- Kategori
- Güncel
222A

02 Şubat 2008
İkinci ayın ikinci günü saat ikide Anıtkabir’de. Bu sözler Türkiye’nin aydınlık yüzünün parolasıydı bugün. Cumhuriyetin kuvvetler ayrılığını temsil eden ve henüz bağımsız kurumlarından olan yüksek yargıdan gelen sert uyarının ardından, dün de üniversite rektörlerinin YÖK başkanına rağmen oybirliği ile aldıkları din devletine gidiş uyarısını takiben sıra Atatürk Cumhuriyeti’nin kadınlarınındı.
Birkaç gündür süren soğuk ve puslu havanın ardından inadına güneşli, pırıl pırıl, masmavi ve bayraklarla kıpkırmızı bir Ankara günü. Sivil kadın örgütlerinin daveti üzerine Ankaralılar hiçbir düzenlemeye gereksinim kalmaksızın reflekslerini göstererek en güvendikleri ve kendilerini huzurlu hissettikleri yere doğru yürüyüşe geçtiler. Ağır ağır ama durmaksızın. Atılan sloganlar ibretlik idi. Hedefte iktidar partisi ve onun her başı sıkıştığında kurtarıcısı olan MHP vardı. En anlamlıları ise, defalarca hep bir ağızdan tekrarlanan Ata’nın Gençliğe Seslenişi ile “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” haykırışları oldu. Anıtkabir çıkışında taş duvara çakılı plakadan gözümüze çarpan ise, Atatürk’ün 29 Ekim 1938 tarihinde son Cumhuriyet Bayramında Türk Ordusuna mesajıydı:
“Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk Ordusu! Memleketini en buhranlı ve müşgül anlarda zulümden, felaket ve müsibetlerden ve düşmandan istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, Cumhuriyetin bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtaları ile mücehhez olduğun halde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.
Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır. 29 Ekim 1938. Cumhurbaşkanı. Mustafa Kemal Atatürk”
Daha sonra topluluğun kendi iradesiyle yön Meclis’e döndü. Bu, toplumun tam içinden gelen bu sıradan insanların, pek de alışık olmadık biçimde demokratik haklarını cesurca kullanmayı seçerek tamamen anlık alınan kararla protestoyu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önüne taşıma isteğinin eyleme geçmesi idi. Ankara dışından gelen şehri tanımayanlarıyla birlikte kararlılıkla yürünerek Meclise giden ana yola çıkma girişiminin ilki, polis barikatıyla engellendi. Sanıldı ki polisin amacı bulvar trafiğinin aksamasını önlemektir. Öyleyse yol değiştirilerek ve trafiği aksatmadan ilerlenebilirdi. Nitekim öyle yapıldı ve topluluk yine kendi iradesiyle yön değiştirdi. Ağırbaşlı, kararlı adımlarla yürüyerek. Ancak bir kez daha polis barikatı ile karşılaşıldı Yahya Galip Caddesi üzerinde, DPT ve Başbakanlık Kavşağında. Topluluk önde Bağımsız Tunceli Milletvekili Kamer Genç olduğu halde durduruldu. Sakin ve ne istediğinin bilincinde ve her türlü kışkırtmaya karşı uyanık olan bu aydınlık topluluğun çağdaş insanları vazgeçmediler. Kararlılıklarını vakur bir biçimde haykırdılar. Kimler yoktu ki; öğretmenler, emekliler, memurlar, öğrenciler, kadınlar erkekler ve çocuklar. Ancak, Avrupa Birliği normlarının tedrisatından geçen “ demokratik devletin” güvenlik güçleri de karalıydı halkına karşı hiç olmadıkları kadar. Önce bir polis birliği karşı koyarken, bir birlik daha istendi ve arkasından bir daha. O da yeterli görülmedi ki anlaşılan, bir de toplumsal olayları bastırmakta kullanılan zırhlı araç arz-ı endam etti. Oysa beklenen çok değil, “türbana özgürlük” gösterilerine ya da “yaşasın Apo” toplaşmalarına gösterilen duyarlılığın birazıydı. Çok korkulmuştu anlaşılan, varlıklarını ve özgürlüklerini borçlu oldukları Atatürk Cumhuriyeti’nin kazanımları birer birer ellerinden alınan sıradan, işinde gücünde insanların bu en basit demokratik haklarını kullanma eyleminden.
Akşam dağılırken evlerine, illerine, yörelerine, bir sonraki gün tekrar doğacağından hiç şüphe duyulmayan, güneşin ateş rengi gurubuydu Ankara’nın beyinlerine kazınan. Bir de ibretlik bir ders kaldı geriye global çarkın dişlisi tekelci medyanın liberal yazarları için, İstanbul’dan Ankara’ya doğru yan gözle bakan.