- Kategori
- Edebiyat
Bütün kelimeler büyülüdür
Neyin, ne zaman, nerde, nasıl bir hikmeti olacağını bilemezsiniz.
Twitter açmamak konusunda ısrarlıydım zira kimsenin anlık duyguları beni ilgilendirmezdi. Elif Şafak'ın tek bir cümlesi yaktırdı bütün gemilerimi. ‘Bir dost selam, bir dost kelam olsun’ demişti sayfasında. Elif Şafak'ın bir dost selamına, bir dost kelamın asla hayır diyemem. Açtım ancak sadece bir iki kişiyi takip etmeye başladım tüm ukalalığımla. Uzaktan sessizce izler gibi hiçbir şey yazmadan yine inatla. Pişman da değilim hani. Bir dost selam bir dost kelam oldu hasret kalmışken ana dilimin o kelimelerine İspanyada.
Okuldan eve geldim yine zihnimde bir sürü yeni İspanyolca kelime ile. Öğrenmem gereken ne çok şey var. Susmak bana göre değil, konuşmalıyım hiç durmadan. Gidip içip eğlenmek değil mesela oturup uzun uzun muhabbet edilmeli evvela arkadaşlarla. Başını okşamak yetmiyor evimdeki çocukların. Arjan'a, Kipal'e soracak çok sorularım var. Kendi dillerinde seslenmek istiyorum onlara. Omaria ile İngilizce değil İspanyolca sohbet etmeli artık. Dani’nin espirileri İngilizce bile karnımı ağrıtırken kendi dilinde ne nükteleri vardır kimbilir. Sabırsızlanıyorum! Kelimeler yaşam kaynağım. İngilizce yaşayıp İspanyolca öğrenmeye çalışırken hasret kaldım kendi kelimelerime. Kafamı toplayıp yazamıyorum da, çok gerginim bu ara. acıkmışken anamın ak sütü gibi helal o ana dilimin laftan öte kelimelerine, aç bir kurt gibi internete daldım. Hani başka bir ülkeye gidince başında zaman geçirilmesini yanlış bulduğum internete...Bir çift söz aradım beni kendime getirecek. Hep derim yazamazsam eğer ağlarım rahatlamak için diye lakin bu apaçık ziyanıdır duyguların. Akıp gitmesidir gözlerinden, yok olması, halbuki kağıtlara akıttıkların ilelebet var olur.
hüngür hüngür ağlamaya başladım twitterı açınca. Önce Elif Şafak ‘Masamın ustunde kitaplar, kalemler, kahve... Bazen asosyallesiyorum, gunler haftalarca. Renkler daha berrak hayaller ve hikayeler aleminde.’ Kıskandım deli gibi kıskandım evet itiraf ediyorum hep hayranlık duyduğum adaşımı. Tam da olmak istediğim yerin en güzel kuytularına sığınmış çünkü şimdi. Hayaller, hikayeler aleminde kelimeleriyle buluşmuş, perdelerini çekmiş bir süre tüm o sığlıkların olduğu dünyaya ve o tüm o sığlıkları derinleştirmiş renklerin en berrak olduğu o alemde. Bir de Yekta Kopan'ın ser verip sır vermeyerek elinden düşüremeden okumakta olduğu roman ve aldığı haz sinirimi bozdu! dünyanın en güzel manzaraları içinde, doymayan tek eylem öğrenme eylemini fazlasıyla gerçekleştirirken her gün, içimdeki en arsız meraklılar en bilinmez diyarlarda her an yeni bir şey keşfederken, mutluyken de burada, kitaplarımın kokusuna, kelimelerimin o vahşi tadına hasretimden eksiğim hep bir parça. Ağladım hüngür hüngür. üç defa aldım kalemi elime anlatamadım derdimi, ağladım tekrar sitem ederek kendime… gözlerimde yaşlar daha kurumamışken bari birileri benim yerime yazmış olsun umuduyla karıştırmaya devam ettim orayı burayı internette. Ece Temelkuran adeta çölde su gibi çıktı karşıma, belki hiç bilmeyecek. ‘yazmak ağlamanın bir türüydü eskiden. Gülmenin bazen. Ama un ufak olunca insanlık… anlıyorum niye uzun hava diye bir şey var, niye bazen upuzun. Kelimeler un ufak olunca…’ derin bir nefes aldım, koştum elimi yüzümü yıkadım. Kocaman gülümsedim aynadaki aksime. Kaç kişi farklı akisler ardında benzer dalgalara direniyor acaba? Buydu ihtiyacım olan. Aynı hızla aldım kelimelerimin kollarına attım kendimi. Attım ama ... Yazdım da ne yazdım başladım da nasıl bitireceğim diye düşünürken bu yazıyı face’de tek bir ileti diken diken etti tüylerimi, yine yazan hiç bilmeyecek belki; ‘bütün kelimeler büyülüdür’. sanki buydu bugün varmak istediğim en nihai nokta.
Yeri gelince sonuna kadar yerdiğim bu son teknoloji ürünü platformlar bugün hiç umulmadık bir şekilde kendime getirdiler beni. Her şeyde olan o hikmet yine karşımda işte!
Ne dediğim ya da nasıl dediğimi umursamadan bir şeyler söylemeye ihtiyacım vardı bugün, söyledim. çok da rahatladım. Hem zaten söylendikten sonra ‘bütün kelimeler büyülüdür.’öyle değil mi ?
Twitter açmamak konusunda ısrarlıydım zira kimsenin anlık duyguları beni ilgilendirmezdi. Elif Şafak'ın tek bir cümlesi yaktırdı bütün gemilerimi. ‘Bir dost selam, bir dost kelam olsun’ demişti sayfasında. Elif Şafak'ın bir dost selamına, bir dost kelamın asla hayır diyemem. Açtım ancak sadece bir iki kişiyi takip etmeye başladım tüm ukalalığımla. Uzaktan sessizce izler gibi hiçbir şey yazmadan yine inatla. Pişman da değilim hani. Bir dost selam bir dost kelam oldu hasret kalmışken ana dilimin o kelimelerine İspanyada.
Okuldan eve geldim yine zihnimde bir sürü yeni İspanyolca kelime ile. Öğrenmem gereken ne çok şey var. Susmak bana göre değil, konuşmalıyım hiç durmadan. Gidip içip eğlenmek değil mesela oturup uzun uzun muhabbet edilmeli evvela arkadaşlarla. Başını okşamak yetmiyor evimdeki çocukların. Arjan'a, Kipal'e soracak çok sorularım var. Kendi dillerinde seslenmek istiyorum onlara. Omaria ile İngilizce değil İspanyolca sohbet etmeli artık. Dani’nin espirileri İngilizce bile karnımı ağrıtırken kendi dilinde ne nükteleri vardır kimbilir. Sabırsızlanıyorum! Kelimeler yaşam kaynağım. İngilizce yaşayıp İspanyolca öğrenmeye çalışırken hasret kaldım kendi kelimelerime. Kafamı toplayıp yazamıyorum da, çok gerginim bu ara. acıkmışken anamın ak sütü gibi helal o ana dilimin laftan öte kelimelerine, aç bir kurt gibi internete daldım. Hani başka bir ülkeye gidince başında zaman geçirilmesini yanlış bulduğum internete...Bir çift söz aradım beni kendime getirecek. Hep derim yazamazsam eğer ağlarım rahatlamak için diye lakin bu apaçık ziyanıdır duyguların. Akıp gitmesidir gözlerinden, yok olması, halbuki kağıtlara akıttıkların ilelebet var olur.
hüngür hüngür ağlamaya başladım twitterı açınca. Önce Elif Şafak ‘Masamın ustunde kitaplar, kalemler, kahve... Bazen asosyallesiyorum, gunler haftalarca. Renkler daha berrak hayaller ve hikayeler aleminde.’ Kıskandım deli gibi kıskandım evet itiraf ediyorum hep hayranlık duyduğum adaşımı. Tam da olmak istediğim yerin en güzel kuytularına sığınmış çünkü şimdi. Hayaller, hikayeler aleminde kelimeleriyle buluşmuş, perdelerini çekmiş bir süre tüm o sığlıkların olduğu dünyaya ve o tüm o sığlıkları derinleştirmiş renklerin en berrak olduğu o alemde. Bir de Yekta Kopan'ın ser verip sır vermeyerek elinden düşüremeden okumakta olduğu roman ve aldığı haz sinirimi bozdu! dünyanın en güzel manzaraları içinde, doymayan tek eylem öğrenme eylemini fazlasıyla gerçekleştirirken her gün, içimdeki en arsız meraklılar en bilinmez diyarlarda her an yeni bir şey keşfederken, mutluyken de burada, kitaplarımın kokusuna, kelimelerimin o vahşi tadına hasretimden eksiğim hep bir parça. Ağladım hüngür hüngür. üç defa aldım kalemi elime anlatamadım derdimi, ağladım tekrar sitem ederek kendime… gözlerimde yaşlar daha kurumamışken bari birileri benim yerime yazmış olsun umuduyla karıştırmaya devam ettim orayı burayı internette. Ece Temelkuran adeta çölde su gibi çıktı karşıma, belki hiç bilmeyecek. ‘yazmak ağlamanın bir türüydü eskiden. Gülmenin bazen. Ama un ufak olunca insanlık… anlıyorum niye uzun hava diye bir şey var, niye bazen upuzun. Kelimeler un ufak olunca…’ derin bir nefes aldım, koştum elimi yüzümü yıkadım. Kocaman gülümsedim aynadaki aksime. Kaç kişi farklı akisler ardında benzer dalgalara direniyor acaba? Buydu ihtiyacım olan. Aynı hızla aldım kelimelerimin kollarına attım kendimi. Attım ama ... Yazdım da ne yazdım başladım da nasıl bitireceğim diye düşünürken bu yazıyı face’de tek bir ileti diken diken etti tüylerimi, yine yazan hiç bilmeyecek belki; ‘bütün kelimeler büyülüdür’. sanki buydu bugün varmak istediğim en nihai nokta.
Yeri gelince sonuna kadar yerdiğim bu son teknoloji ürünü platformlar bugün hiç umulmadık bir şekilde kendime getirdiler beni. Her şeyde olan o hikmet yine karşımda işte!
Ne dediğim ya da nasıl dediğimi umursamadan bir şeyler söylemeye ihtiyacım vardı bugün, söyledim. çok da rahatladım. Hem zaten söylendikten sonra ‘bütün kelimeler büyülüdür.’öyle değil mi ?