Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '22

 
Kategori
Eğitim
 

23 Nisan'ın 102.Yılı...

Bugün 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı... Aradan 102 yıl geçmiş, yani bir asrı devirip 2.yüzyılın 2.yılının ilk günü. Söylemesi, yazılması dile kolay ama çok derinden, mantıklı, bilinçli düşünmediğimiz sürece gizemini, anlam ve önemini kavrayıp anlayamayız! Çünkü 23 Nisan'ın anlamı ve gizemi çok derinlerde. 23 Nisan 1920'de bir bozkır olan Ankara'da Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli atılıyor ve yeni bir devlet kuruluyor. Bu devletin bağımsızlık ve özgürlüğünün simgesi olacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, "Egemenlik kayıtsız koşulsuz milletindir" diyerek açılıyor. Dünya tarihinde benzeri görülmemiş bir devrimle yeni kurulan ve ulusun egemenliğine dayanan Türk devleti dünyaya ilan ediliyor.Devlet, siyasal ve toplumsal kurumlarının en geniş kapsamlısı ve en yücesidir. 23 Nisan’ı ve o gün açılan Millet Meclisi’ni anlayabilmek için öncelikle “devlet” kavramını tanımlamak, anlamak gerekir. O halde devlet nedir?

Herşeyden önce devlet, siyasal bir kurumdur ve kurumların en üstünde, en geniş kapsamlısıdır. Devletin kendine özgü alanı yani toprağı, bu toprak üzerinde fiziki güç kullanma yetkisi, yani egemenliği ve yöneteceği topluluğu ya da halkı olması gerekir. Bu bağlamda sosyolog Max Weber, devleti şöyle tanımlar: “Devlet, belirli bir ülke toprağında yasal olarak fiziki güç kullanma tekelini (bir şeye tek başına sahip olmak) başarıyla elinde tutan bir insan topluluğu” dur.[1]

Devlet (İng. State), bir hükümet yönetiminde örgütlenmiş siyasal topluluk anlamına da gelmektedir. Kökenine baktığımızda devlet tarihsel bir olgudur. Köleci üretim biçiminin gerçekleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Köle sahipleri kendilerini korumak ve köleleri baskı altında tutmak için devlet örgütünü kurdular. Devlet egemen gücün (egemen sınıfın) bir baskı aracı olma niteliğini koruyarak gittikçe gelişmiş, ordusu, polisi, adliyesi ve maliyesi ile geniş kapsamlı bir örgüt olmuştur. Yani devlet, işlevlerini hukuk ve arkasındaki fiziki güçle ( polisi, ordusu, adliyesi ile) yerine getiren önemli toplumsal kontrol kurumlarından biri sayılmaktadır. Fakat toplum içinde devlet, sadece bir kurumdur ve toplumun tümü demek değildir. Yine Weber’e göre siyasal sistemin belirleyicilerinden biri de, devletin belirli bir ülke toprağına ve onun üzerinde yaşayan halka sahip olması gerekir.

Demek ki “devlet” kavramını anlayabilmek için, böyle bir siyasal örgütlenmenin temelini oluşturan öğelerin neler olduğunu bilmek ve ona göre konuşmak, yazmak, fikir ileri sürmek gerekir. Weberci anlayışın aksine, devlet bir insan topluluğu ya da somut bir kavram değil, kendisine ait topraklar üzerinde yaşayan halkların, toplulukların ya da tümünün adı olan ulusu yönetme hakkına sahip soyut örgütlenme biçimidir. Devleti somut yapan, onun yapısını oluşturan örgütler ve kurumlardır. Bunları anlamadığımız sürece, devleti onu yönetenlerin malı-mülkü sayar, bir toplumsal sistem ve kurumlar (davranışlar, yönetmelikler, yasalar örgütü) bütünü olduğunu bilmeyiz!

İşte, 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Millet Meclisi’nin ve kurulan devletin büyüklüğü, anlam ve gizemi ve 102’nci yıla girişinin temelinde bu gerçekler ve M. Kemal Atatürk’ün üstün siyaset anlayış ve yeteneği yatmaktadır. Kendi Anadolu toprakları üzerinde bağımsız ve egemen yeni bir Türk Devleti’nin kurulmasıyla 615 yıllık Osmanlı Saltanatı’na son verilmiş; egemenlik, mutlak hâkimiyet Saray’dan (Padişah’tan) alınıp milletin seçtiği vekillere, yani Millet Meclisi’ne devredilmiştir. Dahası “kulluk”, “üstünlük”, “imtiyaz” kavramları kaldırılmış, bunların yerine eşit yurttaşlık ya da vatandaşlık kavramları getirilmiştir. Artık bundan böyle egemen olan, mutlak yetkiye, otoriteye sahip olan padişah ya da hanedan değil, milletin seçtiği milletvekillerinden oluşan Büyük Millet Meclisidir.Bunun anlamı, devletin yönetimi, toplumun gelişmesi ve ilerlemesi ile ilgili her kararın altında bu meclisin imzasının bulunması demektir.

Bu bakımlardan, 102’nci kuruluş yılına girdiğimiz 23 Nisan 1920 tarihinin, tarihsel, antropolojik, sosyolojik ve siyasal bilim açılarından değerlendirilip anlaşılması, anlatılması gerekir. Bunu yapmadığımız ya da anlamadığımız, anlatamadığımız sürece bugünün önemini ve Mustafa Kemal Atatürk’ün büyüklüğünü, dehasını ne çocuklara, ne gençlere, ne de topluma anlatabiliriz! Eğitim-öğretim yöntemi, sosyalizasyon/kültürleme ve kültürlenme süreçleriyle ancak çocuklarımızı, gençlerimizi bu konuların yabancısı olmaktan, kendi ulusal değerlerine ters düşmekten, duyarsız davranmaktan kurtarabiliriz. Yoksa bir yıl önce bir ilçemizde yaşanan ve Atatürk’ün bağımsızlık ve özgürlük savaşlarında yaptıklarını anlattığı ve değeri çok yüksek olan ‘Nutuk’un(Söylevin), genç bir Milli Eğitim Müdürü’nce ilçesinde dağıtılıp okunmasını engelleyen daha çok olayla karşılaşabiliyoruz. Bu ülkede, ulu öndere söylenmedik kötü ve çirkin söz kalmadığı gibi, heykelleri, büstleri, özellikle de vatanı kurtarmak için Samsun’a çıktığı yerde yapılan İlk Adım Anıtı sürüklenip yıkılmak istenmiştir.  Bu görevin birincil sorumlusu Milli Eğitim Bakanları ve onu yönetenler, ikincil sorumlusu da öğretmenlerimizdir. Çünkü Atatürk, “Öğretmenler! Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir."sözleriyle öğretmenlerin ne yapması gerektiğini anlatmak istemiştir.

Ne yazık ki geçen yıllarda olduğu gibi, bu kez yine Atatürk’ün Dünya ve Türk çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram’ını, gerçek anlamı, ruhu ve coşkusuyla kutlayamıyoruz! Çocuklarımız okullarında, sokaklarda, meydanlarda, ana caddelerde bu anlamlı ve önemli günü, güzel şiirler okuyup konuşmalar yaparak kutlamalıydılar. Bu onların en doğal ulusal hakkıdır. Ekonomik bunalımların, savaşların ve kötü yönetimin bir sonucu olarak açlık ve sefalet ortamında, böylesine bir bayramı mutlu ve gelecekten umutlu görkemli törenlerle kutlayamamanın derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Umarız gelecek yıl, ülkeler ve toplumumuz bu sorunlardan kurtulur ve çocuklarımız eski bayram günlerinin coşkusu ve sevincini yeniden yaşarlar...

        Tüm çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!

 

 

 



[1] Tom Bottomore, Siyaset Sosyolojisi, Teori Yayınları, 1.baskı, Ankara, 1984: 156

 

 
Toplam blog
: 46
: 225
Kayıt tarihi
: 27.03.13
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji (Sosyal Antropoloji) mezunu 1971; F..