20 sarsıntı gün boyunca devam etti. Yetkililer belli bir süre daha küçük şiddetteki sarsıntıların devam edeceğini, bunun normal olduğunu bildirdiler. Panik ve korku henüz dinmemiş, insanlar evlerine girmeye cesaret edemiyorlardı. O günün gecesi de ( 17'yi 18'e bağlayan gece ) aynı sıkıntı ve moralsizlikle dışarıda geçti. Kimi battaniyesini, kimi arbasını, kimi çadırını almıştı. Bitkinlik ve uykusuzluk sinirlerimizi bozmuştu.

Bir de TV'lerde gün boyu yayınlanan çöküntüler, yaralananlar, ölenler ve ürpertici kurtarma çalışmaları bizleri iyice moralsizliğe itmişti. Ölüm rakamları her geçen dakika artıyordu. Şimdiden 2400 civarında kişi ölmüştü. Maddi hasar çok büyüktü.

Kısaca hayatımın en korkunç ve endişe verici depremini yaşadım. Depremin o an çıkardığı uğultu, şu an da bile birçok kişinin zihninden gitmiş değil.

Son bir haftada iki doğa olayı bizi böyle etkiledi.

***

Bizleri oldukça etkileyen 7.4 şiddetindeki 17 Ağustos depreminden neredeyse bir ay geçti. Psikolojik etkisi hala devam etmekte. Artçı depremler ( bu terimi bu deprem dolayısıyla yeni öğrendik ) etkinin daha uzun süre devam edeceğini gösteriyor. İnsanlar yeni yeni toparlanıyordu ki dün yaşanan 5.8 şiddetindeki artçı deprem herkesi yine o 17 Ağustos akşamına götürdü.

Gündüz saat 14.55 sularında olması bence olumlu idi. Gece olsa idi, toplum daha çok etkilenecekti.Bugün internetten gördüğüm bilgilere göre O günden bu yana belki günde en az 8-10 deprem olmuş, irili ufaklı bir sürü deprem. Çoğunluğunun şiddeti 3 - 4 arası. Uzmanlar bunun normal olduğunu söylüyorlar ve 4 - 5 ay devam edebileceğini belirtiyorlar.

Belki, şu an bile sallanabiliriz. Hayatımızda sanırım ilk kez böyle bir duygu ve karamsarlıkla karşılaşıyoruz. Özellikle kadınlarda olmak üzere herkesde korku ve sinir gerginliği hakim.

Okullar açıldıkları ilk gün tatil edildi. Nedeni velilerin, öğrencilerin ve öğretmenlerin içinde bulundukları durum. Allah bizleri afetleri ile terbiye etmesin, o korkulu dakikaları bir kez daha yaşatmasın.

Toplum tetikte, her an şiddetli bir sallantı bekler vaziyette. Ve bu atmosferde fısıltı balonları birbiri ardına sıralanmakta. Millet sokaklarda çadırlarda geçiriyor günlerini. Evler ne kadar da hasarsız olsa cesaret edip girilemiyor evlere. Biz ise o korkuyu yenmeye çalışıp, kendimizi telkin edip, evden dışarı çıkmıyoruz. Zira bu işin sonu yok. Yoksa kendimizi topluma kaptırsak içimizdeki korku depresyonu bizi de dışarıya atacak. Panik yapmadan, sakin olup yeni bir sarsıntıya hazırlıklı ve en önemlisi bilinçli bir şekilde günlerimizi geçirmeye çalışmalıyız. Öyle de yapmaya çalışıyoruz.

Peki içinde bulunduğumuz coğrafyanın deprem geleceği ne ? Uzmanlar faal bir fay hattında olduğumuzu söylüyorlar. Arabistan ve Afrika platoları kuzey-doğu yönünde kayma eğilimde.

Dolayısı ile Anadoluyu kuzey-batı yönünde sıkıştırıyor. Ve biriken enerji gün geliyor boşalıyor ve kuzey Anadolu fay hattının güney kısmını batıya doğru kaydırıyor. Bu dünyanın jeolojik kaderi Anlaşılan o ki bu altımızdan geçen fay hattı Adapazarı, İzmit, Yalovadan geçip Marmaranın ortasından ya Saroza ya da Bandırma üzerinden Balıkesire sarkıyor. Şu an için İmralı - Silivri arasında yer alan yaklaşık 1000 metre derinliğindeki Marmara çukuru belirsiz. Uzmanlar bunu araştırmakta.

İstanbul sanırım önümüzdeki 10 - 25 sene içersinde ciddi bir sallantıya gebe. Oturduğumuz binalar 7.4 - 5.8 gibi sallantılardan hasarsız çıktılar. Bu da en az bu değerdeki depremlerden yine hasarsız çıkacağımızı göstermekte. Arazinin yapısı, binanın sağlamlığı, depremin uzunluğu önemli faktörler. Gelecek bu bölgede yaşayanları tedirgin etmeye devam edecek. Bu acı tecrübe zihinlerimizden zannederim kolay kolay çıkmayacak. Artçı şoklar 4-5 ay devam etmesi işin cabası.

NOT: Ölü sayısı resmi 16.000 civarı.
 
Toplam blog
: 487
: 1730
Kayıt tarihi
: 01.04.07
 
 

1965 İstanbul doğumluyum. İTÜ Elektrik mühendisliğinden mezun oldum. Özel sektörde Kalite Bölümünde..