Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Temmuz '10

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

2. şehrim misin ey Barselona!

2. şehrim misin ey Barselona!
 

Yürüyorum. Kulağıma aşina olmadık bir melodi çalınıyor. Dilimde tadı damağıma yeni yeni lezzetleriyle henüz yapışmış sözleriyle, yeni yepyeni bir şarkı. Yeni melodilere, yeni yollara, yeni sözlere merhaba diyorum yeni bir şehirde. ne aşklar, ne takvim yaprakları artık! Koparıp attım bir bir hepsini şimdilik. Şu an onlarcası içinde bir şehir var istanbu’ldan sonra var olmak istediğim. Ve bir de ben elimde hikayemle.

La rambla! İstiklalin ruhundan çalmış gibisin.görünenden öte asıl hazineni gizlediğin arka sokaklarınla! Hayatı sokaklara dökmeyi başarmışsın sen de. sanatçılarını sırça köşklerinden idirmiş sokağa dökmüşsün, içimizdeki müziği duyurabiliyorsun kaldırımlarında, meydanlarında, metrolarında. Boğazın tatlı esintisinden yoksunsun ne yazık. Ancak telaşın şehrimi anımsatıyor bana. Hani çok düzenli kurallı değilsin İngiltere gibi bizim kadar rahat olmasan da bir samimiyetin var. Her şeyi bulabileceğimiz bir halin var. İlginç bir dinginlik bunun yanında güç veriyorsun. Yaşatıyorsun adamı! Sana şehrim diyen gam yemesin, şehrim gibi! Yok yok onun kadar olamazsın ama ey Barselona yoksa sen 2. İstanbulum musun?

Yürüyorum. Etrafımda insanlar! Tanımıyorum hiçbirini. Hiçbiri tanımıyor beni. Söylediklerinin yarısını hiç anlamıyorum. Herkes her şey yabancıyken kendimi nasıl da böyle bir parça buraya ait hissedebiliyorum. Binalar, duvarlar, taş yollar konuşuyor. Sessizliklerinde derin bir haykırış var, her birinin bir çift sözü. Rastgele konulmamışlar oraya. Kulak veriyorum, derin bir nefesle. Ruhu sarmalıyor beni. Evet bu şehirde yaşanmışlık var. Bu şehrin bir hikayesi var! Bu şehrin benim hikayemde de bir yeri var, olmalı!

Kaybolmak istiyorum bu şehirde kendimi kaybetmek. O herkesin hayatındaki eksik odadan çıkmak istiyorum. Kırık dökük sokaklara dökmek istiyorum üzerimdeki tüm kırıntıları. Ara sokaklarına dalıyorum. Kırık dökük! tüm güzelliklerde olan o bir parça kırk döküklük bir yana güzelliği o yıpranmışlığında gizli bu şehrin. Her daim kendini ayakta tutabilen. Bir mücadelesi var yaşamak için. Ama öylesine bir yaşamak da değil her şeye rağmen özünden bir şey kaybetmeden var olabilmek için. Özü! Bu şehrin, bu kültürün her şeyi işte o özü! Hiçbir şey kolay değil ama hiçbir şey imkansız değil diyor sana Barselona. Dali’si, Gaudi’si, Picasso’su sokaklarında dolaşıyor. 4GATS’da yemeğe bekliyor seni Picasso. Evinin kapılarını açıyor sonuna kadar Dali. Gaudi’nin sesleri çınlıyor şehrin her bir yeride. Kolayına kaçmadan emekle var her şey burada. Kolayına kaçmadan ortaya koymuş eserlerini gaudi kimi zaman sadece bir parkı süslemek için bile olsa. Aceleye getirilmemiş hiçbir şey burada. Yukardakinin acelesi yok dediği kilise hala bitmemiş, ve her daim diri tutuyor o özünü, ruhunu! Hakları olduklarını inandıkları için sabırla mücadele etmişler, kolayına kaçmadan hala da devam ediyorlar! Herhangi bir hastane, ev, kafe! Kolayına kaçamadan sanat eseri gibi tasarlanmış. Sembollerle ifade etmişler kendilerini. Hafife almadan! Her şeyin, her şeyin bir anlamı bir hikayesi var, efsaneleri var. Sabır var bu şehirde, emek var! Ellerine aldıklarında da ellerinde tuttuklarında da kıymet var. Öylesine güzel, öylesine huzurlu, öylesine emek dolu ve renkli! Burada ne londranın kibirli, soğuk ihtişamı, ne floransanın safi tarihten miras kalmış güzelliklerindeki şansı var. hepsi iç içe geçmiş usulca kaynaşmış ve insanlarıyla güzelleşmiş. Burada hem tarih, hem sanat, hem medeniyet en en önemlisi de emek var, mücadele var, yaşanmışlık var. Bu şehirde başlı başına bir insan ruhu var!

Parkları, bahçeleri, müzeleri, cafeleri, sokakları, kiliseleri, yemekleri, kültürleri, gaudisi, dalisi, efsaneleri, hikayeleri, insanlar, dilleri, şarkıları ve bağırlarına bastıkları misafirleriyle Barselona!

Yepyeni bir tad damağımda. Öğrenmekte olduğum şu yeni dil gibi. Evirip çeviriyorum şu an dilimin ucunda her bir ayrıntıyı. Tüm yabancılıklara duyduğum bu garip aşinalık bir başka sokağa sürüklüyor beni. Tek başıma, bir başıma, yürüyor, gülüyor, yaşıyorum. Dünyanın merkezinde bir başınaymışım gibi burda. Bir süre sana ait olmak ve yaşamak istiyorum. Senden alacağım çok şey var ama 2 ay yetmeyecek çok üzgünüm Barselona. Tekrar geleceğim, söz veriyorum.

Derken sokağın sonu görünüyor koca bir meydana çıkıyorum. Gitar sesleri susmuş, konser bitmiş.Saat geç olmuş olmalı kimse yok!

Bir tek melodi kulağımda. Onu takip ediyorum.

Quiero vivir, quiero gritar, quiero centir el universo sobre mir!

 
Toplam blog
: 48
: 919
Kayıt tarihi
: 09.06.09
 
 

1990 Muş doğumluyum. Şu an İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde okumaktayım. Elim kalem tuttuğ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara